Güncelleme Tarihi:
Rosie Okumura, dünyanın en ilginç uğraşlarından birine sahip. Haftada 3-4 gün, günde 1-2 saatini telefon başında geçiren Okumura'nın işi hırsızları ve dolandırıcıları arayıp kafalarını karıştırmak.
Los Angeles'ta yaşayan ve bir seslendirme sanatçısı olan Okumura'nın iki yıldır yaptığı bu işi "tersine çağrı merkezi" olarak tarif etmek mümkün.
Okumura çoğumuzun telefonuna "Sakın açma, dolandırıcı" diye kaydettiği, ucuz internet ya da dijital televizyon hizmeti sağlamayı veya kombi bakımı yapmayı teklif eden, kredi kartı ücretimizi geri almayı vadeden numaraların ABD'deki muadillerini arıyor.
Dolandırıcı kişi telefonu açtığında Okumura, sesini yaşlı bir kadına, 6 yaşındaki bir kız çocuğuna ya da Apple'ın sanal asistanı Siri'ye benzeterek konuşmaya başlıyor. Bir keresinde sahte bir müşteri hizmetleri temsilcisini Britney Spears olduğuna inandırmışlığı bile var. Okumura bu uğraşını, "Zamanlarının boşa geçmesini sağlıyorum. Bu sayede başka birinin ninesini dolandıramıyorlar" diye açıklıyor.
YOUTUBE TIKTOK'TA MİLYONLARCA TAKİPÇİLERİ VAR
Okumura gibilere uluslararası literatürde "scambaiter" deniyor, yani "tezgâh avcısı". Avcıların yaptıkları şeyi macera filmlerinde adaleti kendi eliyle sağlamaya çalışan halk kahramanlarının yaptıklarına benzetmek mümkün. Bu kişiler dolandırıcıların kurdukları tezgâhları bozuyor, açığa çıkarıyor, hatta dolandırıcıları dolandırıyor.
Aslına bakılırsa tezgâh avcılığı yeni bir kavram değil, avcılar yaklaşık 20 yıldır internet dolandırıcılarının peşinde. Ancak geçmişte forumlar aracılığıyla faaliyet gösteren, çoğu zaman ırkçılığa ya da aşağılama taktiklerine başvuran bu kişiler bugün YouTube ve TikTok gibi video platformlarını kullanıyor. Örneğin Okumura "neşeli ve hafif" videoları ile bu platformlarda 1,5 milyon takipçiye ulaşıyor.
PANDEMİ ETKİSİYLE ÇOK ARTTI
Dijitalleşmenin yaygınlaşmasıyla dijital dolandırıcılık girişimlerinde de artışlar yaşanıyor. Özellikle pandemi bu tür aramaların sayısında küresel bir artışa yol açtı. Örneğin İngiltere'de yapılan bir araştırmada telefon ve SMS dolandırıcılığının pandemide yüzde 83 arttığı ortaya çıktı. Siber güvenlik kuruluşu ESET'in gerçekleştirdiği ve Demirören Haber Ajansı'nın aktardığı bir araştırmaya göre de bu dönemde her 5 kişiden biri Covid-19'la ilgili otomatik sahte arama aldı.
Uzmanlar dolandırıcıların ekranda görünen telefon numaralarını değiştirebilen teknolojiler kullanarak arayanı gerçekten bankaymış gibi gösterebildiğini de belirtiyor.
Bu ortamda tezgâh avcıları birer süperkahraman gibi görünüyor ama durum gerçekten bu kadar basit mi? Okumura gibi kişileri tezgâh avcısı olmaya iten ne? Bu tür intikam operasyonları gerçekten faydalı mı? Avcılık dolandırıcının bu işleri bırakıp dürüst bir hayat yaşamasını sağlamak için yeterli mi? İngiliz The Observer gazetesi bu sorulara yanıt aradı.
ANNESİNİN İNTİKAMINI ALMAK İÇİN BAŞLADI
Nasıl ki Batman'in Batman olmasının sebebi, öldürülen anne babasının intikamını almaksa, Okumura'nın tezgâh avcısı olmasının altında da 500 dolar dolandırılan annesinin intikamını almak yatıyor.
Anlattığına göre, Okumura'nın hayatını değiştiren olay 2019 yılında yaşandı. Tek başına yaşayan 60'larındaki annesi, bir gün bilgisayarının ekranında tuhaf bir mesaj ekranıyla karşılaştı. Ekranda Windows logosu ile birlikte bilgisayarda virüs bulunduğuna dair bir uyarı yer alıyordu. "Virüsten kurtulmak isterseniz aşağıdaki numarayı arayın" cümlesini gören kadın hemen söyleneni yaptı. Karşısındaki kişi, "Evet, bilgisayarınıza virüs girmiş. Bilgisayarınıza uzaktan bağlanalım da bir bakalım" dedi. Kadının bilgisayara uzaktan erişime izin vermesiyle de olanlar oldu.
