Bir felaketin eşiğinden dönüldü ama daha büyük bir felaket yaklaşıyor: Bütün dünyayı etkileyecek! İlk olarak 1978 yılında ortaya atıldı, ünlü filme konu oldu: Kessler Sendromu başladı mı?

Güncelleme Tarihi:

Bir felaketin eşiğinden dönüldü ama daha büyük bir felaket yaklaşıyor: Bütün dünyayı etkileyecek İlk olarak 1978 yılında ortaya atıldı, ünlü filme konu oldu: Kessler Sendromu başladı mı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 04, 2025 13:07

Uzay deyince aklımıza sonsuz bir boşluk geliyor ama aslında durum tam olarak böyle değil. Özellikle gezegenimizin yörüngesi bazıları çoktan ömrünü tamamlamış bazılarıysa gündelik hayatın olmazsa olmazını oluşturan uydularla, parçalanmış uzay araçlarıyla, sözün kısası uzay çöpleriyle dolu. Dahası bu çöplerin sayısı günden güne artıyor. Peki bu bizi neden ilgilendiriyor?

Haberin Devamı

Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (ISS) görev yapan 7 astronot, nefeslerini tutmuş bekliyordu. Zira boşlukta süzülmekte olan bir uzay çöpü, tüm hızıyla ISS'e doğru ilerliyordu.

Ancak o sırada ISS'e bağlı halde olan Rusya'ya ait bir uzay aracının motorlarını 5 dakika çalıştırıp futbol sahası büyüklüğündeki istasyonun konumunu hafifçe değiştirmesiyle çarpışma önlendi. ABD Uzay ve Havacılık Dairesi'nden (NASA) 19 Kasım'da yapılan açıklamada, bu müdahale olmasa, çöpün ISS'in yörüngesinin 4 kilometre yakınından geçeceği bildirildi.

Başka bir uzay aracının enkazından oluşan bu uzay çöpü, ISS'e çarpmış olsa çok büyük bir felaket yaşanabilirdi. Çarpışmanın etkisiyle istasyonun içindeki hava basıncının değişeceğinden astronotların alelacele Dünya'ya dönmeleri gerekecekti.

Haberin Devamı

Ancak bundan daha endişe verici bir durum var ortada. Yaşanması olası çarpışma çok nadir bir olay değil. Aksine ISS, kullanıma açıldığı Kasım 2000 tarihinden bu yana bu tür manevraları defalarca yapmak zorunda kaldı. Üstelik Dünya'nın yörüngesinde dolaşan nesnelerin sayısının yıldan yıla artmasıyla çarpışma riski de hızla büyüyor.

Aslına bakılırsa, uzay trafiği uzmanları, artan bu sıkışıklıkla ilgili uyarılarda bulunuyor. Geçmişte yaşanan çarpışmalar, patlamalar ve silah testleri; belki de milyonlarca parça enkazın uzaya yayılmasına neden oldu. Bunların on binlercesi uzmanlar tarafından takip edilse de çok daha fazlasının şu anki teknolojiyle görülemediği için uzayda kendi başına dolaştığı düşünülüyor.

SADECE ASTRONOTLARI DEĞİL HEPİMİZİ ETKİLEYEBİLİR

Bu bağlamda astronotların karşı karşıya olduğu riskler bir numaralı endişe kaynağı. Ancak sorun bununla sınırlı değil. Dünya'nın yörüngesindeki bu trafik sıkışıklığı, günlük hayatımızda vazgeçilmez bir yer edinen uydulara ve GPS araçları, bazı geniş bant internet hizmetleri, yüksek hızlı internet ve televizyon hizmetleri gibi uzay bazlı teknolojilere de zarar veriyor.

ABD'nin Tucson şehrinde bulunan Arizona Üniversitesi'nde gezegen bilimleri alanında çalışmalar yürüten Dr. Vishnu Reddy, "Son dört yılda uzaya gönderdiğimiz nesnelerin sayısı katlanarak arttı. Dolayısıyla hep korktuğumuz o duruma doğru ilerliyoruz" ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

Reddy'nin bahsettiği bu teorik duruma Kessler Sendromu adı veriliyor.

KESSLER SENDROMU NEDİR?

