Birden kendimi Türkiye’de hissettim!

Güncelleme Tarihi:

Birden kendimi Türkiye’de hissettim
Oluşturulma Tarihi: Eylül 26, 2017 10:17

Almanya’da önceki gün yapılan genel seçim sonuçlarını izlemek için öğleden sonra saat 16.00’ya doğru Başbakan Angela Merkel’in genel başkanlığını yaptığı Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) Berlin’deki genel merkezi Konrad Adenuer Evi’nin yolunu tuttum.

Haberin Devamı

Birden kendimi Türkiye’de hissettim
BİNANIN bulunduğu cadde boyunca canlı yayın araçları dizilmişti.
Binan önüne kurulan çadırların girişinde yüzlerce kişi bekliyordu içeri girebilmek için.
Medya mensupları için ayrı bir giriş vardı.
Ama kuyruk orada da uzundu.
Uzun süre bekledikten sonra nihayet içeri girdik.
Girişteki salon da, bir üst kattaki salonlar da tıklım tıklımdı.
Saat tam 18.00’de herkesin gözü televizyon ekranlarındaydı.
İlk tahminler ekrana geldi.
CDU ile kardeş parti olarak bilinen Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CSU) oy oranı ekranlara yüzde 33.6 olarak yansıdı.
Hiç kimse böyle bir sonuç beklemiyordu.
Konrad Adenauer Evi’ni dolduran CDU’lular ve Angie yazılı tişörtlü CDU’lu gençler tam bir sessizliğe gömülmüşlerdi.
İktidara talip olan en büyük rakip Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) oy oranın yüzde 20.4 civarında olduğu ekranlara yansıyınca CDU’lulardan bir alkış koptu.
Sol Parti’nin ve Yeşiller’in ve Hür Demokrat Parti’nin (FDP) oy oranını bir parça da olsa artırdığını, sağ popülist Almanya İçin Alternatif’in (AfD) toplam oyların yüzde 13’ünden fazlasını aldığını gören CDU’lular, bu duruma pek şaşırmış gözükmüyordu.
Ama benim şaşkınlığım zamanla arttı.

Haberin Devamı

***
AfD’li yöneticiler ekranlarda adeta bayram ediyorlardı.
Bunun yadırganacak hiçbir yönü yoktu.
Çünkü sağ popülist söylemlerle Federal Almanya Cumhuriyeti’nin tarihinde bir ilk gerçekleşmiş ve bazı politikacılar tarafından nazi olarak nitelenen AfD, Federal Meclis’e girmişti.
İşte yadırganması, hatta tedirginlik duyulması gereken buydu.
Televizyonda yapılan canlı yayınlarda diğer partilerin genel merkezlerine bağlanıldığında ise kendimi birden Türkiye’de hissettim.
Yeşiller ve Sol Parti, biraz da haklı olarak, oy oranlarını yüzde birden az bile olsa artırdıkları için memnun gözüküyorlardı.

***
Evet, en güçlü üçüncü parti olma hedeflerine ulaşamamışlardı.
Ama oy oranlarıın artırmışlardı.
Onun için lider adaylar ilk değerlendirmeleri yapmak için kürsüye çıktıklarında partililer onları ayakta alkışladılar.
Aynı durum SPD’nin genel merkezi Willy Brandt Evi’nde de yaşandı.
Partinin başbakan adayı Martin Schulz, kürsüye gelirken partililer tarafından yoğun bir biçimde alkışlandı.
Schulz’un, “Bu akşam itibariyle büyük koalisyon bitmiştir” sözleri ise daha yoğun bir alkış aldı.
Oysa ki, SPD’nin alkışlanacak bir durumu yoktu.
Bu, Alman Sosyal Demokratların tarihinde aldıkları en düşük oy oranıydı.
Hesap sorulacak yerde Schulz alkışlanıyordu.

Haberin Devamı

***
Aynı durum CDU’nun genel merkezinde de yaşandı.
Başbakan Angela Merkel kürsüye doğru yürürken CDU’lu gençler, “Angie”, “Angie” diyerek ayakta alkışladı.
12 yıldır başbakanlık koltuğunda oturan Angela Merkel’in, seçmenlerin kendilerine yeni hükümeti kurma görevi verdiği yönündeki açıklaması ve “Bizsiz hükümet kurulamaz” sözleri üzerine yoğun bir alkış koptu.
Oysa ki, CDU/CSU Federal Almanya Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1949 yılından beri yapılan genel seçimlerde 1949 yılındaki yüzde 31’den sonra yüzde 33.5’le en düşük ikinci oy oranını elde etmişti.
Bunun da hesabını soran yoktu.
Bu tabloyu görünce Türkiye’deki seçim akşamlarında buldum birden kendimi.
Orada da hiç kaybeden olmazdı.
En fazla oy kaybeden parti liderleri bile “Geçen seçimlere nazaran daha az kaybettik”, “Kamuoyu yoklamalarında bahsedilen oy oranından daha yüksek oy aldık” diyerek kendilerine göre bir dizi gerekçeler sıralarlardı.
Yani “Kaybettik, görevi bırakıyorum” diyen olmazdı.
İşte önceki akşam Almanya’daki köklü partilerin liderlerini dinlerken birden kendimi Türkiye’de hissettim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!