Dolandırıcılar tüm dosyalarına ulaşıp sosyal güvenlik numarası da dahil tüm kişisel bilgilerini ele geçirdi. Bununla da kalmayıp verdikleri virüs temizliği hizmeti için Okumura'nın annesinden bir de 500 dolar ödeme aldılar.
KIM KARDASHIAN GİBİ ARADI
Neyse ki banka, para kadının hesabından çıkmadan transferi durdurabildi ancak Okumura sadece parasını geri almakla yetinmek istemiyordu. Bu nedenle annesinden dolandırıcının numarasını alıp sesini Kim Kardashian'a benzeterek aradı.
Okumura lafa, "Bilgisayarım bana çok berbat bir enerji yolluyor" diyerek girdi. Dolandırıcının, "Şu an bilgisayarın karşısında mısınız?" sorusuna, "Yani, o benim karşımda... Aynı şey sayılır mı?" diye cevap verdi.
Bu şekilde tam 1 saat 45 dakika süren diyaloğu kayda alıp YouTube'da paylaşan Okumura ciddi bir seyirci sayısına ulaştı. O zamandan bu yana 200'den fazla video yayınlayan Okumura, videoları üzerinden reklam geliri ve doğrudan sponsorluk aracılığıyla para kazanmaya bile başladı.
Okumura avcılık işini neden sürdürdüğünü, "Bol bol eğleniyoruz - hem komik hem yapması eğlenceli hem de insanları mutlu ediyor" sözleriyle açıklıyor ve ekliyor: "Günde birkaç kez, 'İyi ki varsınız, sizin videonuz olmasa 1500 dolar kaptıracaktım' şeklinde e-postalar alıyorum."
DOLANDIRICILIK BÖYLE BİTER Mİ?
Bununla birlikte Okumura saf da değil, bu şekilde dolandırıcılığın sonunu getiremeyeceğini biliyor ama insanların dolandırıcılara kanmasını önlemeyi umuyor. Okumura, "Bence insanları eğitip dolandırıcılığın yaşanmasını önlemek, tüm dolandırıcıları hapse atmaya çalışmaktan daha kolay" diye konuşuyor.
Okumura haksız da sayılmaz üstelik. Örneğin, İngiltere'de polisin bu şekilde dolandırıcılığa uğrayan kişilerin başvurması için açtığı bir telefon hattından elde edilen sonuçlar durumun vahametini ortaya koyuyor. Action Fraud isimli hatta yapılan her 50 "Dolandırıcılığa uğradım" başvurusundan sadece birinde şüpheli yakalanabiliyor.
Action Fraud sözcüsü, The Observer'ın Okumura gibi avcıların operasyonlarının dolandırıcıların yakalanması üzerinde nasıl bir etkisi olduğu sorusuna kaçamak bir yanıt verdi. Sözcünün yazılı açıklamasında, "Dolandırıcıların ağına düşen kişilerin polise ve diğer güvenlik kurumlarına yardım etmek için doğru kanalları kullanması önemli. Kulaktan kulağa yayılan bilgiler insanları dolandırıcılıktan koruma konusunda çok yardımcı olabilir. Dolayısıyla varlığından haberdar olduğunuz her türlü dolandırıcılık konusunda arkadaşlarınızı ve ailenizi de bilgilendirmenizi her zaman tavsiye ediyoruz" ifadeleri kullanıldı.
HİNDİSTAN'DA POLİSİ HAREKETE GEÇİRDİ
Okumura'nın öncelikli amacı bilgilendirmek ama bağlantı kurdukları dolandırıcıları polise bildiren avcılar da var. Örneğin Jim Browning takma adıyla bilinen Kuzey İrlandalı YouTuber onlardan biri. 3,5 milyon aboneli kanalında yedi yıldır tezgâh avcılığı videoları paylaşıyor. Browning sık sık dolandırıcıların bilgisayarlarına erişim sağlıyor. Hatta çağrı merkezlerinin güvenlik kamerası sistemlerini hack'leyip dolandırıcıların kimliklerini açığa çıkarmışlığı bile var. Elde ettiği bilgileri de polis, para işleme kurumları, internet servis sağlayıcılar gibi ilgili makamlarla paylaşıyor.
Browning, "Adaleti sağladığımı söyleyemem ama 'Dolandırıcılığı yapan kişi işte budur' diyebilecek kadar şey yapıyorum. Ardından da elde ettiğim bilgileri doğru kurumlara iletiyorum" diyor. Browning, bu şekilde tespit ettiği dolandırıcılardan sadece ikisinin gözaltına alındığını ifade ediyor.
