Güncelleme Tarihi:
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD ile Türkiye arasındaki Stratejik Mekanizma Toplantısı görüşmeleri için bulunduğu Washington'da Türk basın mensuplarıyla bir araya geldi. ABD’deki temaslarını değerlendiren Bakan Fidan, enerji güvenliği konusunda özellikle LNG alımı ve nükleer enerji üretimi konusunda iş birliğinin ilerletilmesi konusunda da görüş alışverişinde bulunulduğu ve önemli gelişmeler kaydedildiğini belirterek “İki ülke arasındaki askeri iş birliği, özellikle savunma sanayiindeki iş birliği konuları ele alındı. Biliyorsunuz, F-16 ile ilgili siyasi onay sürecinin Kongre'de tamamlamasını müteakiben başlayan pratik bir süreç var. O devam ediyor. Fakat bununla birlikte bizim özellikle önceki yıllardan kalmış, bekleyen bazı daha taktik nitelikteki malzeme alımlarımızın bir süreç muhasebesini de yaptık. Bekleyen konular var. Onları ben hem Kongre’deki yaptığım görüşmelerde, hem Blinken’la yaptığım görüşmelerde gündeme getirdim. Onlarda da yakın zamanda bir ilerleme kat edeceğimizi umuyorum” dedi.
GAZZE MESELESİ GÖRÜŞMELERİMİZDE UZUN BİR YER TUTTU
Fidan özellikle bölgesel konularda ciddi görüş alışverişinde bulunduklarını belirterek, “Gazze meselesinde hassasiyetimizi biliyorsunuz. Özellikle son aylarda giderek artan insani trajedinin dayanılmaz bir hal alması neticesinde uluslararası toplumun bir an önce amasız, fakatsız, beklemeden insani yardımların Gazze'ye ulaştırılması ile ilişkin hayata geçirilmesine yönelik düşüncelerimizi, duygularımızı ve görüşlerimizi paylaştık. Burada atılabilecek adımlar neler, bunları görüştük. Tabi devam eden bir ateşkes görüşmeleri süreci var. Burada son durum nedir, bu konuda bir görüş alışverişinde bulunduk. Türkiye olarak biz üzerimize neler düşüyor, bunları tekrar bir gözden geçirdik. Amerika tarafından beklentilerimizi bu konuda tekrar dile getirme imkanımız oldu. Gazze meselesi görüşmelerimizde uzun bir yer tuttu. Çok detaylı bir şekilde bu meseleyi tartıştık. Filistin devletinin kurulması, iki devletli çözüm meselesi konusunu da özellikle gündeme getirdik ki yürüyen çalışmaların daha nitelikli bir sonuç üretmesinin şartı olarak. Diğer taraftan özellikle Rusya-Ukrayna savaşını ele aldık. Özellikle bölgemiz için oluşturduğu riskleri tekrar ifade ettik ve bu savaşın bir an önce durması ve muhtemel yayılmasını önlemesi konusundaki hassasiyet ve görüşlerimizi de dile getirdik. Burada biliyorsunuz önemli olan şu ana kadar 500 bin civarında ölü ve yaralının olduğu bir savaş Avrupa'nın ortasında cereyan etmekte. Yani bölge için de çok ciddi bir risk oluşturmakta. Başta Karadeniz'in güvenliği, tahıl güvenliği olmak üzere birçok çevresel tehditleri de beraberinde getirmekte. Bu savaş bir an önce nasıl durdurulabilir bu konuda görüş alışverişinde de bulunduk” şeklinde konuştu.q
ABD İLE YENİ SAYFA MESAJI
Fidan, daha sonra gazetecilerin sorularını cevapladı. Türkiye-ABD iş birliğinin ilerleyen dönemde derinleşip derinleşmeyeceği sorulan Fidan, “Yani şu anda özellikle geldiğimiz aşamada yenilenmiş bir psikolojiyle, daha pozitif bir gündemle yeni bir sayfa açarak yolumuza devam etme imkanı var. Biliyorsunuz Türk-Amerikan ilişkileri yani uzun mazisi olan bir ilişki ve geçmişte pek çok krizleri de yaşadı ve o krizleri yönetme konusunda da iki ülke arasında bir hafıza ve refleks var. Şu anda yaşadığımız sorunları da bir taraftan yönetirken, diğer taraftan iki ülkenin üretebileceği ortak potansiyeli, keşfedebileceği fırsatları da hayata geçirmek önem taşımakta. Bu tabi belli bir zihinsel çerçeveyi, belli bir diplomatik esnekliği ve kabiliyeti de beraberinde getiren bir husus. