Güncelleme Tarihi:
ABD’nin en kıdemli diplomatları arasında sayılan James Jeffrey ülkesinin son 10 yılda Türkiye’de görev yapan büyükelçileri arasında özel bir yeri var. Ankara ile Washington arasındaki krizli dönemlerde büyükelçilik yapmasına rağmen açık sözlülüğüyle Türk hükümetlerinin güvenini kazanmış bir isim. Geçen yaz 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaptığımız röportajdaki “Erdoğan bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor, dostumuz olmaya çalışmıyor. Bu nedenle de Erdoğan Washington’da sevilmiyor” sözleri çok tartışılmıştı. Geçen hafta Beyaz Saray’daki Trump-Erdoğan randevusunu yine çarpıcı tespitlerle değerlendirdi. Hürriyet’e konuşan Jeffrey, YPG’nin PKK’nın bir parçası olduğuna hiçbir şüphe olmadığını anlattı:
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump’ın ilk yüz yüze randevusunu sonuçları itibarıyla nasıl değerlendirdiniz?
Açıklamalardan ve yorumlardan gördüğüm kadarıyla çok olumlu. Türkiye ve ABD’nin bölgedeki sorunlarla birlikte baş edebilmesi için bir fırsat olduğu ortaya çıktı. O sorunlardan biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen ay İstanbul’daki Atlantik Konseyi zirvesinde dikkat çektiği Farsların yayılma politikası. Suriye’deki korkunç durum bu yayılması politikanın bir sonucu.
İran kartı Erdoğan’ın Trump ile görüşmesinde ABD’nin YPG’ye desteği çerçevesinde masaya getirdiği bir husus. ‘İran’ın desteklediği PKK ile ilişkileri bariz olan YPG’ye silah verdiğinizin farkında mısınız?’ şeklindeki argüman Washington’da tutar mı?
Eğer ilişki bugün atılan temeller üzerinden ilerlerse Washington hem İran’a karşı hem de Sünni radikalizmine karşı Türkiye, Suudi Arabistan ve İsrail’i bir araya getirebilir. Erdoğan da Trump da İran’ın etkisinin dengelenmesinden yana. Obama’nın böyle bir derdi yoktu. Dolayısıyla Trump ve Erdoğan’ın İran stratejik bir yakınlığı var. Bu yönde hızla olumlu sonuç alınabileceğine inanıyorum.
ABD ordusunun YPG’ye vereceği silahların niteliği nedir?
Birinci grupta gece görüşü sağlayan gözlükler, telsizler ve GPS cihazları var. Aslında bunlar zaten Suriye pazarında kolaylıkla sağlanabilecek ekipman ama ABD’nin bunları vermesinin sebebi idamesine de hâkim olmak. Rus, Fransız ya da Çin malı olanların tamirini Amerikan ordusu bilmez. İkinci grupta silahlandırılmış zırhlı araçlar var. Bunlar Türk ordusu gibi modern ordularla savaşta bir anlamı olmayan araçlar. Üçüncü grupta ise ağır patlayıcılarla donatılmış kamyon ve benzeri araçların bertaraf edilmesine yarayan tanksavar ve havan topları var. Ağır tanksavarlar her türlü ordu açısından bir tehdittir. Dolayısıyla da Amerikan ordusunun bunlardan kaç tane verileceği ve sadece teröristlere karşı kullanılacağı konusunda çok titiz davranacağına inanıyorum.
ABD-YPG İLİŞKİSİ
Türklerin müttefik ABD’nin PKK ile ilişkisi malum YPG’ye ağır silah vermesini içselleştirmesinin mümkün olmadığını bilecek kadar Türkiye’yi tanıyorsunuz. O silahların Türkiye’ye karşı dönmeyeceğinden nasıl emin olabiliriniz?