Bu yıl başlarında Browing, BBC'nin Panorama programı için Hindistan'daki bir çağrı merkezini araştırmıştı. Haberin yayınlanmasının ardından polisin baskın düzenlediği merkezin sahibi gözaltına alınmıştı.
"TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU"
Browning, kazara YouTuber olduğunu da söylüyor. Başlangıçta görüntüleri YouTube'a yüklemekteki amacının bağlantıları kanıt olarak polise göndermek olduğunu belirten Browning, "Ama izleyiciler akın akın gelmeye başladı" diyor ve ekliyor: "Ne yazık ki YouTube daha genç bir kitleye hitap ediyor. Benim videolarımı keşke izlese dediklerim yaşı daha ileri kişiler."
Gerçekten de Browning'in izleyicilerinin sadece yüzde 10'u 60 yaşın üzerinde. Bu nedenle Amerikan Emekliler Birliği ile iş birliği yapan Browning, birliğin dergisinde içerikler yayınlayarak mesajını daha geniş kitlelere yaymaya çalışıyor.
Ama bu yine de Browning'in insanları eğlendirdiği gerçeğini değiştirmiyor. 40 milyon izlenme rakamına ulaşan en popüler videosunda, Browning, dolandırıcılara isimleriyle hitap ederken sakinliğini hiç bozmuyor. Aramanın ortasında, Browning, "Ne oldu, bir anda sessizleştin? Bunu Archit'e bildirecek misin?" deyince karşısındaki telefon yüzüne kapanıyor. Bu videonun altında bir seyircinin "Tüylerim diken diken oldu" dediği yorum diğer izleyicilerden 1800 beğeni almış.
Ancak YouTube'un en parlak yıldızları milyonlarca dolar kazanırken, Browning'in videolarının para kazanması çoğu zaman engelleniyor. Bunun sebebi de "izleyicileri üzecek, iğrendirecek ya da şoke edecek içerik reklama uygun olmayabilir" şeklindeki kapsamı oldukça geniş tutulabilecek YouTube kuralı. Bu nedenle Browning avcılığı hâlâ bir yan iş gibi yürütüyor.
UZMANLAR AVCILARI PEK DE ONAYLAMIYOR
Tezgâh avcılığı konusunda çekinceleri olan sadece YouTube değil. Surrey Üniversitesi'nde kriminoloji alanında doktora yapan ve yakın zamanda bu alanda bir makale yayımlamış olan Jack Whittaker da benzer görüşte. Whittaker, bazı avcıların aidiyet kazanmak istediğini, bazılarının polisin eylemsizliğinden bıktığını, bazılarının da sıkıntıdan bu işe girdiğini söylüyor. Whittaker, bazı avcıların kullandığı aşağılama taktikleri ile "göze göz" mentalitesini de onaylamıyor.
Whittaker, "Ben hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir sistemde yaşamamız gerektiğine tüm kesinlikle inananlardanım" diyor ve söz konusu faaliyetlerin güvenilirliği olması için avcıların dolandırıcının bilgisayarına girmek ve dosyalarını silmek gibi etik ve yasal olmayan eylemlerinden vazgeçmesi gerektiğini belirtiyor. (Örneğin YouTube'da 14 milyon izlenmiş olan bir videonun başlığı "Scammer Rages When I Delete His Files" yani "Dosyalarını Sildim, Dolandırıcı Delirdi!".)
İş piyasasındaki aşırı kalabalık, Hindistan merkezli dolandırıcı çağrı merkezlerinin sayısının artmasına yol açıyor. Whittaker, tezgâh avcıları ve takipçileri arasında Hindistanlılara yönelik ırkçılığın da önemli bir sorun olduğuna dikkat çekiyor. Browning ise videoların altına yazılan ırkçı yorumları kaldırmak zorunda kaldığını belirtiyor.
Whittaker, "Bence gerekli becerilere sahipler ve dünyaya faydalı olabilirler ama yönlendirilmeye ihtiyaçları var" diyor ve ekliyor: "Bence bu gönüllüleri güvenlik sisteminin içinde nasıl daha iyi kullanabileceğimize dair derin derin düşünmek zorundayız."
"GALİBA FAZLA İLERİ GİTTİM"
Tezgâh avcıları arasında da Whittaker'ın söylediklerine hak verenler mevcut. Örneğin 2000'lerin başlarında imza attığı bir avcılık operasyonuyla dünyanın en büyük avcı forumunda büyük bir üne kavuşan Amerikalı yazılım mühendisi Edward onlardan biri.
