Güncelleme Tarihi:
Almanya’nın Gaggenua kentinde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ülkede yaşayan Türkler ve Türk kökenlilerle bir araya geleceği etkinliğin güvenlik gerekçesiyle iptal edilmesi ile başlayan gerginlik giderek tırmandı.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin Köln-Porz ve Frechen’de katılacağı iki ayrı etkinlik de benzer gerekçelerle iptal edildi.
Ancak bu gerginlik Zeybekci’nin Köln’de başka bir salonda Türklerle bir araya gelmesiyle birazcık da olsa giderildi.
Aynı günlerde Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hamburg’da konuşma yapacağı salonun yangın uyarıcı sistemi eksikliği gibi bir gerekçeyle iptal edilmesi, Türkiye ile Almanya arasındaki gerginliği tırmandırdı.
Ama Çavuşoğlu, tüm engellere rağmen Hamburg’daki Türk Başkonsolosluğu’nda Türkler ve Türk kökenli Almanlarla bir araya gelmesi, bu gerginliği bir parça da olsa azalttı.
Ancak geçen hafta sonu Hollanda’nın Bakan Çavuşoğlu’nun uçağının Rotterdam havaalanına iniş iznini iptal etmesi, tam bir krize yol açtı.
Hele hele aynı gün Köln’de bulunan Türk Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın Rotterdam’daki Türk Başkonsolosluğuna gitmesine izin verilmeyip, geldiği gibi otomobille Almanya’ya geri gönderilmesi, gösteri yapan Türklere ve Türk kökenli Hollandalılara polisin sert müdahalesi, hatta polis köpeklerini üzerlerine salıvermesi, bu krizi neredeyse kavgaya dönüştürdü.
***
Karşılıklı restleşmeler...
Karşılıklı tehditler...
Avrupa Birliği (AB) de bu gelişmeler karşısında şaşırıp kaldı.
Almanya’da Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) başbakan adayı ve Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Martin Schulz, “AB ortak hareket etsin” diyor.
Kendisinin Türk politikacıların Almanya’da ve başka bir AB ülkesinde referandum için kampanya yapılmalarına karşı olduğunu da gizlemiyor.
Türk politikacılara, “Kendi ülkenizi yönetmekle uğraşın” diyor.
Türkiye ile AB arasındaki durumu dramatik olarak niteliyor.
Hür Demokrat Partili (FDP) Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Alexander Graf Lambsdorff, “Türk politikacıların tüm AB ülkelerinde propaganda yapmalarına izin verilmesin” diyor.
Başbakan Angela Merkel’in genel başkanlığını yaptığı Hıristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maizire de “Ben de istemiyorum. Türkiye’deki seçim kampanyasının burada işi yok” diyor.
Kardeş parti konumundaki Hıristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) politikacılar ise Türk politikacıların Almanya’ya gelip etkinliklere katılmasını zaten uzun süredir istemiyorlar.
Başbakan Angela Merkel ne yapacağını şaşırmış durumda.
“Hollanda’nın yanındayız” diyor.
Ama Türkiye’yi de kırmak istemiyor.
Aslında doğru olanı yapıyor.
Türk politikacılara Almanya kapılarının kapatılmasına kesinlikle karşı çıkıyor.
Herkes gibi Türk Cumhurbaşkanı ve Türk bakanların da düşünceyi ifade özgürlüğünün sonuna kadar kullanıldığı Almanya’da düşüncelerini ifade etme hakları olduğunu söylüyor.
Fransa gerginliğin ve sürtüşmelerin sona erdirilmesi için taraflara sağduyulu davranma çağırısında bulunuyor.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, tarafları sükunete davet ediyor.
Abartılı açıklamalardan kaçınılmasını istiyor.
“Ayrıştıranlardan ziyade birleştiren hususları ön plana çıkaralım” diyor.
***
Evet, 3 milyona yakını Almanya’da, 640 bini Fransa’da ve 400 bine yakını Hollanda’da olmak üzere Avrupa’da 5 milyonun üzerinde Türk vatandaşı ve Türk kökenli insan yaşamaktadır.
Bu insanların yarıdan fazlası yaşadıkları ülkelerin veya ülkelerin de vatandaşları.
Bu insanlar da AB’deki tüm özgürlüklerden sonuna kadar yararlanmak istiyor haklı olarak.
Tabii başka ülkelerin politikacılarının yararlandığı bu özgürlüklerden Türk politikacıların yararlanmalarını da.
İşte bu insanlar “Biz Avrupayız” diyorlar.
“Biz Türkiyeyiz” diyorlar.
Ve “Biz kavga istemiyoruz” diyorlar...