Güncelleme Tarihi:
Bağışıklık sistemi, insanları virüs ve mantar gibi enfeksiyon etkenlerinden hatta tümör gelişiminden koruyor. Fakat halk sağlığı uzmanları son yıllarda koronavirüs ve ardından ortaya çıkan varyantlarla bağışıklık sistemi zayıflayan insan sayısının arttığını söylüyor. Buna paralel olarak da mantar enfeksiyonundan kaynaklanan ölümlerin çoğaldığının altı çiziliyor.
Öyle ki, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin verilerine göre 1970'lerde her yıl yüzlerce kişi mantar enfeksiyonundan ölürken, bu sayının sadece 2021 yılında ABD'de 1000 kişi olduğu belirtiliyor. Tehlike sadece bağışıklık sisteminin zayıflaması da değil! Küresel ısınma arttıkça bazı mantarların sıcaklıkla birlikte gücü de artıyor.
ABD'deki Central Florida Üniversitesi'nden mantar genetikçisi Ian Will da bu görüşü savunuyor. Will, “Sıcaklığın mantar enfeksiyonlarında rol oynadığı bir gerçek” diyerek iklim değişikliğiyle birlikte tehlikenin daha da artacağının altını çiziyor.
Daha da kötüsü yapılan çalışmalar iklim değişikliği nedeniyle bazı hastalık yapıcı mantarların coğrafi özelliklerini genişlettiğini ortaya koyuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nde (DSÖ) antimikrobiyal direnç alanında çalışmaları yöneten Dr. Hanan Balkhy durumun ciddiyetini şu sözlerle anlatıyor:
“Mantar enfeksiyonları giderek daha yaygın hale geliyor. Sınırlarını genişletiyor. Bununla birlikte, tedavilere karşı her zamankinden daha fazla direnç kazanıyor. Dolayısıyla mantar enfeksiyonlarının dünya genelinde giderek ciddi bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini söylememiz mümkün.”
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Tanıl Kocagöz’ün görüşleri de Dr. Hanan Balkhy ile paralel…
Prof. Dr. Kocagöz, “İklim değişikliği ile artan sıcaklıklar tropikal bölgelerde görülen hastalıkların giderek daha kuzey ve güney bölgelere yayılmasına neden oluyor. Örneğin Kuzey Afrika ülkelerinde görülen bazı enfeksiyon hastalıkları; İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Türkiye gibi Akdeniz’in kuzeyinde yer alan ülkelerde görülmeye başladı” dedi ve ekledi:
“Aynı şekilde Meksika’da görülen hastalıklar ABD’nin kuzeyine doğru ilerliyor. Bunda bu enfeksiyonu insanlara taşıyan sivrisinek gibi vektörlerin de daha kuzey bölgelerde çoğalabilir hale gelmesinin de rolü bulunuyor. Bu enfeksiyonlar bakteriler, virüsler, parazitler ve en önemlisi de mantarlar tarafından oluşturuluyor.”
Çok sayıda mantar türünün doğada yaygın olarak bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Kocagöz, “Bunlar aslında doğadaki geri dönüşüm açısından çok önemli. Çünkü çoğunlukla ölen canlılar üzerinde çoğalarak bunlardan başka türlerin yararlanacakları bileşikler üretirler. Bunların küçük kısmı da canlılarda çoğalarak enfeksiyona yol açabiliyor. Diğer canlılar da bunlardan kendilerini korumak için bağışıklık sistemi adını verdiğimiz mekanizmalar geliştirmiş durumdalar” dedi.
Mantar enfeksiyonları için Küresel Eylem Fonu, her yıl 300 milyondan fazla insanın mantar enfeksiyonuna yakalandığına dikkat çekiyor. Öyle ki, yılda 1,6 milyon kişinin mantar enfeksiyonları nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Hatta Küresel Eylem Fonu tarafından yayımlanan son raporda, 25 milyon insanın daha ölme veya görme yetilerini kaybetme riski altında olduğu vurgulanıyor.
ASPERGİLLUS FUMİGATUS VE CANDİDA AURİS MANTAR TÜRÜNE DİKKAT
Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre en çok endişe duyulan 19 türün içinde listenin başında, ‘Aspergillus fumigatus’ ve ‘Candida auris’ gibi mantar türleri yer alıyor.
Prof. Dr. Tanıl Kocagöz’e ‘Bu mantar türleri tam olarak nedir, hangi hastalıkların habercisi olabilir?’ diye sorduğumuzda “Mantarlar temel olarak iki çeşit yapı gösterir” dedi ve şu bilgileri paylaştı:
-- Bu iki çeşit yapı; küfler ve mayalar. Küfleri evlerimizde eskiyen ekmek, peynir gibi gıdalar üzerinde sıklıkla görebiliriz. Aspergillus fumigatus bir küf, Candida auris ise maya yapısındaki mantarlar. Sağlıklı kişilerde hastalık yapmazlar. Ancak bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda fırsatçı enfeksiyonlara yol açabilirler. Sıcak ortamda da çok güçlülerdir.
-- Bir de ekmek ya da bira mayası dediğimiz ‘Saccharomyces cereviciae’ var. Gıdalarda çoğaldıklarında karbonhidratları kullanıp proteinlere dönüştürdüklerinden gıda değerini arttıran organizmalardır. Gıda endüstrisinde kullanılan çok sayıda bu tür mantarlar bulunuyor ve bunlar insanda hastalık genelde oluşturmuyor.
