Güncelleme Tarihi:
Avrupa dillerinde ne "Abla" ne de "Abi"nin aynı zamanda saygıyı ifade ettiğine dair kelime karşılığı yoktur. Bizde ise meslek büyüğümüz, aile büyüğümüz, yaş büyüğümüz abidir, abladır ve bu kelimenin içi anlam bakımından oldukça doludur. Avrupa Konseyi'nde yıllardan beri uluslararası memur olarak çalışan ve önümüzdeki aylarda emekliliğini yaşayacak olan Muammer Topaloğlu'nun, çalıştığı kurumda yaşadığı ve batılı-doğulu farkını çok iyi anlatan bir hikayesini hiç unutmamışımdır.
Muammer Topaloğlu'na, yıllar önce kendisi açısından çok üst bir görev teklif edildiğinde günlerce uyumadığını ve bir türlü kabul edemediğini söylemişti. Gerekçesi ise teklif edilen görevi o yıllarda, yaşça kendisinden büyük olan ve "abi" hürmeti gösterdiği bir Türk memurunun yürütmesiydi. Bu kişi görevden alınacak ve kendisine bu görev verilecekti.
"Gel de bu Avrupalılara abinin anlamını anlat" deyip, aylarca kurdeşen çıkardığını söylüyordu. "Ben o göreve gelemem. Çünkü bu görevi benim yıllarca abi dediğim kişi yapıyor" dese, acaba Avrupalı bunu anlayabilecek miydi? Mümkün değil.
Sonunda şimdi emekli olan "abimiz" İzzet Sedes o görevi gönül rahatlığıyla yaşça kendisinden küçük olan "kardeşine", yani Muammer Topaloğlu'na büyük bir olgunluk göstererek bıraktı da, Muammer Topaloğlu, 15 seneyi aşkın bir süre "Avrupa Konseyi Protokol Müdürlüğünü" yürüttü.
Mahsun Kırmızıgül'ün sıcacık filmi
Dün Almanya'nın Essen kentinde galası gösterilen Mahsun Kırmızıgül'ün "Beyaz Melek" adlı filmini seyrederken bunu düşündüm. Artık büyük şehirlerimizde değil ama, Anadolu'da korunan, "Abi", "Abla", "Baba", "Ana" duygularının hiç bitmemesini istedim. Avrupa'da olmayan, Türkiye'nin büyük şehirlerinde kalmayan ama Anadolu'da korunan bu hürmet, saygıya dair tavrın ne kadar ulvi olduğuna karar verdim.
Mahsun Kırmızıgül, büyük şehirlerimizde artık "körelmekte" olan, ama Doğu'da tam tersi sıkı sıkıya bağlı kalınan "Büyüklere hürmet" duygusunu işlemiş filminde.
Üç sinema salonu da ağzına kadar dolu. Türkiye'de daha bugün vizyona giren "Beyaz Melek" adlı filminin galası yaşandı.
Film bitti, ışıklar yandı ve Avrupalı Türkler ayağa kalktı. Alkışlar dakikalarca sürdü. İstisnasız herkesin gözleri ağlamaktan kızarmıştı. "Beyaz Melek"in galası için Almanya'ya gelen filmin yönetmeni, senaristi ve oyuncusu Mahsun Kırmızıgül ile, oyuncular Yavuz Bingöl ve Ali Sürmeli'ye ilgi büyük oldu. Sıcacık, sımsıcak bir film.
Doğu ve Batının zihniyet farkı
Huzur evlerinin sayısının Avrupa'da giderek arttığını biliyoruz. Avrupa'da yaşlı insanlar, elden ayaktan düşmeye, başkalarının yardımına muhtaç olmaya başladığında, sigorta şirketlerinin ücretini ömür boyu üstlendiği huzur evlerine giderek, ömürlerinin geri kalan kısmını orada geçirirler. Bu durum, bir Avrupalı için son derece doğaldır ve çocukları da "vakitleri olduğu ölçüde" arada sırada ziyaretlerine gider. Mahsun Kırmızıgül'ün bu filmi çekmeden önce yaptığı araştırmalara göre özellikle İstanbul, İzmir veya Ankara gibi büyük şehirlerde yaşlı anne ve babalar huzurevlerinin kapılarına bırakılıyor ve bir daha da aranmıyorlarmış. Doğuda ise tam tersi. Çocuklar, ölünceye kadar anne ve babalarını hiç yalnız bırakmıyor ve saygıda hiç kusur etmiyor. Bir doğulu için anne ve babaların huzurevlerine bırakılması, aklın alacağı bir iş değil.
Filmde çok sıcak, etkileyici sahneler var. Evin damadı tarafından bir türlü kabullenilemeyen ve huzur evine bırakılmış bir kayınpeder ile torununun iliÅŸkisi. Bir göçükte çocuklarını kaybeden ve bu yüzden huzur evinde yalnızlığa terkedilmiÅŸ bir kiÅŸi ile tüm yakınlarının hayatta olmasına raÄŸmen "vefasızlık" nedeniyle yalnızlığa terkedilmiÅŸ bir baÅŸkasının diyalogu çok etkileyiciydi.Â
Mahsun Kırmızıgül'ün Türkiye'de bugün vizyona giren "Beyaz Melek" filmini mutlaka görün. İnanın filmden hemen sonra büyüklerinizin yanına koşacak, ellerine sarılacak ve bir daha bırakmayacaksınız. Unutulan, giderek azalan, körelen "hürmet ve sevgi" duygusu, Türk insanında bu filmle birlikte yeniden artacak.
Dün Mahsun Kırmızıgül ve beraberindeki oyuncu arkadaşları Yavuz Bingöl ve Ali Sürmeli, Avrupa'da zaten hiç yaşanmayan, Türkiye'nin büyük şehirlerinde unutulan, körelen bu duyguyu Avrupalı Türklere yeniden hatırlattı.
"Ölmekte, can çekişmekte olan, büyüklere hürmet duygusunu"
Yani "ABİ"nin anlamını…
Â