Güncelleme Tarihi:
HUKUKUN üstünlüğü, insan hakları ve demokrasi alanında yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle tam üyesi olduğu Avrupa Konseyi (AK) ile ilişkileri son dönemde ciddi düzeyde gergin olan Türkiye artık ‘büyük donör’ (grand payeur) değil. Ankara’nın talebi doğrultusunda gerçekleşen statü değişikliğinin ardından Türkçe’nin AK’nin çalışma dili olmaktan çıkarılması gündemde.
Türkiye’nin ‘büyük donör’ olarak kalması için çok boyutlu temas trafiği yürütüldüyse de Ankara kararından geri adım atmadı. Türkiye’nin AK bütçesine katkısını düşürmesinin kesinleşmesinin ardından Türkçe’nin çalışma dili statüsüne son verilmesi için çalışmalara başlandı. Bu doğrultuda rapor hazırlanacak ve ilgili süreçlerin ardından belge Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde (AKPM) oylamaya sunulacak. AK kulislerinde, ilişkilerdeki mevcut olumsuzluğun da etkisiyle Türkçe’nin resmi çalışma dili olmasına son verilmesi ihtimalinin çok yüksek olduğu yorumları yapılıyor.
PARLAMENTER SAYISI DA RİSKLİ
Ankara ile AK arasındaki bir başka mücadele alanı ise Türk delegasyonundaki parlamenter sayısı olacak. ‘Büyük donör’ olmadan önce Türk heyetinde 12 parlamenter yer alıyordu. Türkiye, AK bütçesine katkısını artırıp ilk altı ülke arasında yer alınca heyetteki parlamenter sayısı da 6 artırılarak 18’e yükseltilmişti. Gelinen aşamada bu sayının tekrar 12’ye düşürülmesi riski var. Türkiye, parlamenter sayısı konusu nüfusla bağlantılı olduğundan sayının korunmasının sağlanabileceği görüşünde. Bununla birlikte sayıda düşüşe gidilmesi riski ‘sıfır’ değil.
ÖDÜL BARDAĞI TAŞIRDI
Türkiye ile AK arasındaki ilişkiler 15 Temmuz darbe girişimi sonrasına çok gerildi. AK ve bağlı birimlerinden gelen sert eleştiriler Ankara’da ciddi rahatsızlık yarattı. Nisan 2017’de AKPM’nin “demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında AK üyeliğinden kaynaklanan yükümlülükler yerine getirilmediği” gerekçesiyle Türkiye’yi 2004’te çıkardığı siyasi denetim sürecine tekrar dahil etmesi ilişkilerde büyük yaraya neden oldu. Bardağı taşıran ise AKPM’nin insan haklarının savunulması alanında 2013’ten bu yana verilen Vaclav Havel Ödülü’nü, darbe girişimi sonrasında kapatılan Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin FETÖ/PDY’den tutuklu eski Başkanı Murat Arslan’a vermesi oldu.
İKİ YILDA RADİKAL DEĞİŞİM
Türkiye’nin elde etmek için büyük çaba harcadığı, Almanya ve Fransa gibi ülkelerle mücadele etmek zorunda kaldığı ‘büyük donör’ statüsünden vazgeçmesi Strasbourg’da Ankara’ya yönelik bakışı daha da olumsuzlaştırdı. AK kulislerinde, eleştirileri giderici adım atmak yerine bütçeye katkının kesilmesinin olgun bir diplomatik yaklaşım olmadığı yorumları yapılıyor. Ankara, 2015’te ‘büyük donör’ olma kararının gerekçesini Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla, “Demokrasi ile hukukun üstünlüğü ilkeleri çerçevesinde insan haklarına geniş bir açıdan yaklaşan ve insan onuruna saygıyı ortak kültürümüzün öncelikli unsuru haline getiren AK’nin üye ülkelerde ortak değerlerin güçlendirilmesi bakımından oynadığı role verdiğimiz önemin somut göstergesi” ifadeleriyle açıklamıştı.
20 MİLYON EURO DÜŞÜŞ
Türkiye, 1 Ocak 2016’dan bu yana Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya ve Rusya ile birlikte AK bütçesine en fazla katkı yapan ülkeler arasında yer alıyordu. AK’nin, 2017 için yaklaşık 455 milyon Euro olan bütçesine büyük donör olarak Türkiye’nin yaptığı katkı 33.8 milyon Euro düzeyindeydi. Yeni bütçede ise bu katkıda yaklaşık 20 milyon Euro tutarında bir düşüş yaşanacak. Türkiye’nin katkı payının 13-14 milyon Euro düzeyine düşmesi öngörülüyor.