Güncelleme Tarihi:
MERKEL: ANKARA PROTOKOLÜ YERİNE GETİRİLMELİ
Genel Sekreter Ban'ın BM'nin Kıbrıs'taki "iyi niyet misyonuna" ilişkin olarak Ada'daki müzakerelerin geçmişini özetleyen, şu anki durumu değerlendiren ve iki tarafa tavsiyelerde bulunan raporu yayımlandı.
Ban tarafından 30 Kasım'da BM Güvenlik Konseyi'ne sunulacak raporda, Kıbrıs Rum kesiminde Mayıs'ta, Türkiye'de de Haziran'da yapılacak seçimler öncesinde, müzakerelerde tüm başlıklarda esaslı bir uzlaşma sağlanamaması durumunda, "müzakerelerin askıda kalabileceği ve hatta ölümcül şekilde başarısız olabilmesi yönünde ciddi risk bulunduğu" vurgulandı.
Ban, Kıbrıslı liderlerle Ocak ayı sonunda bir kez daha görüşeceğini ve liderlerden bu buluşmaya mevcut sorunların çözümü için bir plan hazırlayarak gelmelerini beklediğini söyledi.
"İKİ TARAFIN YARALARI, ANCAK BARIŞÇIL BİR ÇÖZÜMLE İYİLEŞMEYE BAŞLAYABİLİR"
Genel Sekreter Ban raporunun başında, Kıbrıs sorununun BM Güvenlik Konseyi’nin 47 yıla yakın zamandır gündeminde olduğunu, bugüne dek BM'nin 5 Genel Sekreteri’nin adadaki müzakereleri kolaylaştırma amacıyla iyi niyet misyonunu devreye soktuklarını, ancak çözüm yönünde pek çok fırsatın kaçırıldığını vurguladı.
Barışın sağlanmasının Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan ve AB için son derece yararlı olacağını belirten Genel Sekreter Ban, ticaret, turizm, nakliyat ve finans sektöründeki büyük potansiyelin, uzayıp giden uyuşmazlık nedeniyle bastırıldığını, kapsamlı ve kalıcı bir çözümün, adadaki iki toplum için büyük ekonomik fırsatlar getirmesinin dışında, iki toplumun kuşaklar boyunca güven içinde olamamasına da son vereceğini ifade etti. Ban, "İki tarafın yaraları, ancak barışçıl bir çözümle iyileşmeye başlayabilir" dedi.
"88 GÖRÜŞME"
Kıbrıs özel danışmanı Alexander Downer'ın BM Güvenlik Konseyine verdiği brifingin ardından Konsey'in 15 Haziran 2010'da aldığı kararda, (1930 sayılı karar) iki liderin müzakerelerdeki ivmeyi artırmalarını istediğini hatırlatan Genel Sekreter, Konsey'e, bu değerlendirme raporunun dışında, 3 ay sonra güncellenmiş yeni bir rapor da sunacağını bildirdi.
Genel Sekreter Ban raporunda, 21 Mart 2008'de KKTC'nin eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas arasındaki anlaşmayla başlayan ve hazırlık süreciyle birlikte 2,5 yılı aşkın süredir devam eden Kıbrıs müzakerelerinin geçmişiyle ilgili detaylı bilgi verdi.
Güvenlik Konseyi'ne en son Mayıs ayında sunduğu iyi niyet misyonu raporunun ardından 26 Mayıs 2010'da KKTC'nin yeni Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Rum lider Hristofyas'ın müzakerelere resmen başladığını hatırlatan Ban, Eylül 2008’ten, 2010 Kasım ayı ortasına kadar müzakereler kapsamında liderlerin toplam 88 kez görüşme yaptıklarını belirtti. Raporda 88 görüşmenin arasında 29'unun "yönetim ve güç paylaşımı", 5'inin "AB konuları", 8'inin "ekonomik konular", 25'inin "mülkiyet", 4'ünün "toprak" ve 2'sinin de "güvenlik ve garantiler" başlıklarında; 6'sının da "vatandaşlık, göç, yabancılar ve iltica" konularında yapıldığı kaydedildi.
Ban güven artırıcı önlemlerin de önemini vurguladığı raporunda, teknik komiteler tarafından geliştirilen 23 güven artırıcı önlemden bugüne dek 6’sının uygulamaya konulduğunu, bunun yanı sıra 14 Ekim 2010'da Yeşilırmak sınır kapısının iki lider tarafından açıldığını hatırlattı.