Washington verilecek silahların sayısını ve türünü sınırlamak için itina gösterecektir. Şunu unutmayın; bir terör örgütünü yenecek silahlarla geleneksel bir orduyu yenebilecek silahlar farklıdır. Ama temel nokta şu; ABD YPG ile uzun vadeli bir ilişkiyle ilgilenmiyor. ABD, YPG’yi tek bir konuda araç olarak görüyor; DEAŞ’ın hezimete uğratılması. Yoksa YPG’yi Ortadoğu’daki yeni en yakın dostu falan gördüğü yok. ABD’nin Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkisi tamamen farklıdır. Bu zaten Türkiye ile ortaklaştığımız bir ilişki. YPG PKK’ya sadakatini sürdürdüğü sürece Iraklı Kürtlerle sahip olduğumuz ilişkinin benzerini onlarla kurabileceğimizi düşünmüyorum. Sadakat ifadesini de son derece bilinçli kullanıyorum. Zira YPG’nın Öcalan’a ve PKK’ye sadakati bariz.
HİZBULLAH VE İRAN
O halde YPG’nin PKK’nın bir parçası olduğunu kabul ediyorsunuz, doğru mu?
Bütün göstergeler YPG’nin PKK’nın bir parçası olduğunu ortaya koyuyor. Hizbullah’ı ele alın. İran’dan farklı mıdır? Görünüşte evet; bir kere Araplar ve Lübnan’dalar. Ancak emir ve talimatları İran’dan alıyorlar. Bunu Suriye’de bir kez daha net olarak gördük. YPG ile PKK’nın da aynı türde bir ilişkisi var.
Erdoğan ile görüşmesinin ardından Trump Türkiye’nin istediği silahları göndereceklerini söyledi. Pentagon ise PKK ile mücadelede yeni bir plan üzerinde işbirliği sinyalleri verdi. Bir yanda YPG’ye silah gönderiliyor, bir yanda mesajlar. ABD’nin aksi istikametteki iki adımını nasıl bir çerçeveye oturtmak lazım?
Bakın dürüst olalım, YPG Türkiye ile savaşmıyor. Elbette bu Türkiye’ye karşı bir tehdit olmadığı anlamına da gelmez. Hizbullah da İsrail’e karşı savaşmıyor ama biz Hizbullah’ın İsrail’e karşı varoluşsal bir tehdit olduğunu kabul ediyoruz. Ancak öte yandan şu anda YPG Türkiye’ye saldırmıyor. Türkiye’nin de YPG’ye yönelik saldırıları istisna ve çok sınırlı. Oysa PKK Türkiye ile, Türkiye de PKK ile savaşta. Daha önceki yıllarda bu meselenin farklı boyutlarının içindeydim; askeri ve istihbarat işbirliğinin detaylarına giremeyeceğim farklı boyutları var. Çok derin bir işbirliğinden söz ediyoruz ve emin olun bu daha da derinleştirilebilir. Yani askeri anlamda PKK’ya karşı yapılabilecek çok şey var ve bence ABD bunları yapma niyetinde.
GÜLEN VE ZARRAB DOSYALARI
Fetullah Gülen ve Rıza Zarrab dosyalarında Erdoğan istediğini alabildi mi?
Karşı taraf kendilerini dinliyor ama ABD yönetiminin yapabileceği şeyler sınırlı. Evet yönetim Gülen teşkilatının ABD’deki faaliyetlerini sınırlayabilir ve bence bunu yapmalı. Ama iade dosyasında fazla bir şey yapamaz çünkü dosya tamamlanmalı ve mahkemeye gönderilmeli. Son dönemde Amerika içinde yaşanan pek çok siyasi mesele Trump yönetiminin Adalet Bakanlığı’nı, yargıçları ve savcıları kontrol etmediğini kanıtladı. Zarrab davası bir hâkim ve savcının elinde. Gördünüz Başkan Trump göreve geldiğinden beri yasal bir davaya her müdahale etmeye çalıştığında başı büyük derde girdi. Yeniden denemek kendisi ve yönetimi için büyük bir tehdit olur ve o nedenle de bunu yapmayacak.
JAMES JEFFREY KİMDİR?
James Jeffrey, 2008-2010 yılları arasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi olarak görev yaptı. Ankara öncesinde Washington’da dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un Ulusal Güvenlik Danışman vekiliydi. Ankara’dan sonra Bağdat’a tayin oldu. 2012 yılında emekli olduğunda ülkesinin ABD’nin Bağdat Büyükelçisi’ydi. 2013 yılından bu yana ABD’nin prestijli düşünce kuruluşlarından Washington Enstitüsü’nde çalışmalarını sürdürüyor.