Güncelleme Tarihi:
Aşırı sağın Avrupa Birliği ülkelerindeki yükselişi fren tutmuyor. Yıllardır merkez partilerin etkisizliğinden yararlanarak popülist söylemlerle zeminini sağlamlaştıran aşırı sağın zafer zincirine eklenen son ülke Avusturya oldu. 1956’da eski Nazi SS subayı Anton Reinthaller tarafından kurulan aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) seçimlerden ilk sırada çıkarak hem kendisi hem Avusturya açısından tarihi bir kavşağı döndü.
HAİDER’İN RÜYASI
1999’da Avrupa Birliği’nin aşırı sağla ilk ciddi sınavını yaşamasına neden olan Jörg Haider’in ulusal seçimlerden ilk sırada çıkma hayalini, çeyrek asıra yakın süre FPÖ liderlerinin arkasındaki isim ve partinin beyni olarak görev yapan, son üç yıldır da partinin lideri olan Herbert Kickl (55) gerçekleştirdi. Haider, Avusturya’da iktidara ortak olduğunda tüm kontrol ve baskı mekanizmalarını devreye sokan AB ise popülist ve aşırı sağcı eğilimleri ister istemez kabullenmiş ve belli ölçüde çaresiz kalmış bir görünüm veriyor.
AVRUPA’DA YAYILIYOR
Hitler için kullanılan “halkın şansölyesi” vurgusunu benimseyen Kickl liderliğindeki FPÖ’nün hazirandaki Avrupa seçimlerindeki zaferinin ardından merkez partileri geçerek yüzde 29 oyla ulusal seçimlerden ilk sırada çıkması Avrupa’daki sağa kayışın en önemli ve muhtemelen son olmayacak parçalarından biri.
FPÖ’nün zaferi Fransa’da Marine Le Pen’in, Hollanda’da, “Avrupa’nın en tehlikeli adamı” lakabı takılan Geert Wilders’in partilerinin elde ettiği başarı ve Almanya’daki AfD’nin (Almanya İçin Alternatif) yükselişinin devamı niteliğinde. Popülist ve aşırı sağ eğilimli partiler İtalya, Slovakya ve Kickl’ın rol modeli olarak gördüğü Viktor Orban’ın Başbakan olduğu Macaristan’da iktidarda. Seneye Çekya’nın da bu kanada kayma riski var. Bu parti liderlerinin ortak yanlarından biri ise Kickl’ın da yaptığı gibi partiyi “normalmiş gibi gösterme” taktiğini başarıyla uygulamak.
DEVİR DEĞİŞTİ
Bundan 20 yıl önce aşırı sağ adını duyduğunda tüyleri diken diken olan AB’de köprünün altından çok su geçti. Haider’in 1999’da elde ettiği başarıyla iktidar ortağı olmasını “siyasi deprem” olarak değerlendirip sonrasında Avusturya’yı adeta siyasi ablukaya alan AB, kısmi ve geçici bazı yaptırımlar uygulamıştı. Gelinen aşamada ise farklı bir tablo söz konusu. Brüksel, AB ilke ve değerlerini “fazla zorlamayan” popülist liderlerle bir şekilde geçiniyor. FPÖ, Sebastian Kurz’un Başbakan olduğu dönemde, 2017-2019 arasında iki yıl koalisyon ortağıydı. Öte yandan Herbert Kickl’ın zaferini iktidarla taçlandırması pek de kolay olmayacak. Merkez partiler kampanya aşamasında FPÖ’yle koalisyona gitmeyeceklerini açıklamışlardı. Seçimlerde iktidardaki Halkın Partisi yüzde 26.3, Sosyal Demokrat Parti ise yüzde 21.1 oy aldı.
Avrupa’da aşırı sağın öncülerinden olan Jörg Haider, 2000 yılında Avusturya’da koalisyon ortağı olduğunda AB’nin baskıları nedeniyle istifa etmek zorunda kalmıştı. Avrupa’daki aşırı sağa esin kaynağı olmaya devam eden Haider, 2009 yılında kendi kullandığı aracın takla atması sonucu ölmüştü.
FPÖ’NÜN BEYNİ KICKL
FPÖ’nün 2021’den bu yana lideri olan Herbert Kickl yıllarca gölge adam olarak partinin ideoloji ve stratejilerini şekillendirdi. Dönemin liderleri Jörg Haider’in ya da Heinz-Christian Strache’nin konuşma ve söylemlerinde Kickl’ın etkisine rastlamak mümkündü. 2017’deki koalisyonda İçişleri Bakanı olarak görev yaparak gölge adam olmaktan çıkan Kickl, son üç yılda FPÖ’yü elitlerden halka yönlendirmeyi başardı. Kickl, “Kale Avusturyası” sloganını kullanıyor. Göçe kapıyı tamamen kapatmak isteyen Kickl, Müslüman karşıtlığı tavan yapmış bir siyasetçi. Homojen bir nüfus isteyen, antisemit ve AB’ye karşı olduğu bilinen Kickl, Rusya’yla da yakın ilişkilerden yana. “Saygısız öğrenciler sadace okulu değil ülkeyi terk etmeli” türünden radikal söylemleriyle tanınan Kickl provokasyonu çok seviyor.