       Â
"KIBRIS TÜRK TARAFI TAZE GİRİŞİMLER ORTAYA KOYDU"
Genel Sekreter Ban, 26 Mayıs 2010'da, Eroğlu ile Hristofyas liderliğindeki müzakerelerin, "mülkiyet" konusuna odaklanılması konusundaki anlaşmayla birlikte resmen yeniden başladığını belirtti. Eylül ayının başlarında iki tarafın da mülkiyet konusunda kapsamlı öneriler sunduklarını ve bu önerileri "birleştirme" yolunda çalıştıklarını ifade eden Ban, mülkiyet konusundaki görüşmelerin, "bir mülkiyet komisyonunun kurulması, takas mekanizmaları, iadenin derecesi ve tazminat çeşitleri" konularına yoğunlaştığını söyledi.
Müzakerelerde mülkiyet konusunun ekonomik ve mali boyutlarıyla uğraşan yeni önerilerin yapıldığını dile getiren Genel Sekreter, "Kıbrıs Türk tarafı taze girişimler ortaya koydu, Kıbrıs Rum tarafı da pozisyonlarında değişiklik yaptı" dedi. Mayıs ayından beri Eroğlu ve Hristofyas'ın mülkiyet konusunda 15 kez görüştüklerini hatırlatan Genel Sekreter, bunun dışında liderlerin özel temsilcilerinin ve iki tarafın uzmanlarının da 21 defa mülkiyet konusunda teknik seviyede ilerleme sağlama amacıyla bir araya geldiklerini kaydetti.
Mülkiyet konusunun müzakerelerin en karmaşık konusu olduğunun ve iki tarafın bugüne dek bu konuyla ciddi şekilde uğraştıklarının farkında olduğunu belirten Genel Sekreter, "Ancak bu kritik konuda 6 aya yaklaşan bir süredir devam eden görüşmelere rağmen, Kıbrıs özel danışmanım, mülkiyet konusunda kavramsal bir çerçeve üzerinde anlaşmaya yönelik çabalarda endişe verici bir ilerleme eksikliğinin olduğunu bildirmiştir. Taraflar arasında temel farklılıklar bulunmaktadır" dedi.
Kıbrıs Rum tarafının ilke olarak kuzeyde mülkleri olan Rumların "takas, tazminat, iade" şıklarından birini seçme haklarının olması gerektiğini savunduğunu belirten Ban, bu görüşün Kıbrıs Türk tarafınca kabul edilemez olduğunu, Kıbrıs Türk tarafının "kuzeydeki mülklerin yüzde 70-80'inin Rumlara ait olduğunu, eğer tüm Rumlara mülklerinin iadesi izni verilirse, bunun Kıbrıslı Türklerin iki bölgeliliği korumasını imkansız hale getireceğini" söylediğini ve bu kapsamda Türk tarafının, mallarının iadesini isteyen Rumların sayısında bir "tavan" istediklerini bildirdi.
Bu görüşün de Rumlar için kabul edilemez olduğunu ifade eden Genel Sekreter, "Şu anda iki tarafın bu konudaki pozisyonları uzlaşmaz durumdadır" saptamasında bulundu.
İki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümüne ulaşmak için iki liderin müzakerelerde bu ve bunun gibi uzlaşmaz gibi görünen konularda uzlaşmaya varması gerektiğini vurgulayan Ban, bu konulardan birinin de "toprak" olduğunu söyledi.
Rumların mülkiyet başlığını, toprak başlığına bağlamadan ilerleme sağlamalarının mümkün olmayacağını belirttiklerini, Kıbrıs Türk tarafının ise toprak başlığını sadece iki taraf ve garantör devletlerin yer alacağı çok taraflı bir konferansta görüşeceklerini söylediklerini vurgulayan Ban, Kıbrıs Türk tarafının adada garanti sisteminin devam etmesini, Rum tarafının ise bunun sona ermesini istediğini kaydetti.
Genel Sekreter, 21 Ekim'de Kıbrıs'taki iki lideri telefonla aradığını, son haftalarda müzakere sürecinde yavaşlama olduğunu belirterek liderlerden mülkiyet konusunda somut ilerleme yakalayıp barış sürecindeki ivmeyi korumalarını istediğini hatırlattı.
Ban, mülkiyet konusunda iki tarafın esaslı önerilerde bulunmalarının önemli ilerleme olduğunu, ancak bu önerilerin, iki tarafın pozisyonlarında yakınlaşma sağlama amacına yönelik kullanılması durumunda yararlı olabileceğini belirtti.
        Â
18 KASIM'DAKİ ÜÇLÜ GÖRÜŞME
Raporunda 18 Kasım'da BM merkezinde iki liderle yaptığı üçlü görüşmeye de değinen Ban, 4 saat süren görüşmede, müzakerelerde yer alan tüm başlıklardaki ilerlemeleri ele aldıklarını belirterek "Bazı özlü meseleleri belirledim, liderlerden bu meseleler üzerinde çalışmalarını ve Ocak ayının sonunda bu konudaki ilerlemeyle ilgili bana rapor vermelerini istedim" dedi.
