Güncelleme Tarihi:
İnsanlığın Ay’a ayak basmasının üzerinden yaklaşık yarım yüzyıl geçti. Bu zaman zarfında, birçok şirket ve ülke uzayı keşfetmek için büyük teknolojik atılımlar yaptı.
Yuri Gagarin ile başlayan, Neil Armstrong ile farklı bir aşamaya ulaşan uzay yarışında yeni hedef, Ay üstünde kalıcı yaşam merkezleri kurmak. Araştırmacılar, Mars macerası öncesinde düşünülen harekat merkezinde yıllar sürecek bir yerleşimin mümkün olup olmadığını araştırıyor.
1969 yılında Armstrong’un Ay’a ayak bastığı o tarihi andan sonra bilim kurgu romanlarındaki gibi yerçekimsiz ortamı sıfırlayan yeraltı geçitleri ve geniş kubbelerin altındaki yaşam alanlarından oluşan bir merkez kurma fikri gerçek oluyor.
Geçtiğimiz yıllarda Çin, 2036 yılında Ay üzerinde üs kuracağını duyurmuş, Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) Artemis projesiyle 2028’de Ay yörüngesine bir uzay istasyonu yerleştireceğini açıklamış, Avrupa Uzay Dairesi (ESA) ise 2030’da Ay üssü kurmaya hazırlandığını açıklamıştı.
Peki geldiğimiz noktada teknoloji Ay’a üs inşa etmek için yeterli mi? Dünyadan 384 bin 400 kilometre uzaklıktaki Ay’a yerleşecek olan insanlık nasıl hayatta kalacak? İşte projenin arka planı…
‘DAHA İLERİYE GİTMEK İÇİN TEMELLER ATMAK İSTİYORUZ’
NASA'nın Keşif Sistemleri Geliştirme Misyonu'na bağlı Mimari Geliştirme Ofisi Stratejileri yöneticilerinden Nujoud Merancy, “Bugün yaptığımız çalışmanın Ay'a ayak basmak veya bayrak dikmekten daha farklı bir anlam taşıdığını biliyor ve projenin yeniden iptal edilmemesini sağlamak istiyoruz” dedi.
Merancy, “Daha ileriye gitmek için temeller atmak istiyoruz. Son 50 yılda yaptığımız gibi Dünya yörüngesinin ötesini keşfetmek için birçok yol deneyeceğiz” ifadesini kullandı.
NASA'nın ilk mürettebatsız Artemis misyonu, uzayda dört haftaya yakın zaman geçirdikten sonra Aralık 2022'de Dünya'ya döndü. Ay'ın çok ötesine ulaşan bu misyon, Orion kapsülünün, ESA’nın Avrupa Servis Modülünün (ESM-Artemis 3) ve dev roketi ateşleyen SLS ateşleme sisteminin yeteneklerini ortaya koydu.
ASTRONOTLARIN AY YÜZEYİNDE YAŞAMALARI İÇİN ÇALIŞMALAR BAŞLADI
Bir sonraki aşamada Airbus tarafından üretilen Avrupa Servis Modülü ile 2024 yılında astronotlar Ay’ın güney kutbuna ulaştırılacak. Artemis 3’ün taşıyacağı iki astronot, Apollo 17’den 50 yıl sonra Ay’a ilk kez ayak basacak.
Son Apollo görevinin mürettebatı Gene Cernan ve Harrison Schmitt, bugüne kadar Ay yüzeyinde en uzun süre kalan (75 saat) astronotlar oldu. İlk kez bu kadar uzun bir görev üstlenen astronotlardan Cernan, seyahati bir çeşit kamp gezisine benzetmişti.
İniş kapsülünün içindeki hamaklarda uyuyan ve yemek yiyen astronotlar, uzay giysileriyle Ay yüzeyinden örnekler topladı. 2024 yılında Ay'a gidecek Artemis 3 astronotlarının ise birkaç hafta Ay yüzeyinde kalmaları planlanıyor. NASA, bu astronotların ev konforunda yaşamaları için üs kurma çalışmalarına da başladı.
Diğer taraftan teknoloji milyarderi Elon Musk’ın kurduğu SpaceX, gezegen yüzeyine iniş ve kalkış yapan roket sistemleri geliştirerek, başlangıçta 100 kişiyi Mars'a taşımak için tasarlanan Starship konsepti üzerinde çalışıyor.
