Güncelleme Tarihi:
***
Nitekim Avrupa Parlamentosu’ndaki aşırı sağcı, aşırı milliyetçi, sağ popülist Özgürlükler ve Uluslar Avrupası (Europe of Nations and Freedom - EFN), Europe des nations et des libertees (ENL), Europa der Nationen und der Freiheit (ENF) grubunu oluşturan partilerin liderlerinin yanı sıra, bazı AB ülkelerindeki aynı çizgideki partilerin ağır topları da Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da geçen hafta bir araya geldi.
“Bağımsız ulusların oluşturduğu bir Avrupa” sloganı altında düzenlenen bu etkinliğe, babası Japon, annesi Çek kökenli olan Tomio Okumara ev sahipliği yaptı.
Yani İslam, yabancı ve sığınmacı düşmanlığı yaparak ekim ayındaki seçimlerde toplam oyların yüzde 10.6’sını alıp, Çek Cumhuriyeti’nde dördüncü güçlü parti konumuna yükselen Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi Partisi’nin (SPD) Genel Başkanı.
Tabii bu etkinlikte, Fransa’daki aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin (FN) lideri Marine Le Pen ile aynı çizgideki Hollanda Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, her zaman olduğu gibi yine başrolü üstlendiler.
Eşi de Macar asıllı olan Geert Wilders, bu yıl yapılan genel seçim öncesi “Camileri kapatacağız”, “İslam ülkelerinden göçü durduracağız” hatta “Kuran’ı yasaklayacağız” diyerek oy avcılığı yaparken, bu tutumunu Prag’daki toplantıda da sürdürdü.
***
Hükümete ortak olma çalışmalarını sürdürdüğü için Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) lideri Hans-Christian Strache, Prag’daki toplantıya katılamadı.
Ancak, hem Geert Wilders hem de Marine Le Pen, Avrupa’nın geleceği açısından FPÖ’nün Avusturya’da iktidara ortak olmasının çok önemli bir sinyal olduğunun altını çizdiler.
Wilders, “Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump gibi, göçmenlerin ülkelerimize seyahat etmelerini yasaklama cesareti göstermeliyiz. Avustralya’nın da uzun süredir uyguladığı gibi, kaçak göçmen taşıyan tekneleri geri gönderme cesareti göstermeliyiz” dedi.
Yani çok açık bir biçimde, Avrupa’nın kapılarının göçmenlere de sığınmacılara da kapatılmasını istedi.
Yıllardır Fransa’da apaçık yabancı ve İslam düşmanlığı yapan Marine Le Pen de, kendini bile kandırırcasına “Hiçbirimiz de yabancı düşmanı değiliz. Biz AB’ye karşıyız. Biz hep birlikte bunun arkasında duruyoruz” dedi.
“Zira bu AB, bizim kıtamızı kokuşturan, çökerten, göçmen akınıyla kültürlerimizi de inkar eden felakat bir organizasyondur” dedi.
Hatta daha da ileri giderek “Brüksel ulus devletlerimizi bitirmek için büyük bir tehlikedir, tehdittir” dedi.
***
Ev sahibi konumundaki Tomio Okamura da seçim öncesi ve sonrası olduğu gibi Prag’daki etkinlikte de İslam düşmanlığını sürdürdü.
Okamura, “Müslümanların Avrupa’yı sömürgeleştirmesi tehdidinden” bile bahsetti.
Ancak 520 milyon nüfuslu AB ülkelerinde yaşayan 14 milyon Müslüman’ın Avrupa’yı nasıl sömürgeleştireceğini ise açıklamadı.
Ama yandaşlarında zaten var olan korkuları ve önyargıları körükledi.
Aynı tablo bu yılın başlarında Almanya’nın Koblenz kentinde de yaşanmıştı.
Bir farkla.
Koblenz’deki etkinliğe ev sahipliği yapan sağ popülist Almanya İçin Alternatif’in (AfD) o dönemdeki Genel Başkanı Frauke Petry, 24 Eylül’de yapılan genel seçimlerden hemen sonra partiyi terk ettiği için Prag’daki etkinliğe katılmadı.
Ancak Petry’siz de Prag’daki etkinlikte de Koblenz’deki gibi AB karşıtlığı, İslam, sığınmacı ve yabancı düşmanlığı pompalandı.
AB’nin dinamitlenmesi de...