Barut fıçısı patlamak üzere

Güncelleme Tarihi:

Barut fıçısı patlamak üzere
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 28, 2009 00:00

Haberin Devamı

GİRİŞ

TÜM dünyada 150’den fazla ülkede faaliyet gösteren, 2.2 milyon üyesiyle insan hakları için mücadele eden küresel bir hareket olan Uluslararası Af Örgütü, 1962 yılından beri her yıl öne çıkan insan hakları sorunlarına yer verdiği yıllık bir rapor yayınlıyor. Uluslararası Af Örgütü Yıllık Raporu, hem dünyanın gidişatına dair genel bir tablo çiziyor hem de tek tek tüm ülkelerle ilgili özel bölümler içeriyor. Bugün açıklanacak Uluslararası Af Örgütü 2009 Yıllık Raporu’nun temel sorun olarak ele aldığı ’insan hakları krizi’ne dair, Irene Khan’ın kaleme aldığı önsözün bir özetini yayımlıyoruz. Önsözün bir bölümünü de yarın yine Hürriyet’te bulacaksınız.

Kuralsız küreselleşmenin ezici gücü dünyayı son yıllarda büyüme çılgınlığına sürüklerken, insan hakları sıklıkla arka plana itildi. Sonuçlar açık: Artan eşitsizlik, yoksunluk, yabancılaşma ve güvensizlik. Uluslararası toplumun çözemediği veya çözmeye isteksiz olduğu amansız anlaşmazlıklar nedeniyle zaten küresel çapta yaşanan güvensizliğe ek olarak politik çalkantı ve şiddetin artacağına dair işaretler bulunuyor. Başka bir deyişle: Eşitsizlik, adaletsizlik ve güven yokluğuna dayalı bir barut fıçısının üzerinde oturuyoruz ve fıçı patlamak üzere.

Haberin Devamı

Barut fıçısı patlamak üzere

EYLÜL 2008’de 2015 itibariyle yoksulluğu azaltmak için kabul edilen uluslararası hedefler olan Milenyum Gelişim Hedefleri üzerine yapılan Birleşmiş Milletler (BM) zirvesine katılmak amacıyla New York’taydım.

Delegeler arka arkaya açlığı yok etmekten, çocukların ve hamile kadınların önlenebilir ölümlerini önlemekten, temiz su ve sağlık hizmetleri sağlamaktan, kız çocuklarının eğitimi için daha fazla fon ihtiyacından bahsettiler. Milyarlarca insanın hayatı ve onuru tehlikede olmasına rağmen, maddi ihtiyacı karşılamak için sadece sınırlı bir niyet söz konusuydu.

BM binasından ayrıldığımda, borsa durumunu gösteren şeritlerin Manhattan’ın diğer yakasından gelen farklı bir hikayeyi anlattığını görebiliyordum. Konu, Wall Street’deki en büyük yatırım bankalarından birinin batmasıydı. Zengin ve güçlü hükümetler acilen, önceden bulunanlardan çok daha fazla kaynak buldular. Başarısız olan bankalara yüksek miktarlarda yardımda bulundular ve yıllarca kötü gitmesine izin verilmiş ve şimdi batmış ekonomiler için canlandırma paketleri sundular.

2008 sonu itibariyle, birkaç kişinin hırsını tatmin etmek üzere çoğunluğun süründüğü, açgözlülük ve yoksunluk olarak ikiye bölünmüş dünyamız kendi içine çöküyor.

Yapan zengin çeken yoksul

İklim değişikliğinde olduğu gibi, küresel ekonomik durgunlukla ilgili de aynı durum geçerli: Zenginler zarar verici faaliyetlerin çoğundan sorumlu, fakat en kötü sonuçları zaten mağdur olan yoksullar yaşıyorlar. Kimse ekonomik durgunluğun ağır etkilerinden kaçınamazken, zengin ülkelerdeki sorun, yoksul ülkelerde gelişen çöküşlerle karşılaştırıldığında hiçbir şey. Dünya Bankası son on yılın tüm kazanımlarının kaybedildiğini, geçen yıl gıda krizinden etkilenen 150 milyon insanın üzerine, bu yıl 53 milyon kişinin daha yoksullukla karşı karşıya olacağını açıkladı. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verileri 18 ila 51 milyon kişinin bu yıl içinde işlerini kaybedebileceğini öngörüyor. Hızla yükselen gıda fiyatları daha fazla açlık ve hastalığa, zorla tahliyelere ve daha fazla evsizliğe, yoksulluğa yol açıyor.

Barut fıçısı patlamak üzere
KİMDİR
IRENE
Khan: 2001 yılından beri Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreterliği görevini yürüten Irene Khan Uluslararası Af Örgütü’nün küresel çapta sözcüsü olarak çalışıyor. Bangladeş doğumlu bir hukukçu olan Irene Khan, 1977’den beri insan hakları alanında çalışan çeşitli örgüt, kampanya ve kurumlarla birlikte mücadele veriyor.


Milyarlarca insan güvensizlik, adaletsizlik ve aşağılamalar sonucu mağdur oluyor. Bu bir insan hakları krizidir.