‘AY’DA TAŞIT SİSTEMLERİNE İHTİYACIMIZ VAR’
Önümüzdeki yıllarda hızla artacak olan uzay yolculukları için Ay yüzeyine ev konforunda üs kurmak bir gereklilik olarak görülüyor. NASA yetkilileri, ilk olarak iki astronotun birkaç hafta sürecek görevi boyunca laboratuvar, depolama alanı, yatak, mutfak ve tuvaletten oluşan ev ortamını hayata geçirmenin yolunu arıyor.
Merancy, “Bu noktada çok fazla detay vermemiz mümkün değil. Ama evet, SpaceX'in çözüm önerisi NASA'nın belirlediği gerekliliklerin çok daha ötesinde. Bu aradaki farkı başka amaçlar için nasıl kullanabileceğimize dair müzakereler sürüyor ama bugün itibarıyla varılmış bir anlaşma yok” ifadesini kullandı.
Artemis 3 projesinin en önemli özelliği, astronotların Ay yüzeyinde daha uzun zaman geçirip daha fazla keşif yapacak olması. Bunun için üs olarak kullanılabilecek uzay kapsüllerinin geliştirilmesi ve Ay yüzeyinde mesafe kat edilebilmesi için yardımcı araçlar gerekecek.
“Ay’da astronotların uzak mesafelere gidebilmeleri için taşıt sistemlerine ihtiyacımız var” diyen Merancy, yüzey araştırmalarında bunun olmazsa olmaz olduğunu belirtiyor ve ekliyor:
“Bizim asıl yapmak istediğimiz, Ay’ın pek çok yerinde bir veya daha fazla noktaya gidebileceğimiz uzun süreli geziler yapabilecek sistemler geliştirmek. Ancak şurası da bir gerçek ki, merkezden ne kadar uzun süre uzak kalırsanız bu seyahatler o kadar riskli hale gelir.”
‘ÜÇ BÜYÜK ZORLUKLA KARŞI KARŞIYAYIZ: RADYASYON, SICAKLIK VE METEORLAR’
ESA’nın Almanya'nın Köln kentinde bulunan Avrupa Astronot Eğitim Merkezi (EAC) ise Ay yüzeyinde yapılacak uzun görevlerle ilgili araştırmalara yoğunlaşmış durumda.
EAC’de araştırma görevlisi olan Aidan Cowley, “Bu görev esnasında üç büyük zorlukla karşı karşıyayız: Radyasyon, aşırı sıcaklıklar ve meteor çarpmaları” diye konuştu.
Üzerine düşündüğü en kritik başlığın aşırı radyasyon olduğunu ifade eden Cowley, “Ay yüzeyindeyken Güneş radyasyonuna ve çok daha tehlikeli kozmik ışınlara yoğun olarak maruz kalırsınız. Sıcaklıklar gündüz 100 dereceden gece -180 dereceye kadar değişebilir. Diğer yandan Ay yüzeyindeki kraterler her şeyi anlatıyor: Sürekli olarak mikrometeor yağmurları yaşanıyor ve bu durum zamanla yüzeydeki her şeye zarar veriyor” dedi.
Dolayısıyla EAC’deki bilim insanlarının öncelikli tercihi, Ay yüzeyine hantal ve pahalı yaşam üniteleri kurmak yerine buradaki yerleşime uygun noktaları tespit etmek. Cowley, “Uygarlık tarihine bakarsanız, ne zaman yeni bir kıtaya ulaşsak, orada hangi kaynakların olduğunu bulmak için etrafımızı incelemeye başlamışız. Bunları hayatımızı devam ettirmek için kullanmışız. Bu gezegende bu sayede çoğaldık” ifadesini kullandı.
Ay'ın doğal kaynakları hemen göze çarpmasa da yüzeyde bazı mineral kaynakları, su buzu ve güneş ışığı bulunuyor.
AY YÜZEYİNDE REGOLİT KAYAÇLARDAN SAĞLAM TUĞLALAR ÜRETİLECEK
Benzer bir uyarı Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuvarı uzmanlarından Rachel Klima tarafından da yapıldı. Klima, “Bunu gerçekten uzun vadeli yapmak istiyorsak, getirdiğimiz veya çıkardığımız her kaynaktan en iyi şekilde yararlanmamız gerekir” dedi.
