Güncelleme Tarihi:
ÇOĞU aynı zamanda Alman vatandaşı olan bu insanlar, Almanya’ya ‘vatanları’ gözüyle bakmakta.
Zaten bundan daha doğal bir şey olamaz.
Nitekim öyle de.
Çünkü onlar bu ülkede doğmuşlar.
Burada ilk ve orta öğrenimlerini yapmışlar.
Çoğu yüksek öğrenimlerini burada yapmış.
Yani tüm sosyalizasyonlarını bu ülkede almışlar.
Birçoğu bu ülkenin köklü partilerinde aktif olarak görev almakta.
Aralarında milletvekili ve bakan olanlar da var.
Her ne kadar ‘Biyo Almanlar’ onlara ‘tam Alman’ gözüyle bakmasalar da bu insanlar kendilerini ‘buralı’ hissediyorlar.
Almanya’yı da ‘vatanları’ olarak görüyorlar.
*
Yıllardır bu ülkedeyim.
Yüksek öğrenimimi bu ülkede yaptım.
Gazeteciliğe bu ülkede başladım.
36 yılı aşkın süredir Hürriyet’te yazıyorum.
Çocuğundan öğrencisine, sokaktaki adamından politikacısına, bakanından başbakanına, cumhurbaşkanına kadar her kesimden Alman vatandaşları tanıdım.
Ama hâlâ da günümüz Almanya’sında yukardaki gibi bir soru veya benzer soruların gelmesini anlamakta güçlük çekiyorum.
Almanya’da yaşayan Türklerin ve Türkiye kökenli insanların Türkiye’deki gelişmelere ilgi duyması neden yadırganır?
Türkiye’deki darbe girişiminin Almanya’daki Türkler veya Türk kökenli insanlar tarafından protesto edilerek kınanması neden eleştirilir?
Aslında anti-demokratik bir tutuma herkesin tepki göstermesi gerekmez mi?
Kaldı ki, Almanya’da yaşayan Türklerden ve Türkiye kökenli insanlardan Türkiye ile bağlarını koparmalarını istemek ve beklemek, çeşitli uluslararası sözleşmelerle olduğu gibi Alman Anayayası ile de bağdaşmamaktadır.
Zaten Alman kültürüyle büyüyen bu insanların, atalarının kültürlerini de öğrenmeleri ve yaşatmaları bir zenginlik olarak görülmelidir.
Öyle algınlanmalıdır.
*
İşte önceki gün dünya Kadınlar Günü’ydü.
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, toplumsal alanda çalışmalar yapan 16 kadını Federal Liyakat Nişanı ile ödüllendiridi.
Bunlar arasında Türkiye kökenli 3 kadın da vardı.
Sibel Kekilli, Şermin Langhoff ve Nazan Eckes.
Sibel Kekilli, ‘Duvara Karşı’ ve ‘Yabancı’ filmlerindeki rolleriyle ünlenen bir aktris.
Şermin Langhoff, tiyatro sanatçısı, göçmen kökenli sanatçıların oyunlarının sahnelendiği Ballhaus Naunystrasse Tiyatrosu’nun kurucusu ve şimdilerde de Maxim Gorki Tiyatrosu’nun yöneticisi.
Nazan Eckes, televizyon sunucusu, program yapımcısı.
Hepsi de kendi alanlarında çok başarılı.
Hepsi de çeşitli ödüllere layık görülmüş.
Ama hepsi de Almanya’da toplumsal bütünlüğün korunması için fahri çalışmalar da yapıyor.
Hepsi de yerli-göçmen ayırımı yapmadan kadın ve kızların eşit haklara sahip olmaları için didiniyor.
Hepsi de göçmen kökenli çocukların daha iyi yerlere gelebilmleri için uğraş veriyor.
Farklı alanlarda fahri çalışmalar yapan başarılı daha birçok Türkiye kökenli kadın ve erkek var.
İşte bu yüzden gönül rahatlığı ile şunu söyleyebiliriz:
“Biz Almanyayız”...
“Biz Türkiyeyiz”...