Güncelleme Tarihi:
Siyasette üç sakıncalı tarih adeta tabu haline gelmiştir. İlkini bu yıl neyse ki kazasız belasız atlattık ve umarız bundan böyle hep kaossuz, adı gibi bir bayram havasında İlk Bahar’ın müjdesi olarak özveri ile yaşarız 21 Mart belki geçmişte sıkıntılı bir gün değildi. Ama bölücü örgüt kurulduğundan yana PKK’nın devlete karşı bir eylem tarihi olarak belirlendi.
Özellikle yurt dışından Güney Doğu illerimize gelen kışkırtıcı yabancı parlamenterlerle provokasyonun kol gezmesi ve çıkan olaylar her zaman ülkemizi üzmüş, bu Kış mevsimine veda tarihi sıkıntı yaratmıştır.
İşte bir başka tarih daha 24 Nisan. Sözde Ermeni soykırımının dünyada anıldığı tarih. Dışişleri Bakanlığımızın soluğunu tutarak ABD Başkanının o gün “Soykırım” kelimesini kullanıp kullanmayacağı ile ilgili dudaklarının ucundan çıkacağını sabırla beklemesi. Acaba kaç ülkenin parlamentosu daha bu sözde soykırımı tanıyarak Türkiye’yi üzecekler listesine dahili ve ardından sıkıntılı sitemler.
Ve de 1 Mayıs. Yani İşçi Bayramı. Özellikle 1977 den bu yana 1 Mayıs tarihi demek “İstanbul Taksim Meydanında toplanıp ortalığı talan etmekle eşdeğerde. Yasa dışı toplantılar, mitingler, yürüyüşler, arifesinde hazırlanan silahlar, güvenlik güçlerinin alarma geçmesi, engellenemez işçi ile polisin karşı karşıya gelip çatışması, yaralananlar, gözaltına alınanlar ve tutuklananlar ve savaş alanına dönen alan. 21 Mart, 24 Nisan ve 1 Mayıs. Bu üç gün Cumhuriyet tarihimizin en sıkıntı yaratan günleri. Ne yazık ki Bahar mevsimine rastlıyor. Dünya Baharı mutlulukla, coşkuyla, sevgiyle dostça karşılarken biz bu üç tarihi ucuz atlatmanın umuduyla yaşamayı sürdürüyoruz. Türkiye bunu hak etmiyor.