Ay keşfinin geleceğini planlayan uzmanlar, görev süresi boyunca atık dönüşüm programları üzerine önemle duruyor. Klima, “Ürettiğiniz ısının arta kalan kısmını başka bir alanda kullanmanız gerekiyor. Veya oksijen üretmek için kullandığınız atık metaliniz varsa bunu yeniden kullanma yollarını bulmalısınız. Aynı şekilde atık hurda metalinizi de… Böyle bir seyahatte hiçbir şeyinizi çöpe atmak istemezsiniz” diye konuştu
Sadece uzay yolculuğunda kullanılan ekipmanın değil, Ay yüzeyindeki kaynakların da geri dönüştürülmesi gerekecek. Cowley, geri dönüşüm fikrinden hareketle, Ay yüzeyinde bulunan ve “regolit” adı verilen toz ve gevşek kayaçlardan sağlam tuğlalar üretme konusunda başarılı deneyler gerçekleştirdi.
“İnsanlara Ay’da bir tuğla fabrikası kurmak istediğimle ilgili şakalar yapıyorum” diyen Cowley, “Bu fikri ilk duyan herkes bunun bir tür çılgınlık olduğunu düşünüyor. Fakat olasılıklar ve sorunlar üzerine düşünmeye başladıklarında çözümler de peşi sıra geliyor” ifadesini kullandı.
3D YAZICILAR DEVREYE GİRECEK
Central Florida Üniversitesi’nde de “regolit” malzemeden tuğla üretimi fikri üzerine geniş kapsamlı araştırmalar sürüyor.
Çalışmanın başında yer alan Ranajay Ghosh ve ekibi, Ay’ın ve Mars’ın yüzeyinde bulunan, regolit kayaçlardan sağlam tuğlalar üretmeye odaklanmış durumda.
Ancak Dünya’da orijinal regolit bulunmadığı için araştırmacılar bu kayaca benzeyen sentetik malzemelerle çalışıyor.
Peki ama bu maddeler nasıl tuğla biçimini alacak? Burada 3D yazıcı teknolojileri devreye giriyor. Araştırmacılar, 3D yazıcı yardımıyla, sofra tuzunu sulu bir çözeltiyle karıştırarak elde ettikleri regolit malzemeden silindirik tuğlalar üretti.
Bu sayede, uzay üssünün inşası için kullanılacak dış yapı katmanının nasıl üretileceği ile ilgili ilk gerçek fikirler ortaya çıkmış oldu.
‘ASTRONOTLARIN TUĞLA ÖRECEK OLMASI FİKRİNE BAYILIYORUM’
“Yaptığımız çalışmalarda bunun gerçekleşmesinin önünde hiçbir engel olmadığını gördük” diyen Cowley, “İnsanlar on binlerce yıldır tuğla üretiyor. İşin asıl zor kısmı bunu başka bir gezegende yapmak” ifadesini kullandı.
Plân başarılı olursa, tuğlalar tüm Ay yapılarını inşa etmek için kullanılabilir. Akıllara takılan soru, bilim insanlarından oluşan astronotların yakın gelecekte tuğla örme becerileri edinip edinmeyeceği.
Cowley, “Astronotların bir gün Ay'da duvar örecek olması fikrine bayılıyorum, bu çok eğlenceli olurdu” dedikten sonra şunları ekledi:
“Şaka bir tarafa muhtemelen bunu küçük bir otomatik sistem yapacak. Belki de birlikte çalışan robotlar kullanılacak. Fakat insanlar bir noktadan sonra şantiyenin ustabaşısı gibi işe dahil olabilir.”
‘İLERLEYEN YILLARDA, PEK ÇOK KABİLİYETE SAHİP OLACAĞIZ’
Sekiz yıl önce, ESA'nın eski genel müdürü Jan Wörner, Ay'da bir yaşam üssü kurulması için yapılması gerekenleri ilk kez açıkladığında bazılarına bu fikir oldukça çılgın gelmişti. Bugün ise bu planların hayata geçirilmesinin o kadar da uzak olmadığı anlaşılıyor.
Ay'a iletişim ve navigasyon hizmetleri sağlayacak uydular ve uzun vadeli altyapı görevleri için uzay ajansları ve özel şirketler arasında sözleşmeler imzalanmış durumda. Bugün, Ay buzundan su, güneş enerjisi santrallerinden elektrik elde etme plânları üzerine çalışılıyor.
Nujoud Merancy, önümüzdeki 10 yıl içinde bir “Ay köyü” kurma konusunda kesin konuşmaktan kaçınsa da, bu süre zarfında insanların Ay'da yaşaması ve çalışması için en azından temellerin atılacağını söyledi ve ekledi:
“İlerleyen yıllarda, kalıcı bir altyapıya, her yıl tekrarlanabilecek görevlere ve farklı bölgeleri keşfetmek için pek çok kabiliyete sahip olacağımızı düşünüyorum.”
BBC'nin "The epic quest to build a permanent Moon base" başlıklı haberinden derlenmiştir.