Güncelleme Tarihi:
Reyhan Şahin (Lady bitch Ray) / Foto Galeri
Almanca, Latince, Türkçe, Portekizce, Fransızca ve İngilizce biliyor. Getto argosu ise onu bütün Almanya’ya tanıttı. Rap sanatçısı, oyuncu ve eski radyo moderatörü. "Avrupalıyım, kozmopolitim, sanatçıyım" diyor Reyhan Şahin, "Türk olduğumu özellikle vurguluyorum. Bunu yapıyorum çünkü ’kara kafalar’ internet forumlarında benim Türk olduğumu yalanlıyorlar ve birçok Alman için de ben kafalarındaki Türk kalıbına uymuyorum." Okuyun ve kendiniz karar verin: Bildiğiniz "Türk" kalıbına uyuyor mu Lady Bitch Ray?
Almanya’ya giden ilk nesil, temel sorunu Almanlarla yaşadı. Modernleşme tarihimizin belki de en sancılı dönemiydi bu. Öyle 28 Çelebi Mehmet’in Fransız aristokratlarına çalım satmasına, saray mensuplarının veya bürokratların piyano başına geçip çoksesli müziğe doğru yelken açmasına hiç benzemiyordu. Çünkü bu, köyünden kalkıp yollara düşen Anadolu halkının, Batı ile gerçek anlamda ilk temasıydı. Tarihin 400 yıllık bir dönemi yok sayılmış ve daha kenti bilmeyen insanlar sanayi toplumu ile karşı karşıya bırakılmıştı. Bunun için sancılıydı süreç ve bunun için ağır bedeller ödenmişti zaten. Ankara ise bu insanların yaşadığı sorunlarla değil, gönderdikleri dövizlerle ilgileniyordu ne yazık ki.
Öç alma duygusu
Üçüncü ve dördüncü kuşak, belki de bu nedenle, artık Almanlarla değil, kendi ailesiyle, ailesinin içinden çıkıp geldiği toplumla uğraşmaya başladı. Bilinçaltında tuhaf bir öç alma duygusu da yatıyordu sanki. Uzunca bir süre suskun kalmışlardı ama artık konuşma zamanıydı. Hem de hayli yüksek bir sesle. Ankara’da da bir duyan olurdu belki. Lady Bitch Ray’in yaptığı veya yapmaya çalıştığı muhtemelen biraz da buydu:
Ben daha modernim
"Eğer insanlar Lady Bitch Ray ya da Reyhan Şahin’in kendisini Türk mü yoksa Alman mı olarak gördüğünü bilmek istiyorlarsa, sadece sırıtarak şöyle cevap verebilirim: ’Ben bir kara kafayım!..’ Ve bunu söylerken Alman pasaportum olup olmamasına zerre kadar aldırış bile etmem. Türk olmaya bayıldığımdan değil, bunu daha çok iki tarafı da kızdırmak için yaparım. Yaparım ki, Türkler kızları Almanya’da ne duruma düşebilir onu görsünler. Yaparım ki, Almanlar da bir kez olsun yamuk burunlu bir sosyolog yerine modern ve laik bir Türk kızı tanıma fırsatı bulabilsinler. Ama yine de bu iki halka da tam olarak ait değilim. Ben bütün Alman ve Türklerden daha modern ve daha atılganım: Yeah!.. İki halkın da kendilerine özgü bir dar görüşlülükleri olduğunu fark ettim. O günden beri iki tarafın da sadece olumlu yönlerini almaya karar verdim."
Hangi halka dahil
Reyhan Şahin veya Lady Bitch Ray, "yamuk burunlu bir sosyolog"dan daha fazla farkında yaşadıklarının. Çünkü bu travmalarla dolu sürecin izlerini ruhunda bulmuş birisi o. Almanların Türkleri aşağılamak için taktıkları "kara kafa" sıfatına bu kadar sahip çıkması da somut bir göstergesi bunun. Ancak, "İki halka da tam ait değilim" dese bile, bir Türk-Alman sentezi olduğunu da unutmuyor aslında:
İnsanın bireyselliği
"Almanlardan demokrasi ve özgürlük duygusunu geliştirmeyi, düşünce özgürlüğü ve insanın bireyselliği için mücadele etmeyi öğrendim. ’Kara kafalar’dan ise cesaretimi ve koca çenemi tutmamayı. ’Kara kafalar’ hizmet ve sanat söz konusu olduğunda oldukça havalıdırlar. Benim altından yapılmış koskocaman vajina şeklindeki yüzüklerimi ve penis-gücü kolyelerimi hazırlayanlar Türk kuyumculardır. Tüm bunları yaparken de oldukça rahattırlar. Son tatilimde Antalyalı bir kuyumcu bana: ’Yüzüğünüzü nasıl yapacağımı anlayabilmem için bana lütfen vajinanızı gösterir misiniz?’ diye sordu. Ona bundan biraz önce benim ’vajina stili’ yüzüğümü üçboyutlu plastik bir organ şeklinde yapması gerektiğini çizerek anlatmıştım. ’Karınınkine ya da anneninkine bak!’ diye cevap verdi bunun üzerine yanımdaki Alman arkadaşım. ’Onlarınki sizinki kadar genç değil artık’ dedi yaklaşık 60’larındaki Türk gülümseyerek, ’o zaman vajina pek de genç görünmeyecek!’ Üç gün sonra yüzüğümü aldığımda kuyumcu mutlu bir biçimde karşıma dikildi ve utanmayla karışık bir gururla bana: ’Şimdi de penis biçiminde kolyeler yapmak istiyoruz!..’ Hadi bakalım, sıkıyorsa biri ’Kara kafalar’ tutucudur desin!"