O meşhur numarada Edward ve arkadaşları, Omar isimli bir dolandırıcıyı kendisine kârlı bir iş teklifi yaptıkları yönünde ikna etti. Omar böyle bir iş olmadığını ancak 600 millik bir uçak yolculuğu yaparak Lagos'a gittiğinde kapılar yüzüne kapanınca fark etti.
Edwards, sonrasını "Bizi arıyordu çünkü parası yoktu. Evine nasıl döneceğini bilemiyordu. Ağlıyordu" diye anlatıyor ve şöyle devam ediyor: "Yani, ona inandım mı inanmadım mı ben de çok emin değildim ama o noktada 'Ah ben galiba fazla ileri gittim' diye düşündüm."
Edwards eylemlerine, askerliğini yaparken ücra bir bölgeye gönderilmesi sonucu başladığını Omar olayının da son işi olduğunu anlatıyor. Günde 4-5 saatini dolandırıcılarla telefonda geçirmeyi bir "yarı zamanlı iş" olarak tarif eden Edwards, "bu sayede bir aidiyet ve dostluk hissine kavuştuğunu" söylüyor.
Bugün geçmişteki eylemlerini değerlendirmesi istendiğinde ise Edward, "Adımın açıklanmamasını istememin bir sebebi var. Kendimden biraz utanıyor gibiyim. İnsan bir noktada, 'Aa, yoksa ben kötü adam mıydım?' diye düşünüyor" ifadelerini kullanıyor. Edward bugün adaleti kendi eliyle tahsis etme fikrine de karşı çıkarak dolandırıcıları ayıklamanın teknoloji platformlarının işi olduğunu söylüyor.
"KÜÇÜK AMA ÖNEMLİ BİR FARK"
Ancak halkın gittikçe karmaşıklaşan dolandırıcılıklar karşısındaki çaresizliği de artıyor. (Örneğin bu yaz bir e-posta tezgâhıyla dolandırılan Browning'in YouTube kanalı bir süreliğine bu nedenle kapandı.) Dolayısıyla avcılar işlerine devam ediyor.
Onlardan biri de Ontario'da yaşayan 23 yaşındaki Cassandra Raposo. 2020'de pandemi nedeniyle eve kapandığı dönemde avcılığa başlayan Raposo'nun TikTok'ta paylaştığı videolardan biri 1,5 milyon kez izlendi. Raposo dolandırıcılara adının Nancy Drew (dedektiflik yapan genç bir kızın hikayelerini anlatan kitap ve dizinin karakteri) olduğunu söylüyor, kişisel bilgilerini soranlara ev adresi olarak polis karakolunun yerini tarif ediyor ve sinirlenmeleri için sürekli salak rolü yapıyor.
Raposo, "Ben polisin ve teknoloji şirketlerinin bu dolandırıcılıkları önlemek ve sonlandırmak için daha fazla şey yapması gerektiğini düşünüyorum ama bunun zorluğunu da anlıyorum" derken avcılarla polisin iş birliği yapmasını savunuyor. O da videolarını izleyen gençlerin büyüklerini dolandırıcıların kullandığı taktiklere karşı uyarmasını istiyor ve ürettiği içerikler sayesinde dolandırılmaktan kurtulanlardan teşekkür mesajları alıyor. "Videolarım küçük ama önemli bir fark yaratıyor" diyen Raposo, "Beni aradıkları sürece telefonu açmaya devam edeceğim" ifadelerini kullanıyor.
SEBEP SADECE ÇARESİZLİK Mİ?
Okumura için ise eğitim ve önleme en kritik noktalar ama geçmişte bir dolandırıcının yolunu değiştirmesini sağlamışlığı da var. Okumura, "Okulda öğrenciydi, arkadaş olduk. Dolandırıcılık yapmayı bıraktı ve bu işe neden girdiğini bana anlattı. Yaşadığı ülkede çok fazla iş imkânı yok, orada böyle şeyler normal görülüyor" diye anlatıyor.
Okumura konuştuğu dolandırıcının, "Tüm Amerikalılar zengin, aptal ve bencil. Onlardan para çalmak hayatlarında bir şeyi değiştirmiyor" diye düşündüğünü aktarıyor. Browning ise bu kadar iyi niyetli olduklarına inanmıyor değil zira bilgisayarlarına uzaktan eriştiği bazı dolandırıcıların arama kayıtlarında "iPhone'un en son modeli" gibi aramalar gördüğünü belirtiyor.
Okumura, "Nihayetinde bazı insanlar sadece çaresiz" diyor ve ekliyor: "Bazıları gerçekten pislikler ve umurlarında değil. Bu yüzden ben işin komik tarafına odaklanıyorum. Yaptığım en kötü şey zamanlarını boşa harcamak."
The Observer'ın "Who scams the scammers? Meet the scambaiters" başlıklı haberinden derlenmiştir.