BM'nin müzakerelerde oynadığı kolaylaştırıcı rol çerçevesinde sürece sürekli destek verdiğini ifade eden Ban, BM'nin iki tarafın endişelerini dengelediğini, aynı zamanda da sürecin Kıbrıslılara ait olmasını ve Kıbrıslılar tarafından yönetilmesi ilkesini hep koruduğunu ifade etti.
Bu kapsamda müzakere sürecinde iki liderin sorumluluk almalarının önemine işaret eden Ban, müzakere sürecini iki liderin devam ettirdiğini, bunu başka kimsenin yapamayacağını ve süreci rayından çıkarmak isteyenlere karşı da süreci yine iki liderin savunması gerektiğini vurguladı.
"ESASLI UZLAÅžMA SAÄžLANAMAZSA MÃœZAKERELER ASKIDA KALABÄ°LÄ°R"
Genel Sekreter raporuna, "daha önce de pek çok kez söylediği gibi müzakere sürecinin ucu açık olamayacağını" belirterek, şöyle devam etti:
"Ancak önemli bir fırsat penceresinin hızla kapanmakta olmasından korkuyorum. Liderler kapsamlı görüşmelerin başlamasından beri 88 kez görüştü ve onları bu konuda takdir ediyorum, ancak müzakerelerin başarısının gerçek ölçüsü kaç kere görüşebildikleri değil, zor meselelere iki tarafça da kabul edilebilecek çözümler bulma yolunda elde ettikleri ilerlemedir. Görüşmüş olmak için görüşmek nihayetinde verimli değildir."
2011 yılının ikinci çeyreğindeki siyasi ortamın, muhtemelen, yapıcı müzakerelere elverişli olmamasından da endişe duyduğunu ifade eden Ban, güney Kıbrıs’ta Mayıs ayında parlamento seçimlerinin, Türkiye'de de Haziran ayında genel seçimlerin yapılacağını belirtti. Bu tür zamanların toplumlarda pek uzlaşma ya da esneklik gösterme zamanı olmadığını dile getiren Ban, tüm başlıklarda seçimler öncesinde esaslı bir uzlaşma sağlanamaması durumunda, "müzakerelerin askıda kalabileceğini ve hatta ölümcül şekilde başarısız olabilmesi yönünde ciddi risk bulunduğunu" vurguladı.
Kamuoyu araştırmalarının, iki toplumda da barışa duyulan isteğin bulunmasıyla birlikte, müzakerelerin kalıcı bir anlaşmaya varması yolundaki potansiyel başarısıyla ilgili olarak şüphelerinin de artmaya devam ettiğini gösterdiğini kaydeden Genel Sekreter Ban, adada çözüm için kapsamlı planın dışında, birleşmiş bir Kıbrıs'ı, getireceği tüm yararlarıyla birlikte, kamuoyunda savunacak güçlü ve kararlı bir liderliğe de ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
        Â
"BÄ°LGÄ° VERÄ°LMELÄ°"
Genel Sekreter Ban, müzakereler sırasında liderler arasındaki işbirliği ortamına rağmen liderlerin görüşmelerin ardından yaptıkları açıklamaların; liderlerin kendi toplumlarındaki muhalifler ile diğer siyasiler tarafından müzakerelerle ilgili olarak suçlanmalarının ve iki liderin ara sıra birbirlerini eleştirmelerinin, liderlere ve barış sürecine karşı kamuoyunda güven duyulmasına katkıda bulunmadığını belirtti.
Liderlerin bu kapsamda bu tür olumsuz mesajlar verme sürecini tersine çevirme yükümlülükleri olduğunu vurgulayan Ban, yine kamuoyu yoklamalarının iki toplumun müzakerelerde ne olduğu konusunda daha çok bilgi sahip olmak istediğini ortaya koyduğunu, maalesef iki toplumun da müzakereler hakkında detaylı bilgiye basına sızan belgeler aracılığıyla sahip olduklarını belirtti.
Kıbrıs'ta olası bir çözüm planının referanduma sunulması öncesinde iki tarafın da kendi toplumlarını anlaşmaya hazırlamaları gerektiğini ifade eden ve bu konuda Güvenlik Konseyi kararlarına atıfta bulunan Ban, iki liderin müzakerelerde bugüne kadar kaydedilen ilerlemelerle ve hala çözülmesi gereken konularla ilgili olarak toplumlarına bilgi vermeleri gerektiğini söyledi.