ABD'li astrofizikçi Donald Kessler'ın adını taşıyan ve ilk kez 1978 tarihli bir makalede bahsedilen Kessler Sendromu'nun tanımı çok net değil. Ancak bu ifade genel olarak uzaydaki enkazın bir zincirleme reaksiyon başlattığı bir senaryoyu ifade ediyor. Buna göre yaşanacak bir patlamanın sonucunda ortaya çıkan ve etrafa saçılan parçacıkların, uzaydaki diğer nesnelere çarparak onlara da zarar vermesi çok olası. Bu gittikçe büyüyen kartopunun varacağı son noktada Dünya'nın yörüngesinin çöplerle tamamen dolması, uyduların işlemez hale gelmesi ve uzay araştırmalarının sona ermesi ihtimali endişe yaratıyor.

Haberin Devamı

Bir felaketin eşiğinden dönüldü ama daha büyük bir felaket yaklaşıyor: Bütün dünyayı etkileyecek İlk olarak 1978 yılında ortaya atıldı, ünlü filme konu oldu: Kessler Sendromu başladı mı

Uzay çöpünün yarattığı sıkışıklığı bir tasarımcı böyle resmediyor

Araştırmacılar şu an karşı karşıya olduğumuz riskin düzeyi konusunda bir anlaşmaya varabilmiş değil. Dolayısıyla yörüngedeki trafik sıkışıklığının ne zaman dönülmez noktaya geleceği konusu da soru işareti. Ancak bir konuda geniş bir fikir birliğine varılmış durumda: Uzaydaki sıkışıklık acilen çözüm bulunması gereken bir sorun haline geldi.

SON BÜYÜK KAZA 2009'DA MEYDANA GELDİ

Avrupa Uzay Ajansı kaynaklarına göre, 1957 tarihindeki ilk uzay uçuşundan bu yana 650'den fazla "kırılma, patlama, çarpışma ve anormal olay parçalanmalara neden oldu".

Haberin Devamı

Bu olaylardan bazılarında uydular kazara çarpıştı, roket parçaları ve uzay araçları beklenmedik bir biçimde infilak etti ya da ABD, Rusya, Hindistan ve Çin gibi ülkelerin silah testleri sırasında döküntüler yörüngenin çeşitli yüksekliklerine salındı.

Örneğin Rusya 2021 yılında gerçekleştirdiği bir silah testi sırasında kendi uydularından birini füzeyle vurdu. Bunun sonucunda 1.500 parçadan fazla takip edilebilir hurda uzaya yayıldı.

Son büyük kazara çarpışma Şubat 2009'da meydana geldi. Rusya'ya ait Kosmos 2251 isimli bir ölü uydu, ABD merkezli telekomünikasyon şirketi olan Iridium'un Iridium 33 isimli aktif iletişim uydusuna çarptı. Bunun sonucunda yarı çapı 10 santimetre civarında 2.000 parça ile daha küçük ölçülerde binlerce parçadan oluşan bir hurda bulutu uzaya dağıldı.

Haberin Devamı

Daha küçük ölçekte başka olaylar da yaşandı. Örneğin uzaydaki nesnelerin takibini yapan LeoLabs şirketinin geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamaya göre, ABD Hava Kuvvetleri'ne ait bir hava durumu uydusu, 19 Aralık'ta parçalandı ve en az 50 yeni hurda parçası ortalığa saçıldı. Son birkaç ayda meydana gelen dört parçalanma olayı, toplamda 300'den fazla yeni hurdanın uzaya dağılmasıyla sonuçlandı.

Bir felaketin eşiğinden dönüldü ama daha büyük bir felaket yaklaşıyor: Bütün dünyayı etkileyecek İlk olarak 1978 yılında ortaya atıldı, ünlü filme konu oldu: Kessler Sendromu başladı mı

20 METREYLE KURTULDULAR

Uyduları idare edenler için, uzaydaki trafik sıkışıklığı tam bir kâbus. Zira uydu operatörlerine her gün olası çarpışmalarla ilgili onlarca uyarı bildirimi geliyor.

Uzay durumsal farkındalığı yani yörüngedeki nesneleri takip etme işi kapsamında, iki nesne arasındaki riskli yakınlaşmalar da takip ediliyor.