Muhafazakárlık masalı
Doğru, bu topraklarda yaşayan insanların "muhafazakár" olduğuna dair epey bir iddia, bir o kadar da sabit fikir vardır. Bu topraklarda yaşayan insanlar da "muhafazakár" görünmekten anlaşılmaz bir haz alırlar. Belki de, Batılılar’ın bile muhafazakárlık olarak adlandırıp anlamlandırmaya çalıştığı, "köylülük"ten başka bir şey değildir. Sıraladığı örnekler,Reyhan Şahin’in bunun bilincinde olduğunu koyuyor ortaya:
"Babamı da iyi eğittim. Artık Paris Hilton’u tanıyor ve ondan artık eskisi kadar nefret de etmiyor. Çünkü ona da bu kadının ’vajina stili’ hareketine göre yaşadığını ve kadınların, lüks ve eğlenceyle ilgili olan her şeyi savunduğunu öğrettim. ’Ama Reyhan’ diye tartıştı babam benimle, ’Paris Hilton bir partideydi ve çok sarhoştu!... Sonra eteğini yukarı kaldırdı. Herkes donunu görüyordu, bu iyi bir şey değil. Allah, Allah!’ Türk magazin programlarında bu görüntüleri görmüştü. ’Hayır, hayır, baba! Bunların hepsi reklam. Partilere gelmesi için ona para ödüyorlar. Her yıl reklamlar sayesinde babasından çok daha fazla para kazanıyor.’ Sonra babam başını salladı ama ben onun Paris’i tıpkı beni sevdiği gibi sevdiğini biliyorum."
Sadece bu kadar da değil. Yıllarca döviz kaynağı olarak görülen bu insanlar, şimdi artık tamamen farklı bir kültürün temsilcisi olarak Türkiye’ye seslenme imkánı arıyorlar ve buluyorlar da. Fatih Akın’ın filmleri, Hamit Altıntop’un futbol stili, Emine Sevgi Özdamar’ın üslubu kadar, Lady Bitch Ray’in "Vajina Stili Partisi" de gelecek Türkiye’nin gündemine:
"Bir Türk haber ajansına verdiğim son röportajda kadın gazeteci bana Türkçe olarak: ’Reyhan Hanım, Türkiye’deki politik duruma ne diyorsunuz? Durumun iyileştirilmesi için önerileriniz var mı?’ diye sordu. Cevabım şu oldu: ’Hiç merak etmeyin, yakında Vajina Stili Partisi’ni Lady Bitch Ray Türkiyesi’nde kuracağım. Bu feminist bir parti olacak ve kadın haklarını savunarak kadınların ezilmesine karşı duracak!’ Kadın söylediklerimi hararetle not aldı. Ertesi gün söylediklerim Türk gazetesinde koca puntolarla basıldı."
MELY (MELAHAT) KIYAK
Almanlar, bu göçü hiç ciddiye almadı
Yemekteydik ve konu yine Almanya’ydı. "Almanlar" dedi babam, son derece ciddi ve duygulanmış bir biçimde: "Almanlar kültür nedir biliyor! Almanlar hiç bağırmıyor, parlamentoda birbirlerini yumruklamıyor, her zaman mikrofona konuşuyor ya da her şeyi not alıyorlar, akşamları ekmeği çatal bıçakla yiyorlar. Abitur (lise bitirme sınavı) yaparsan sen de mikrofonlara konuşup akşamları çatal bıçakla yiyebilirsin, ama evde oturduğun sürece bağrışılır ve elle yenir..." "Baba biz barbarız" diye cevap verdim. "Hayır" diye gülümsedi babam, "sadece uygar değiliz. Ama bunun önemi yok, biz kültürle uğraşmak için değil, makina kullanmak için buradayız."
(...) Göçmenler kendileri de yıllar içinde birçok kere göç hikáyelerini yazıya dökmeye çalıştılar, kimi zaman başarılı, kimi zaman daha az başarılı, bazen kırık dökük bir Almancayla, bazen sanatsal bir dille, bazen saf, bazen abartılı bir biçimde. Bazıları hikáyelerini mükemmel bir şekilde anlatacak dili bulabildiler. Bunu o kadar iyi yaptılar ki isimlerini söylemekten mutluluk duyuyorum. Amerika Birleşik Devletleri’nde Alman edebiyatının önemli bir temsilcisi kabul edilen Zafer Şenocak, Ingeborg-Bachmann Ödülü’nü almış olan Feridun Zaimoğlu ve Emine Sevgi Özdamar bunlardan birkaçı. Fatih Akın da Alman filmine vazgeçilmez bir katkıda bulunuyor. Filmlerinin hepsi göç temasıyla kendiliğinden bütünleşen bir Almanya’yı anlatıyor. Ama benim yokluğunu hissettiğim, tarihin diğer taraftaki yansıması. İnsanların geldiğini gören ve onlarla yaşayan insanların tarafındaki. Böylece göç konusunun Almanların sanatında yer almadığı sonucuna varıyorum ve bunu tuhaf buluyorum. Bu kelimeyi tam anlamıyla kullanıyorum; dikkat çekici bir durum.
YARIN Seyran Ateş: Almanlar ve Türkler gerçekten dost mu?