Güncelleme Tarihi:
LE Monde Gazetesi’nde “Eloge de la Resistance” adlı bir panelde direniş yıllarını anlatan Edgar Morin, konferansın ardından Hürriyet’e röportaj verdi.
“Biliyorsunuz ben Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini savunuyorum” diye söze giren Morin, İsrail’in Gazze’ye insani yardım götüren gemilere yaptığı saldırıyı ve ardından izlediği politikayı değerlendirdi.
* Siz Yahudilere soykırım uygulayan Hitler’e karşı Fransız direnişçileriyle savaştınız. İsrail’in Mavi Marmara’ya saldırısını izlerken neler düşündünüz?
Çok korkunç şeylere tanık oluyoruz. İkinci İntifada, Gazze’ye İsrail operasyonu, ardından abluka. Şimdi de bu saldırı. Saldırı yalnızca, duyulmamış işitilmemiş olağanüstü bir aşağılamanın yanısıra, çok da büyük bir yalanla bütün olanların sunulması beni rahatsız ediyor. Nedir sunulan imaj. Küçük insani yardım gemilerinde, zavallı İsrail komandoları, insani yardım adı altında onlara saldıran korkunç yolculardan dayak yiyor. Buna kimse inanmıyor artık, bu olanların hepsi kötü şeyler. Bu olup bitenler İsrail’in nasıl içine kapalı, bloke olmuş bir psikoloji içinde olduğunu da gösteriyor. Ben her geçen gün barış adına daha da karamsarım.
* Victor Hugo’nun dediği gibi “Dünün mazlumunun, bugünün zalimine dönüşmesi korkunç bir dönüşüm” öyle değil mi?
Böyle olabilir, olmuştur da. Mazlum birgün zalim olabilir ama bu zorunlu değildir. Geçmişinden aldığı dersle farklı bir yol da seçebilir. İkinci İntifada’ya kadar İsrail evrensel kalmayı başardı. Ama şimdi artık bunu göremiyoruz. Şunu da unutmamak lazım. Eğer Filistin’in eline fırsat geçse, İsrail’i bugün denize dökmeye hazır olduğunu düşünüyorum. Yani mazlum-zalim dengesi her zaman güçle değişen bir denge.
* Ne yapmalı? Neden bu kadar uzadı barış süreci?
Çünkü dışarıdan bir müdahale yok. Çünkü Amerika müdahale etmek istemiyor. Amerika yalnızca Ortadoğu’ya değil, dünyanın hiçbir bölgesine müdahale etmek istemiyor. Avrupa Birliği müdahale etmiyor. Arap Dünyası bile müdahale etmiyor. Kimse İsrail’i cezalandırmıyor. Birileri harekete geçmeli, İsrail’i durdurmalı.