Örneğin LeoLabs'in aktardığına göre, bu yıl yaşanan bir olayda, NASA'ya ait bir hava uydusu, kullanım dışı kalmış bir Rus roketiyle çarpışmaktan neredeyse 20 metreyle kurtuldu.

Ancak riskler uzay durumsal farkındalığının öngördüğünden bile fazla olabilir.

Şöyle ki bir nesnenin takip edilebilmesi için bir tenis topundan daha büyük olması gerekiyor. Diğer nesneler, ışığı yansıtmak için çok küçük oldukları veya yörüngenin doğrudan gözlemlenemeyecek uzak bölgelerinde oldukları için takip edilemiyor.

KÜÇÜK PARÇALARI TAKİP ETMEK İMKÂNSIZ

Uzay trafiği yazılımıyla uğraşan COMSPOC Corp şirketinde özel projeler direktörü olarak görev yapan Bob Hall, "Günümüzün en güçlü sensorları söz konusu olduğunda bile neyin 'görülebileceği' ya da izlenebileceği konusunda sınırlar mevcut. Küçük boyutlu uzay enkazı çoğu zaman takip edilemiyor" dedi.

Ancak yine de küçük nesneler ciddi tehditlere yol açıyor. NASA'ya göre, yörüngedeki nesneler o kadar hızlı hareket ediyor ki küçücük bir boya parçası bile metali yarıp geçebilecek hale geliyor. Bu da uzayda bırakılan her türlü çöpün kaygı verici olduğu ve felakete yol açma potansiyeli taşıdığı anlamına geliyor.

Ancak uzayda gerçekleşmesi olası zincirleme çarpışmaların nasıl tetikleneceği net değil.

SIKIŞIKLIK BÖLGEYE GÖRE DEĞİŞİKLİK GÖSTERİYOR

Dünya yörüngesinin farklı bölgelerinde sıkışıklık ve risk düzeyleri farklı. Gezegenimizin yüzeyinden 2.000 kilometreye kadar olan "alçak Dünya yörüngesi" en kalabalık olan bölge.

Burada mürettebatla dolu iki uzay istasyonu, SpaceX'in 7.000 Starlink uydusu başta olmak üzere internete bağlanmamızı sağlayan uydular ile hava durumunu, tarım üretimini veya iklim değişikliğini analiz eden uydular bulunuyor.

Alçak Dünya yörüngesinde bir patlamalar silsilesi yaşanması, astronotların hayatlarını tehdit etmenin yanı sıra roket fırlatma çalışmalarını durmasına ve burada bulunan uydu teknolojisinin hasar görmesine neden olabilir.

GELECEK NESİLLER BU SORUNU YAŞAMAYABİLİR

Bu senaryoda iyi bir haber varsa o da felaket koşullarının gelecek nesiller için de geçerli olmayacak olması. ABD'nin Indiana şehrinde bulunan Purdue Üniversitesi'nde aeronotik ve astronotik dersleri veren Carolin Frueh, "Alçak Dünya yörüngesinde halen atmosfer kalıntıları mevcut. Yani doğal bir temizlik mekanizmasına sahibiz" dedi.

Frueh, yaklaşık 500 metre yükseklikte nesnelerin Dünya'ya düşeceğini veya yaklaşık 25 yıl içinde atmosferde yok olacağını belirtti. Bu da uzaklardaki enkaz tarlasının gelecek nesillerin uzaya erişimlerini tehdit etmeyeceği anlamına geliyor.

Ancak daha yüksek yörüngelerde daha farklı bir tablo söz konusu. Örneğin 800 kilometre yükseklikteki bir enkaz parçasının uzaydan doğal yollarla atılması için en az bir asır geçmesi gerekiyor. 1.000 kilometre yükseklikte ise aynı sürecin gerçekleşmesi binlerce yıl sürebiliyor.

Bu, Dünya yüzeyinden 35.786 kilometre uzaktaki bir bölge olan yer eş zamanlı yörünge (GEO) için kötü haber. Televizyon yayınlarını ve diğer iletişim hizmetlerini gezegenimizin geniş bölgelerine ulaştıran 250 milyon dolarlık iletişim uydularına ev sahipliği yapan bu bölgenin Kessler Sendromu gibi bir olayın yaşanabileceği en tehlikeli yer olduğunu söyleyen Reddy, "Çünkü burayı hızlıca temizlememizin bir yolu yok" dedi.

