Güncelleme Tarihi:
Brüksel'deki koalisyon hükümetinde yer alan Valon sosyalistler, Avrupa Anayasası için referandum yapılması fikrine sıcak bakmıyor. Di Rupo, bu konuda parti görüşü belirlenirken yaptığı konuşmada, Avrupa Anayasası referandumu yapılması halinde AB'nin genişlemesi ve Türkiye'nin katılımı gibi konuların suiistimal edileceğini, İspanya'da halkın yarıdan fazlasının referanduma katılmadığını anlattı.
Belçika'da referandum yapılabilmesi için anayasa değişikliği gerekiyor.
Elio Di Rupo, konuşmasında, referanduma karşı olmadıklarını belirterek, gerekli anayasa değişikliğinin yapılmasından sonra halka ”Belçika'nın birliğini ve toprak bütünlüğünü istiyor musunuz” sorusunun sorulmasını, böylece meselelerin üzerine daha açık ve net sorularla gidilmesini önerdi.
YENİ BİR ADIM
Kuruluşunun 175. yılını, federal sisteme geçişinin ise 25. yılını yaşayan Belçika'nın bölünmesine, yeni devletler kurularak haritadan silinmesine yönelik çalışmaların yoğunlaşması, başta Kraliyet ailesi olmak üzere bazı çevrelerde endişe kaynağı oluyor.
Elio Di Rupo'nun “önerisi”, bir “ilk” ve “yeni bir adım” olarak nitelendiriliyor. Bu önerinin Valonya'da tepkiyle karşılandığı, Flaman kesiminde ise taraftar bulduğu gözlemleniyor. Bölünme yandaşları, referandum fikrinin gündeme getirilmesinden memnuniyet duyduklarını saklamıyor. Karşıtlar ise böyle bir referanduma girişilmesinin, sonuç ne olursa olsun, halkı iyice bölmekten başka bir işe yaramayacağını savunuyor.
BELÇİKA'DA SON DURUM
Avrupa'nın güçlü devletleri tarafından, 1830 yılında “tampon bölge” olarak kurulan, İngiltere'de yaşayan bir Alman prensin kraliyetine verilen ve Kongo sömürgesiyle zenginleşerek ihtiyaçlarının büyük kısmını gideren Belçika, Hollandaca konuşan Flamanlar ve Fransızca konuşan Valonlardan oluşuyor. Ülkede Almanca konuşan küçük bir halk grubu da bulunuyor. Yüzde 90'ı Fransızca konuşan Brüksel'in ”çift lisanlı bölge” olduğu varsayılıyor.
Belçikalılar, 1980'li yılların başında, “model olmak” iddiasıyla yöneldikleri federal sistemle yerel parlamento ve yönetimlerin yetkilerini genişletti. Valonya, Flandr ve Brüksel bölgelerinde farklı hükümetler kurulurken, “ayrılıkçılık” (seperatisme) ülke anayasasının “temel ilkeleri” arasında yer aldı. Bu durum, Valonlar, Flamanlar ve Brükselliler arasındaki kopukluğu artırırken, menfaat çatışmalarını da hızlandırdı.
Siyasi partileri de Flaman ve Valon olarak bölünen ülkede, ayrı ayrı kurulmuş liberal, muhafazakar veya sosyalist Flaman partiler ile Valon partilerin, ideolojik eğilimleri aynı gözüktüğü halde, tamamen farklı görüşler içinde çatışmaları da hız kazandı.
Kurumlar, politikacılar ve vatandaşlar arasında diyalog giderek koptu, toplumlar arası menfaat kavgaları arttı. “Belçikalı” kelimesi, giderek yerini “Flaman”, “Valon” ve “Brükselli”ye bıraktı.
Politikacılar, bölgesel sorunları aşmak ve kendi seçmenlerinin taleplerini yanıtlamak için devlet bütçesini küçültüp bölgesel bütçelere ağırlık verdi. “Federal kurumlar” devletin ortak malları, değerleri, menfaatleri için karar alamaz duruma geldi. Demiryollarını, vergi sistemini ve sosyal sigortaları da “bölgeselleştirmek” hedefi ön plana çıktı. Flaman kesiminde yüzde 8 olan işsizlik oranı Valonya'da yüzde 20'yi bulunca Flamanlar, “Valonların sosyal sigorta ve hastane masraflarını karşılamayı reddetme” eğilimine girdi.
YENİ DEVLET ARAYIŞLARI
İlk aşamada, “yeni devlet kurmak”, “Belçika'yı haritadan silmek” hedefini açıkça ortaya koyan aşırı sağcı Vlaams Belang (Flaman Menfaati) partisi, bugün Flaman bölgesinde, “Kahrolsun Belçika” sloganıyla oyların yüzde 25'ini elde ediyor. Bu durumu gören ve aşırı sağın tırmanışını engelleyemeyen diğer bazı Flaman partiler de “yeni devlet kurma”, “Valonlardan kopma” fikirlerini desteklemeye başladı. Valonlar, “Fransa'ya ilhak”tan söz ederken, Brüksel Bölgesi “bağımsızlık” ve “AB'ye sığınma” formülleri arayışına girdi.
Belçika basını, 2004 yılı sonunda, “Devletin sonu geliyor” manşetleriyle ülkede “federal sistemin çökmekte olduğunu”, ”devletin paylaşıldığını”, “şatolarda buluşan siyaset ve ekonomi yetkililerinin yeni devletler için uzlaşma aradıklarını”, “2005 yılında yayımlanacak bir manifestoyla çeşitli formüllerin gündeme taşınacağını” yazdı.
“Çekoslovakya örneği” gündeme getirilirken, 1993'te, birkaç günde bölünen bu ülkenin sınırlarının ve koşullarının Belçika'ya çok benzediği üzerinde duruluyor.
“Federal sistemi” sarsılan Belçika'da, şimdi, “iki veya daha çok sayıda bağımsız devletin, bazı alanlarda yönetim işbirliğinde bulunmaları” olarak tanıtılan “konfederal sistem”den söz ediliyor.