Ban raporunda bu süreçte, BM'ye ilişkin medyada yer alan, doğruluğu olmayan son derece olumsuz haberlerden de derin hayal kırıklığı duyduğunu belirterek BM hakkındaki bu tür eleştirilerin ve yanlış bilgilerin son derece "talihsiz" olduğunu, çözüme karşı olan tarafların BM'nin güvenebilirliğini zayıflatma çabalarının doğrudan müzakere sürecini zayıflattığını vurguladı.
        Â
"KIBRIS'IN KADERÄ°"
Ban, raporun "sonuç" bölümünde, BM'nin 47 yıldan beri Kıbrıs'ta uzlaşmaya ve sosyo-ekonomik kalkınmaya destek vermek için önemli oranda insani, mali, barışı korumaya yönelik ve diğer kaynaklarını tahsis ettiğini, uluslararası toplumun da Kıbrıs barış sürecine destek verdiğini kaydetti.
21 Aralık 2009'da iki tarafın Kıbrıs sorununun 2010 yılı sonunda çözülebileceği yönünde umutlu olduklarını ifade ettiklerini, ancak biraz ilerleme kaydedilmesine rağmen sürecin "hayal kırıklığı verecek şekilde yavaş olduğunu" belirten Ban, "2010 yılı sonuna yaklaşıldığında çözüm yönündeki beklentilerin gerçekleşmediğini" vurguladı.
Müzakerelerin başarıyla tamamlanabilmesi için iki liderin, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon hedefine ulaşmak için bu yönde çalışmaları gerektiğini söyleyen Ban, tüm bölgesel aktörlerden de müzakerelere olumlu yönde katkıda bulunmalarını ve yardımda bulunmalarını istedi. BM'nin sürece desteğinin tarafsız ve içten şekilde devam edeceğini dile getiren Genel Sekreter, Kıbrıs'ın kaderinin büyük ölçüde iki liderin elinde olduğunu ifade etti.
        Â
TAVSÄ°YELER
Genel Sekreter Ban raporunun tavsiyeler bölümünde ise, 18 Kasımdaki üçlü görüşmede kararlaştırıldığı üzere, Ocak ayında iki liderle yeniden görüşeceğini, iki liderin kendi aralarında devam eden ana uzlaşmazlık noktalarını gidermek üzere pratik bir plan hazırlamaları gerektiğini ve kendilerinden bu yönde önemli çaba sarf etmelerini istediğini vurguladı.
Müzakerelerin başarısı için kamuoyundaki havanın iyileştirilmesi gerektiğini, sürecin başarısının nihayetinde iki tarafta da aynı anda yapılacak referandumlarda, bir anlaşma için oy kullanacak iki toplum olduğunu belirten Ban, iki liderin basına yaptıkları açıklamalarda bu gerçek ışığında hareket etmelerini ve mesajlarında da iki taraf arasındaki yakınlaşmalar üzerine odaklanmaları gerektiğini ifade etti.
Müzakerelerin gizliliği ilkesini kabul ettiğini, ancak iki lideri hem tek başlarına hem de birlikte daha yapıcı ve uyumlu mesajlar verme yönünde cesaretlendirdiğini belirten Genel Sekreter Ban, bunun kamuoyunda müzakere sürecine duyulan güveni güçlendireceğini, barış sürecine destek sağlayacağını, ayrıca yapıcı bir şekilde toplumlarına bilgi veren liderlerin kendi işlerini kolaylaştıracağını söyledi.
Ban, iki toplumdaki siyasi parti, parlamenterler ve siyasi aktörlere de seslenerek onlardan, müzakere sürecine olan desteklerini, iki lidere müzakerelerde gerekli hareket serbestliğini vererek daha tutarlı şekilde göstermelerini istedi. Aynı kapsamda sivil toplumun Kıbrıs sorununa çözüm bulma çabasına aktif katılımının da önemli olduğunu belirten Ban, sivil toplumun iki lideri ve müzakere sürecini desteklemede önemli rol oynayabileceğini vurguladı.
Ban, son olarak, adada eşgüdümlü şekilde görev yapan "Kıbrıs özel danışmanının ofisi, BM Barış Gücü (UNFICYP), BM Kalkınma Programı (UNDP) ve diğer BM kurumları ve programlarının" tümüyle ilgili olarak, BM'nin Kıbrıs'taki varlığı konusunda gelecek aylarda daha geniş bir değerlendirme yapmayı planladığını, bu kapsamda gelişmelere uygun şekilde yapılması gereken ayarlamalar konusunda tavsiyelerde bulunacağını belirtti.