Güncelleme Tarihi:
HELE hele göreve başlar başlamaz Trump’ın, Meksika sınırlarına duvar örülmesini, aşırı İslamcı terörü engellemek amacıyla Irak, İran, Libya, Somali, Sudan, Suriye ve Yemen gibi 7 İslam ülkesinin insanlarının ülkeye girişlerinin yasaklanmasını, gerekirse işkencenin yeniden hayata geçirilmesini içeren kararnameleri imzalaması, Avrupa’daki ırkçıların umutlarını daha çok artırdı.
***
Hollanda’ya bakıyorum.
Irkcı, yabancı ve İslam düşmanı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, iktidara yürüyor.
Hem de koşar adımlarla.
Hollanda’da 15 Mart’ta yapılacak genel seçimle ilgili son kamuoyu yoklamaları PVV’nin yüzde 33 civarında oy alıp seçimlerden en güçlü parti olarak çıkacağını gösteriyor.
Geert Wilders’in parti programına bakıyorum.
Camileri kapatacağız.
İslami okulları kapatacağız.
Kuran’ı yasaklayacağız.
Hollanda’daki Faslıların yüzde 45’i köktendinci. Onları ülkeden kovacağız. Ülkeye yeni Müslüman sokmayacağız.
Brexit’i (İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkma kararı) örnek alıp AB’den ayrılacağız.
Yani Geert Wilders, bir yerde ırkçı, yabancı ve İslam düşmanı söylemleriyle koşar adımlarla ilerliyor iktidara doğru.
Hem de eşitliğin, din de dahil her türlü özgürlüğün, demokrasinin, hukuk devletinin büyük harflerle yazıldığı bir Avrupa ülkesinde.
Ve demokrat Hollanda halkının önemli bir bölümü aşırı sağcı Geert Wilders’in peşinden gidiyor.
***
Ya özgürlük, eşitlik,kardeşlik (liberte, egalite, fraternite) ilkeleriyle hayata geçiren Fransız Devrimi’ni gerçekleştiren büyük demokratların evlatlarının, torunlarının yaşadığı Fransa’ya ne demeli?
Aşırı sağcı” Front National’ın (FN) (Milliyetçi Cephe) lideri Marine Le Pen, Fransa’da 23 Nisan ve 7 Mayıs tarihlerinde yapılacak seçimlerde devlet başkanı koltuğuna göz dikti.
Yapılan kamuoyu yoklamaları, Marine Le Pen’in ırkçı babası Jean Marie Le Pen’den genel başkanlığını da devraldığı FN’nin ilk turdan en güçlü parti olarak çıkacağını gösteriyor.
Yani Marine Le Pen de iktidara doğru koşuyor.
Marine Le Pen, bu ‘başarısını’ yıllardır sürdüregeldiği ırkçılık, yabancı ve Müslüman düşmanlığına borçlu.
Sığınmacılara ülke kapılarının kapatılması, Müslümanların ülkeye sokulmaması gibi sağ popülist söylemlere borçlu.
Fransa’nın bağımsızlığını kaybettiği yönündeki palavrayla Avrupa Birliği’nden kopma politikasıyla tabanın desteğini alıyor.
Ne yazık ki, Fransızların önemli bir bölümü de Marine Le Pen’in bu söylemlerini yutuyor.
***
Almanya’da sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) de öyle.
AfD’liler de her geçen gün ırkçı, yabancı ve İslam düşmanı söylemlerle güçlerini artırıyor.
Bu hafta sonu genel seçim olsa, AfD’nin Almanya’da yüzde 12-15 arasında oy alacağından hareket ediliyor.
Hem de ırkçı söylemleri sayesinde.
Çünkü her ne kadar isminde alternatif sözcüğü geçse de, bu partinin bırakın alternatif programı, doğru dürüst bir programı bile yok.
Ama ırkçı ve İslam düşmanı tutumu AfD’yi güçlendiriyor.
***
İşte ABD Başkanı Donald Trump’ın “America first” (Önce Amerika) politikası, Avrupa’daki aşırı sağcıları cesaretlendiriyor.
Onlar da “D’abord La France” (Önce Fransa), “Eerst Nederland” (Önce Hollanda) ve “Zuerst Deutschland” (Önce Almanya) diyorlar.
Yani Trump etkisi sayesinde, Avrupalı aşırı sağcılar iktidara doğru ilerliyorlar.
Hem de demokratik hukuk devletini devre dışı bırakmak için demokratik hukuk devletinin onlara sunduğu özgürlükleri sonuna kadar kullanarak, istismar ederek.