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonunu biliyorsunuz. Yani ülkemizin menfaatlerini, pozisyonunu yani sımsıkı koruyarak olabildiğince ortaklarımızla, dostlarımızla ilişkilerimizi ilerletme yolunda bir irade ortaya koyuyoruz” şeklinde cevapladı.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Türkiye'nin Ukrayna'daki savaşta ateşkes, barış veya diplomatik bir çözümde rol oynaması yönünde herhangi bir konunun gündeme gelip gelmediği yönünde soruyu cevaplayan Fidan, “Görüşmelerimizde bu konuları biz kendimiz gündeme getiriyoruz, karşı tarafın da perspektifini açıkçası alıyoruz. Yani şu andaki izlenimimiz, bu yıl içerisinde tarafların belli bir konuşma zeminini yakalama, oluşturma yönünde bir isteklilik açıkçası biz görmüyoruz. Ama bu biraz da tabi savaşmanın doğasında olan bir konu. Savaşan taraflar biz konuşmaya hazırız diyerek yani kendilerini bir zayıf taraf pozisyonda olduğunu göstermek istemezler. Bu anlaşılabilir bir şey. Onun için biz dışarıdan üçüncü bir göz olarak yani burada artık bir konuşma zeminine ihtiyaç var. Bu savaşın durmasına ihtiyaç var. Daha büyük risklerin, yayılmanın önlenmesi için bir diyalog zeminine ihtiyaç var tezini savunuyoruz. Yani buna bir davette, çağrıda bulunuyoruz. Türkiye gibi büyük bir ülkenin ve aynı zamanda bölge ülkesinin ve konuyu da yakından takip eden bir ülkenin böyle bir görüşü dillendiriyor olması tabi ki aslında aynı zamanda bölgedeki krizin başka bir şekilde seyretmesine bir imkan da sağlıyor diplomatik olarak. Tabi eğer kullanırlarsa” dedi.
F-35'LER VE F-16 SÜRECİ
F-16’ların Türkiye’ye teslim tarihi ve Türkiye’nin yeniden F-35 programına dahil edilme ihtimali sorulan Fidan, “F-16 ile ilgili olarak yani olayın iki aşaması var. Birisi siyasi onay sürecinin tamamlanmasıyla alakalı, bu biliyorsunuz özetleyecek olursak yani Amerikan yönetimi burada bir irade ortaya koydu, Kongre'yi bu konuda bilgilendirdi. Kongre'den de bu geçti belli bir sürecin sonunda ve irade oluşturma süreci tamamlandı. Bundan sonrası aslında teknik süreç diye tanımlandırılan savunma bakanlıkları arasında ve ilgili firmalar arasında devam edecek olan bir süreç. Bu da geçtiğimiz günlerde biliyorsunuz Savunma Bakanlığımız tarafından duyurulan aslında Amerika'dan gelen teklif mektubunun, yani anlaşma sürecini başlatacak teklif mektubunun geldiğini söylediler. Bu mektubun zaten gelmesi için siyasi onay sürecinin tamamlanması gerekiyordu. Amerikan iç hukukuna göre bunu tamamlamasını müteakip bu mektubu gönderdiler. Bundan sonra yani Savunma Bakanlığımız, ilgili birimlerimiz Amerikan tarafıyla gerek resmi tarafıyla, gerek şirketleriyle kendi ihtiyaçlarına göre Hava Kuvvetlerimizin modernizasyon ve yeni uçak ihtiyacına göre artık gerekli görüşmeler yapılacak. Bundan sonrası uzman kuruluşlar arasında yapılacak olan görüşme” ifadelerini kullandı.
Fidan, “F-35 konusunda biliyorsunuz yani bu programın bir ortağıydık, bir parçasıydık. Daha sonra haksız yere buradan bir çıkarılma söz konusu oldu S-400 konuları bahane edilerek. Biz tekrar pozisyonumuzu koruyoruz. Yani buraya yapmış olduğumuz bir ulusal ödeme var, katkı var, almamız gereken mukabilinde uçaklar var. Türkiye tabi bu konuları geniş fikirle, açık bir şekilde konuşmaya, tartışmaya her zaman hazır. Yani geldiğimiz aşamada aslında bu konuları farklı perspektiflerle tartışabileceğimize de inanıyoruz. Yani Amerika'nın da bu konuda açık fikirli olması lazım diye düşünüyoruz. Yani bazı görüş alışverişleri var, bunu da ifade edeyim” dedi.