Bir felaketin eşiğinden dönüldü ama daha büyük bir felaket yaklaşıyor: Bütün dünyayı etkileyecek İlk olarak 1978 yılında ortaya atıldı, ünlü filme konu oldu: Kessler Sendromu başladı mı

Gravity filminde başrolde Sandra Bullock yer alıyor

ÜNLÜ FİLME KONU OLDU

2013 yılında izleyicilerle buluşan "Gravity" filmi Kessler Sendromu'nu beyaz perdeye taşımıştı. Filmde bir Rus füzesinin ölü bir uyduya çarpması sonucu bir dizi çarpışma meydana geliyor, bunun sonucunda ortaya çıkan hurda bulutu da diğer uyduları ve uzay araçlarını tahrip ediyordu.

"Gravity" filmindeki olaylar 1,5 saatlik bir süreçte yaşanıyordu ancak uzmanlar gerçek hayatta Kessler Sendromu'nun gerçekleşmesi için yıllar hatta on yıllar geçmesi gerektiğini vurguluyor.

Filmin vizyona girişinin üzerinden geçen 11 yıllık sürede, yörüngedeki trafik sıkışıklığı hızla arttı. Örneğin ABD ordusu o dönemde 23.000 civarında nesneyi takip ederken bugün bu sayı 47.000'e ulaştı.

Frueh, zincirleme çarpışmaların nerede, ne zaman ve nasıl yaşanabileceğini hesaplamak için çabaların sürdüğünü ancak kesin bir yanıt bulmanın imkânsız olduğunu belirtti. Frueh, "Geleceği tahmin etmeye başladığımız anda varsayımlarda bulunmak zorundayız. Bütün modellemeler yanlış ama bazıları faydalı" dedi.

"UYKULARIMI KAÇIRAN ŞEY…"

Modeller tutarlı olmuyor çünkü uzmanlar bile nesnelerin yörüngedeki konumlarına dair net bir fikre sahip değil. 10 santimetreden küçük nesneler büyük oranda görünmez kabul ediliyor. Dahası uzaydaki hava durumu da yörüngelerin gidişatını değiştirebiliyor. Colorado Üniversitesi Uzay Hava Durumu Teknoloji, Araştırma ve Eğitim Merkezi Direktörü Dr. Thomas Berger, bu nedenle enkaz parçalarının nasıl ve nereye doğru seyrettiğini tam anlamıyla tahmin etmenin mümkün olmadığını söyledi.

Uzak çöplerinin ebatları ve şekil de büyük bir gizem. Dolayısıyla tek bir Kessler Sendromu etkisini modellemek için analistlerin uydunun nasıl parçalanacağını, her bir parçanın nasıl görüneceğini, ne yöne gideceğini ve çarpma ihtimali olan diğer nesneleri öngörmesi gerekiyor.

COMSPOC Corp. bünyesinde bulunan Uzay Standartları ve İnovasyon Merkezi'nin direktörü Dan Oltrogge, "Uykularımı kaçıran şey, verilerin kaçındığınızı düşündüğünüz şeyden kaçınmanıza izin verecek kadar kesin olmaması" dedi.

Bir felaketin eşiğinden dönüldü ama daha büyük bir felaket yaklaşıyor: Bütün dünyayı etkileyecek İlk olarak 1978 yılında ortaya atıldı, ünlü filme konu oldu: Kessler Sendromu başladı mı

KESSLER SENDROMU BAŞLAMIŞ OLABİLİR Mİ?

Bir anda gerçekleşecek bir olaydan bahsetmediğimizi göz önünde bulunduran bilim insanları, Kessler Sendromu'nun çoktan başlamış olabileceğine vurgu yapıyor. Kessler'in teorisi, tüm roket fırlatma çalışmaları durdurulsa bile uzaydaki çarpışmaların yörüngedeki nesnelerin sayısını artırabileceği fikrini de göz önünde bulundurmayı gerektiriyor. Ancak bu noktaya erişilip erişilmediği netleşmiş değil.