Endüstriyel tedarik zinciri nedeniyle tarihte ilk mantar enfeksiyonu 1951'de, Güney Fransa'da Pont-Saint-Esprit köyünde meydana geldi. 4 bin nüfuslu kasabanın yüzde 20’sinde gözlenen halüsinasyon, kusma ve uzuvlarında korkunç ağrılara neden oldu. Ekmekle bulaştığı tespit edilen hastalık nedeniyle bazı insanlar ilahi sesler duyduklarını ve parlak renkler gördüklerini söyledi. Yaşanan olayların sonucunda 5 kişi gördüğü halüsinasyonlar nedeniyle intihar etti. 300'den fazla kişide fizyolojik hasarlar meydana gelirken, yaklaşık 50 kişi akıl hastanelerine kapatıldı. Olayın hemen ardından bilim insanları yaptıkları araştırmaları British Medical Journal'da yayımladı. Makalede, olaya ekmek yapımında kullanılan çavdar unundaki 'Ergot' mantarının neden olduğu açıklandı.
Bu noktada mantar enfeksiyonlarının akciğer, karaciğer, bağırsak vb. organları nasıl etkilediği de oldukça önemli…
Prof. Dr. Kocagöz bu konuda ise “Örneğin candida auris genellikle kan dolaşımında bulunur ve bu yolla tüm organlara yayılabilir. Diğer mantarlara karşı kullanılan antifungal ilaçlara genellikle dirençli olduğu için tedavisi zordur. Zaten mantarlar, bakterilerde olduğu gibi çoğaldıkları ortama salgıladıkları toksinler ve proteinleri sindirici enzimlerle hücrelere zarar verirler” ifadelerini kullandı.
BİR DİZİ DE MANTAR TEHLİKESİ HAKKINDA DÜŞÜNDÜRDÜ
Dünyanın genelinde popüler olan ve adından sıkça söz ettiren Walking Dead, The Returned, In The Flesh’in ardından, geçtiğimiz aylarda yayınlanan The Last of Us'a olan ilgi giderek büyüyor.
Aynı isimli popüler video oyun serisinden uyarlanan dizi, ‘Cordyceps’ (Tiens Kordiseps Mantarı) adı verilen mantar enfeksiyonu nedeniyle zombileşen insanların arasında hayatta kalmayı başaran az sayıdaki insanın mücadelesini konu alıyor.
Fakat distopik bir dünyada geçen kurmaca hikâyede, insanların zombileşmesine yol açan cordyceps mantar enfeksiyonu sanılanın aksine kurgu değil. Bu mantar, böceklerin bedenlerinde ya da öldükten sonra üzerlerinde üreyen bir parazit türü.
Bilim insanlarının hayvanlar üzerindeki etkisi nedeniyle hayrete düştüğü Cordyceps, canlılar üzerinde dengesiz davranışların meydana gelmesine yol açıyor.
Peki bu durum gerçek hayatta da olabilir mi?
Prof. Dr. Kocagöz, “Cordyceps mantarları böceklerin vücudunda çoğalmaya uyum göstermiş mantarlar. Bu mantarların yayılması mantarların oluşturduğu sporlar aracılığıyla olur. Sporlar, mikroskobik, mantarın tüm genetik bilgisini taşıyan yapılar olup bir organizmadan diğerine kolayca geçerler” dedi. Kocagöz, şöyle devam etti:
-- Bir böceğin vücudunda çoğalarak mantarları oluştururlar. Böceklerin üzerinde oluşan bu küçük mantarlar zombi gibi garip yaratık görünümleri oluştururlar. Cordyceps mantarları hayvanlar ve insanlarda çoğalabilen mantarlar olmadığından bunlar üzerinde hiçbir etki ve risk oluşturmazlar.
-- Zaten bir hastalık yapıcı etkenin böceklerden insanlara geçebilmesi, onlarda hastalık yapar hale gelmesi bir mutasyon yani DNA’daki bir nükleotit değişikliği ile ortaya çıkabilecek bir şey değildir. İnsanda hastalık oluşturabilme yeteneğini kazanabilmesi için çok sayıda genetik değişikliğe gereksinim olması gerekir. Bu da yüz milyonlarca yıl alabilir. Bu nedenle bu tür mantarların bir mutasyon geçirerek bir anda hayvanlarda ve insanlarda hastalık yapar hale gelmesi gerçekçi bir düşünce değil.
MANTAR ENFEKSYONUNA AYRILAN FON YÜZDE 1,5’DAN DAHA AZ!
Mantar enfeksiyonlarının ileride yaratacağı ciddi problemlerin önünü kesebilmek için çalışmalarını sürdüren DSÖ, mantar patojenlerinin tedavisi ve gözetiminde araştırma ve geliştirmeye öncelik vermek için küresel çapta uyarılarda bulunuyor.
“Şu anda Mantar Enfeksiyonları, tüm bulaşıcı hastalık araştırma fonlarının yüzde 1,5'inden daha azını alıyor” uyarısında bulunan DSÖ, mantarların gerçek sağlık yükünün bilinmediğini öne sürüyor