Güncelleme Tarihi:
SAĞ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) partisi meclise girdiğinden bu yana gazeteciler arasında hummalı bir tartışma başladı. Popülist parti ve siyasetçiler hakkında gazetecilerin tavrı ne olmalı? Onlar hakkında haber yapılmalı mı yoksa yapılan her haber bu partilerin popülerliğini arttırarak daha da başarılı olmalarını mı sağlar?
Haberciler arasında bu tartışma süredursun, AfD Meclis Grup Başkanı Alice Weidel medya kuruluşlarına kendilerini “görmezden geldikleri ve parti hakkında yaptıkları sahte haberlerle halka yanlış tanıttıkları” ithamında bulundu. Ancak partiden gelen açıklamalara bakılırsa AfD bundan sonra medya ve basın konusunda atağa kalkmak istiyor.
Focus haber dergisinde yayınlanan bir habere göre sağ popülist parti AfD yakın zamanda bir basın ve haber merkezi kurmayı planlıyor.
HEDEF GENİŞ KİTLELER
AfD Meclis Grup Başkanı Weidel’ın basın danışmanı Daniel Tapp, Deutsche Welle’ye verdiği bir demeçte merkezin ne gibi faaliyetler yürüteceği konusunda ipuçları verdi.
“Yeni haber merkezinde basınla alakalı tüm işlerimizi bir arada yürütmeyi ve daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyoruz” şeklinde konuşan Tapp özellikle sosyal medya faaliyetlerinin profesyonelleştirileceği vurgusunu yaptı.
AfD vekillerinin geniş kitlelere ulaşamadığını ve bu durumun iyileştirilmesi gerektiğini de vurgulayan Tapp, “Mecliste yapacağımız girişimler ve diğer fraksiyonların meclis çalışmaları hakkında haberler yapılacak” dedi.
SOSYAL MEDYADA POPÜLER
AfD’li Daniel Tapp’ın bu sözlerin gerçeklerle örtüştüğünü söylemek oldukça zor. Her ne kadar AfD Meclis Grup Başkanı Alice Weidel “üstü örtüldüğünü” iddia ettiği konular hakkında haber yapılacağını ve sosyal medyada zayıf olduklarını iddia etse de partinin Youtube kanalındaki videolar bunun tersini gösteriyor. AfD’nin “kitlelere ulaşmadığını” iddia ettiği videolar, diğer partilerin Youtube kanallarına yükledikleri videolardan çok daha fazla tıklanıp izleniyor.
AfD’yi yakından takip eden gazeteci Maria Fiedler, Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel gazetesinde ele aldığı bir yazıda “AfD meclisi kendi sahnesi olarak kullanmayı başarıyor” yorumunda bulundu. AfD’nin sosyal medyadaki aktivitelerini mercek altına alan Fiedler, partinin meclis konuşmalarının Youtube’da yüzbinlerce kez tıklandığını, Twitter’da ve Facebook’da beğenilen paylaşımlarının ses getirdiğini belirtiyor. Fiedler’e göre, bu faaliyetleriyle AfD genel kurul oturumlarında yaşanılanları paylaşarak halk nezdinde inanılan ve görüşlerine önem verilen bir parti haline geldi.
DİĞER PARTİLER NE YAPACAK?
AfD’nin sosyal medya kanallarındaki bu başarısı diğer partilerin de kendi kanallarını daha dikkatli incelemelerine neden oldu. Ancak diğer partiler şimdilik AfD’nin medya atılımı hakkında sessiz kalmayı tercih ediyor. Yalnızca Hıristiyan Birlik (CDU/CSU) sözcüleri rakip partilerin iletişim faaliyetleri hakkında yorumda bulunmayacaklarını dile getirdi.
MERKEZ NASIL ÇALIŞACAK?
Alice Weidel’ın sözünü ettiği haber merkezinin ne tip çalışmalar yapacağı bir muamma. Partinin fraksiyon yöneticisi ve basın sözcüsü Jürgen Braun da konu hakkında kendisine yöneltilen soruları cevapsız bırakmayı tercih ediyor. Daha önce bir televizyon kanalında gazeteci olarak çalışmış ve basın danışmanlığı yapmış olan Braun’un partinin yeni girişiminde önemli bir rol oynayacağına kesin gözüyle bakılıyor.
DAVAYLA TEHDİT EDİYOR
Şüphesiz ki siyasetçiler açısından medyada görünür olmak önemli. Bunun ne denli önemli olduğunu eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder “Almanya’yı yönetmek için Bild, Bild gazetesinin Pazar eki ve televizyonlar bana yeter” şeklinde dile getirmişti. AfD’nin Schröder’in yolunda gittiğini söylemek herhalde yanlış olmaz.
Peki, uzmanlar bu konuda ne diyor? Medya uzmanı Bernd Gäbler AfD’nın medyaya getirdiği eleştirilere katılmıyor ve partinin basında daha fazla yer bulmak istediğini belirterek, AfD parti eşbaşkanı Jörg Meuthen’in geçtiğimiz sene daha fazla televizyon programına davet edilmek için hukuki yollara da başvurmak istediğini hatırlatıyor.
AFD ÇOĞULCULUĞA KARŞI
Gäbler, 2017’nin Ağustos ayında Deutschlandfunk radyosu ile söyleşisinde, bu tartışmaların daha fazla programa davet edilebilmek için dava açmaya kadar gitmesi halinde gazetecilerin işine karışılmasının önünün açılacağını ve bunun da haber merkezlerinin özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geldiğini belirterek “AfD yapısı itibariyle çoğulculuğa karşı” diyor.