CNN International'a konuşan bilim insanları Kessler Sendromu'nun çoktan başlayıp başlamadığı konusunda farklı görüşler bildirdi. Ancak Frueh, Kessler Sendromu ifadesinin faydalı bir terim olduğuna artık inanmadığını söyledi ve ekledi: "Bence farklı kurumların anlaşmazlık yaşıyor olması kamuoyunun kafasını karıştırıyor. Kavramın kendisi düşündüğünüz kadar temiz ya da net değil."

Öte yandan uzmanlar, yörüngedeki durumun sorunlu olduğu konusunda hemfikir. CNN'e konuşan uzmanların hiçbiri felaketin kesinlikle kaçınılabilir olduğunu söylemedi. Dahası uzmanlar yörüngedeki çöplerin tahrip gücünün artacağını da burguladı.

Frueh, "Ben ekonomik hasar yaşanmasını önleyebilecek bir zamanlamayla hareket edebileceğimiz konusunda çok karamsarım" dedi.

Michigan Üniversitesi'nde iklim, uzay bilimleri ve mühendislik dersleri veren Dr. Nilton Renno ise doğası gereği iyimser bir insan olduğunu ancak Dünya'nın yörüngesindeki vaziyetin kendisine, gezegenimizde yaşanmakta olan ekolojik krizi hatırlattığını belirtti.

Renno, "Ben uzaydaki çöpleri okyanuslardaki plastikler gibi düşünmek istiyorum. Eskiden okyanusların sonsuz olduğunu düşünüyorduk bu nedenle çöpümüzü plastiğimizi buraya attık. Şu an bunların sınırlı kaynaklar olduğunu idrak ediyoruz. Dahası ne yaptığımız konusunda dikkatli olmadığımız takdirde çok büyük bir hasara yol açtığımızı da anlıyoruz" diye konuştu.

TEMİZLEMEK Mİ REGÜLASYON MU?

Dünya yörüngesindeki enkazın artmasını önlemek için iki yaklaşım bulunuyor. Bunlardan bir tanesi temizlik teknolojilerii. Çeşitli şirketler ve devlet girişimleri, uzayı bu hurdalardan arındırmaya yarayacak yollar geliştirmeye çalışıyor. Örneğin Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ile High Performace Space Structure Systems şirketinin birlikte geliştirdiği ADEO isimli yelkenin prototipi, Aralık 2022'de ION uydusuna başarıyla yerleştirildi.

ESA'dan yapılan açıklamada, bu yelken sayesinde kullanımdan kalkan uydunun dünyaya daha hızlı düşeceği ve atmosferde hurda bırakmadan yanıp yok olacağı belirtildi.

Bununla birlikte Renno bu metotların deneysel ve çok pahalı olduğunu belirtti. Dahası bu teknolojilerin masrafını kimin karşılayacağı da belli değil.

Enkazın artmasını önlemek amacıyla değerlendirilen ikinci yaklaşım ise regülasyon. Uzay politikaları uzmanları yıllardır, uluslararası yönergeler veya ulusal yasalar aracılığıyla uzay şirketlerinin ya da kötü niyetli şahısların sorumsuzca davranmasını önlemeye çalışıyor.

Bu yönde atılmış bazı adımlar mevcut. Örneğin geçtiğimiz eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM), Gelecek Paktı'nı kabul etti. BM üyesi ülkelerin imza koyduğu anlaşma, ulusların uzay trafiği, uzay enkazı ve uzay kaynaklarının kullanımı bağlamında yeni çerçeveler belirlenmesini öngörüyor.

Metin çok net değil, uzmanlar da BM'nin bu yönergelerin uygulanması yönünde bir yaptırım gücü olmadığını belirtiyor.

Renno, ülkelerin kendilerine ait uzay yasaları belirlemelerinin daha pratik bir çözüm olabileceğini, ABD'nin bu konuda liderlik etmesi gerektiğini söyledi. Reddy de aynı fikirde olduğunu belirterek, "Bence en büyük sorun regülasyon eksikliği. Bence sektörün belirlediği bazı normlar ve yönergeler olması çok yardımcı olacaktır" diye konuştu.

CNN International'ın "What is ‘Kessler Syndrome’ — and why do some scientists think the space disaster scenario has already started?" başlıklı haberinden derlenmiştir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!