Güncelleme Tarihi:
Kabineden geçen kararla iltica başvurusunda bulunanların cep telefonlarına kimliklerini ve nereden geldiklerini tespit edebilmek için el konabilecek.
Başvuru sahibinin daha önce "Dublin Kuralları"nın geçerli olduğu bir AB ülkesine girdiği anlaşılırsa, bu ülkeye geri gönderilebilecekler. Dublin kurallarına göre, mülteciler ulaştıkları ilk AB ülkesinde iltica başvurusu yapabiliyor.
Göç krizinin zirve yaptığı 2015'te Avusturya'da 90 bin kişi, ülke nüfusunun yüzde 1'inden fazlası iltica başvrusunda bulunmuştu.
Başta mültecilere yönelik hava olumluydu, ancak daha sonra ülkedeki bu tavır hızla değişti.
O dönem muhalefette olan aşırı sağcı ve göçmen karşıtı Özgürlük Partisi büyüdü ve Başbakan Sebastian Kurz'un liderliğindeki merkez sağ muhafazakâr halk partisi göç karşıtı kampanya yaptı.
Balkanlar üzerinden gelen göç rotası kapatılınca, Avusturya'ya varan göçmen sayısı önemli ölçüde düştü.
Bu yılın ilk üç ayında Avusturya'ya 3992 kişi iltica başvurus yaptı. 2016'nın aynı döneminde bu sayı 14 bin 400 olmuştu.
Ancak hükümetin göç konusundaki sert tutumu sürüyor.
Kabinede kabul edilen tasarı sadece cep telefonlarını hedef almıyor.
Göçmenlerin 840 euroya kadar nakit paralarına el koyma yetkisi de veriliyor. Paranın, başvuruları değerlendirilirken göçmenlerin bakımına harcanacağı belirtiliyor.
Avusturya bu konuda tek değil. Danimarka, Almanya ve İsviçre de göçmenlerin kıymetli mallarına el konulmasına izin veriyor.
Avusturya Başbakanı Kurz, haftalık basın toplantısında "Kaçak göçe ve iltica sisteminin kötüye kullanılmasına karşı mücadele hedefini bilerek belirledik" dedi.
AF ÖRGÜTÜ'NDEN TEPKİ
Parlamentodan da geçmesi gereken yasa tasarısı, hastanelere de sınırdışı edilebilmeleri için taburcu edilen iltica başvurusu sahiplerini bildirme zorunluluğu getiriyor.
Mültecilerin Avusturya vatandaşlığına başvurabilme süresi de altı yıldan 10 yıla çıkartılıyor.
İltica başvurusu yapanların sınırdışı işlemlerinin de hızlandırılması planlanıyor.
Muhalefet partileri ve insan hakları grupları hükümetin planlarını kınadı.
Uluslararası Af Örgütü cep telefonlarına el koyma planlarının "insanların mahremine orantısız bir müdahale olduğunu ve evlerinden olmuş insanların toptan sahtekâr ve bir güvenlik riski olarak damgaladığını" açıkladı.
Kuruluş, tasarının sadece "halk arasında daha fazla belirsizlik ve güvensizlik yaratmaya yarayacağını" da söyledi.