GAZZE AÇIKLAMASI
Gazze konusunda Türkiye'nin ABD’ye ilettiği mesajları sorulan Fidan, “Türkiye'nin de dahil olduğu bir grup ülkenin gerçekten sürdürdüğü yoğun diplomatik temas, baskı ve kamuoyu oluşturma çalışmaları neticesinde aslında daha önce benzeri görülmemiş bir denkleme ulaştık. Yani şu anda arazideki sonuçlardan hareketle bu geldiğimiz noktaları çok fazla göremiyoruz ama ileride ortaya konacak belki çözüm çabalarında bu sonucun ne kadar önemli olduğunu göreceğiz. O da şu. Hemen hemen bütün ülkeler, daha önce dünyadaki hiçbir olayda bu derece üstünde bir oydaşma sağlamamıştı. Şu konularda hemfikirler, ateşkesin olması. Bazıları buna insani ateşkes diyor, bazıları bizim gibi kesintisiz, sürekli bir ateşkes. İnsani yardımların girmesi ve sivillerin öldürülmesinin bir an önce durması ve iki devletli çözüm arkadaşlar, sadece ateşkes değil, hemen beraberinde iki devletli çözümün hayata geçirilmesi. Şimdi bunun üzerinde bütün dünya hemen hemen hemfikir olmuş durumda. Bu şunun için önemli. Bu hemfikirlik, belli ülkeler üzerinde ciddi baskı oluşturuyor. Yani ülkeler kendi meşruiyetlerini korumak için belli miktar buna karşı durabilirler ama ilanihaye karşı duramazlar. Dün Başkan Biden'ın yaptığı açıklamayla biliyorsunuz bir deniz köprüsü üzerinden Gazze'ye yardım götürme aslında planı, bunun bir neticesi. Yani dünya kamuoyunun tepkisinin, ortaya koyduğu tavrın Amerika üzerinde oluşturduğu baskı, aynı zamanda iç politikada da ortaya çıkan bir baskı var ve neticesi olarak bu türden bir karar alınıyor. Beraberinde diğer uluslararası kuruluşların başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, Avrupa Birliği olmak üzere birçok ülke bir şey yapmak zorunda hissediyor kendisini özellikle insani konularda. Çünkü bu sadece vicdanlara ağır bir yük değil, aynı zamanda ülkelerin kendi toplumlarını beklenmedik şekilde harekete geçirecek, ateşleyecek bir fitil gibi duruyor. Dolayısıyla Gazzeli kardeşlerimizin yaşamış olduğu bu büyük trajediyi, bu büyük katliamı bir an önce sonlandırmak, buna yönelik somut adımların atılmasını sağlamak artık vazgeçilmez bir sorumluluk oldu. Ülkeler bu konuda kendilerini suçlu hissediyorlar ve bir şey yapma zorunda hissediyorlar” ifadelerini kullandı.
Fidan, “Konu tabi ki İsrail olduğu zaman, malumunuz olduğu üzere, uzun zamandır uluslararası sistemin, özellikle Batı merkezli sistemin kör, sağır ve dilsiz olduğunu biz biliyoruz. Yani bu artık dünyada herkesin bildiği, artık söylemekten bile çekindiği bazı insanların da artık söylemekten yorulduğu bir gerçeklik. Fakat Gazze olayında 30 binden fazla masum sivilin bilinçli bir şekilde katledilmesi tabi artık zulümde yeni bir noktayı teşkil ediyor, temsil ediyor. Dolayısıyla bunun bu şekilde devam etmesinin uluslararası sistemde oluşturacağı kriz, bölgede meydana getireceği patlamalar artık kaldırılamaz bir gerçeklik ve devletler buna göre harekete geçmek zorunda” dedi.
TEPKİ ÇEKEN TERÖR ÖRGÜTÜ YPG ZİYARETİ
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığının (CENTCOM) terör örgütü YPG ziyareti sorulan Fidan, “Amerika'nın oraya yaptığı topyekun destek, topyekun faaliyete baktığınız zaman zaten o bir faaliyetin, bir resmin çok fazla bir ehemmiyeti yok. O bir sembolizm. Esas itibariyle aktarılan silahlar, aktarılan kapasite, verilen eğitim, verilen nakit paralar, oluşturulan kurumsallaşma, bir terör örgütü üzerinden tehdit olan bu. Yani bunun yönetilmesine ilişkin modalitenin ne olması gerektiği önemli. Bizim şu pozisyonumuz var, kendileri de biliyorlar. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırların içinde veya dışında kendine tehdit oluşturan bütün tehdit ve terör odaklarıyla meşru uluslararası hukuk, ulusal hukuk çerçevesinde savaşmaktadır ve savaşmaya devam edecektir. Yani bundan hiç kimse bizi alıkoyamaz. Amerikalı dostlarımızın bölgedeki varlığını biz aramızda oluşturduğumuz bir çatışmasızlık mekanizmasıyla onların zarar görmesini engelleyecek şekilde devam ettiriyoruz. Ama şunu da söylüyoruz. Yani sizin geçici olarak başlattığınız bu sürecin artık bir kalıcılığı dönüşmesinin, iki ülke arasındaki yani stratejik ilişkinin ilerlemesinde önündeki en büyük engel olduğunu, yani bunun bir an önce son bulması, buna bir çözüm getirilmesi, aksi takdirde her zaman için iki ülke daha büyük bir karşı karşıya geliş riskini taşıyor bu terör örgütü üzerinden. Şimdi bu tabi iki ülkenin de aslında menfaatine olan bir konu değil. Tabi önceki yönetimler döneminde başlatılmış bir konu. Amerikan yönetimi bu konu içerisinden nasıl çıkar, ne türden adımlar atar bunu hep beraber göreceğiz. Bu yöndeki konuşmalar, görüşmeler tabi ki yoğun bir şekilde devam ediyor” dedi.