Birçok uzman, ekonomik büyüme sayesinde yoksulluktan kurtarılan milyonlarca kişiye işaret ediyor. Fakat gerçek şu ki, kurtulanlardan kat be kat fazlası geride bırakıldı. Kuralsız küreselleşmenin ezici gücü dünyayı son yıllarda büyüme çılgınlığına sürüklerken, insan hakları sıklıkla arka plana itildi.

Protestoya orantısız kuvvet

Sonuçlar açık: Artan eşitsizlik, yoksunluk, yabancılaşma ve güvensizlik. Durumu protesto eden insanların sesleri kaba kuvvetle ve cezasız bir şekilde bastırıldı. Durumdan sorumlu olan hükümetler, büyük şirketler, uluslararası piyasa ve finans kuruluşları ise büyük oranda serbest ve hesap vermeden ilerlediler. Uluslararası toplumun çözemediği veya çözmeye isteksiz olduğu amansız anlaşmazlıklar nedeniyle zaten küresel çapta yaşanan güvensizliğe ek olarak politik çalkantı ve şiddetin artacağına dair işaretler bulunuyor. Başka bir deyişle: Eşitsizlik, adaletsizlik ve güven yokluğuna dayalı bir barut fıçısının üzerinde oturuyoruz ve fıçı patlamak üzere.

Sınırlar kimseyi koruyamayacak

EKONOMİK gelişme politik istikrara bağlı olsa da, küresel ekonomiyi canlandırmak için teşvik paketleri oluşturmaya çabalayan dünya liderleri, büyük insan hakları ihlalleri yaşanan, yoksulluğu yerleşik hale getiren ve bölgesel istikrarı tehlikeye atan dünya çapındaki amansız çatışmaları göz ardı etmeye devam ettiler.

Askeri saldırılar ile ablukaya alınan ve yıpratılan Gazze’deki ekonomik ve sosyal koşullar dehşet verici durumda. İsrail ve İşgal Edilmiş Filistin Toprakları’ndaki çatışmanın politik ve ekonomik sonuçları bölgenin çok ötesinde etkilere sahip.

Hem neden hem sonuç

İnsanların ihtiyacı olan su ve gıda üretim kapasitesi üzerinde artan baskının, devam eden savaşların hem nedeni hem de sonucu olduğu Darfur ve Somali’deki çatışmalar kırılgan bir ekosisteme sahip bu toprakları tehlikeye sokuyor. Ortaya çıkan büyük göç küresel ekonomik krizin ek sonuçları ile başa çıkmak zorunda olan komşu ülkelerde çok ağır baskı oluşturuyor. Afganistan’da, yaygın tehlikeli ortam, insanların gıdaya, sağlık hizmetlerine ve özellikle kadın ve kız çocuklarının eğitime erişimini kısıtladı.

İnsan hakkına saygı şart

Güvensizlik ortamı zaten hükümetin insan haklarını desteklemediği, yoksulluk ve genç işsizliğine çözüm üretmediği Pakistan’a sızarak, ülkeyi aşırı şiddetin sarmalına sürükledi.

Ekonomik krizden çıkarılacak bir ders varsa, o da ulusal sınırların bizi zarardan korumadığıdır. Dünyanın en ağır çatışmaları ve aşırılık yanlısı şiddetin artan tehdidine, insan haklarına daha fazla saygı yoluyla çözümler bulmak küresel ekonomiyi ayağa kaldırmak üzere gerekli büyük resmin bir bölümü.

Bir milyar insan ya aç ya da çok kötü besleniyor

YOKSULLUK içinde yaşayan ve insan hakları ihlallerine maruz kalan insanların sayısındaki artış, birkaç faktörün, ekonomik durgunluk yaşanan bir ortamda buluşması sebebiyle ortaya çıkıyor. İlk olarak, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası tarafından on yıl öncesine kadar öncülük edilen Yapısal Uyum Politikaları, hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkelerde sosyal güvenlik ağlarını yok olma noktasına getirdi.

Eğitim ve sağlık gibi alanlarda Dünya Bankası ve IMF destekli ücretli sistem, genellikle bu hizmetlere en ağır yoksulluk koşullarında yaşayanların erişimini imkánsız kıldı. Şimdi paramparça olmuş ekonomi ve artan işsizlikle birlikte birçok insan, yalnızca gelir kaybı ile değil aynı zamanda, zor zamanlarda onları destekleyecek güvenlik ağına sahip olmayan bir sosyal güvenlik sistemiyle karşı karşıya kaldı. İkinci olarak, küresel gıda güvensizliği, aciliyetine rağmen uluslararası toplum tarafından yeterli dikkati görmüyor. Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre yaklaşık bir milyar insan açlık ve kötü beslenme mağdurudur. Tarımda on yıllardır süren yetersiz yatırım ve fiyat indirimini teşvik eden ticari politikalar sonucu çiftçiler zor durumdalar. Kuraklık ve toprağın verimsizleşmesine neden olan iklim değişikliği, artan nüfusun baskısı, artan enerji masrafları ve biyolojik yakıtlara yönelim sonucunda oluşan gıda kıtlığı nedeniyle açlıkta önemli bir yükseliş olmuştur. Aynı zamanda, iş pazarı küçüldükçe göç etme baskısı artıyor, göç alan ülkelerse insanları dışarıda tutmak için daha da sert yöntemlere başvuruyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!