Faruk ZABCI LONDRA
Oluşturulma Tarihi: Aralık 24, 2005 00:00
Çuval vakası sırasında ABD birlikleri tarafından gözaltına alınan 11 Türk askerine can yoldaşı olan Türk asıllı Amerikalı Çavuş Mehmet Mican Çavuşoğlu, iki buçuk yıl sonra bir sırrı açıkladı: "Amerikalı albay, özel tim komutanı Aydın Binbaşı’dan benim yanımda özür diledi, generalin özrünü de iletti. Albay, 1993 yılında birlikte çalıştıkları binbaşıyı yakından tanıyordu."
4 Temmuz 2003’teki Süleymaniye baskınında gözaltına alınan Türk Binbaşı Aydın E. ile bugüne kadar Türk basınından sadece Hürriyet ve tercüman olarak da Bağdat Havaalanı’nda görevli Giresunlu Amerikan askeri Mehmet Mican Çavuşoğlu konuşabildi.
İşte o Mehmet Çavuş, 2,5 yıl sonra Hürriyet’e, olayların perde arkasıyla ilgili, bugüne dek günışığına çıkmayan bir sırrı açıkladı: "Bağdat Havaalanı’nın güvenliğinden sorumlu albay, 6 Temmuz günü Aydın Binbaşı’dan benim yanımda özür diledi. Komutanları olan generalin özrünü de iletti."
11 kişilik Türk özel timi, 4 Temmuz’da gözaltına alındıktan sonra Kerkük Havaalanı’nda sorgulanıp, ardından başlarına çuval geçirilip turuncu tulum giydirilerek Bağdat Havaalanı’na götürülmüş ve orada Amerikan Ordusu’nda çavuş olarak görev yapan Mehmet Mican Çavuşoğlu (36) ile karşılaşmıştı. Mehmet Çavuş, Türk askerine yardımcı olmuş ve moral vermişti. Şimdi Mehmet Çavuş, hatalarını anlayan havaalanının güvenliğinden sorumlu Amerikalı albayın 6 Temmuz 2003 tarihinde, Türk askerler serbest bırakılmadan bir gün önce geceyarısı askerlerin kaldığı birinci kattaki camekanlar arasındaki alana gelerek Binbaşı Aydın’dan özür dilediğini anlatıyor:
ONLARLA GURUR DUYDUM
"Özür benim yanımda oldu. Özel istek üzerine tercümanlık yaptım. Yoksa savaş askeriyim. Amerikalı albay Türk özel kuvvetler komutanını 1993 yılında beraber çalıştıkları dönemden çok iyi tanıyordu. Özel olarak özür dilemesinin yanı sıra komutanları generalin özrünü de iletti.
Bağdat’ta kaldığım 6 ayı ve Türk özel kuvvetlerinin gözaltına alınmasını hayat boyu unutamam. Türk askerlerine yapılan muamele beni çok etkiledi, çok rahatsız etti. Bağdat’ın güneyinde Bradley zırhlı aracında görev yapıyordum. O gün Kuzey Irak’a gideceğim söylenerek beni havaalanına çağırdılar. Türk askerlerinin alana getirildiklerinden haberim yoktu. Salona girip de içerideki 20-22 kişinin Türk olduğunu öğrenince beynimden vurulmuşa döndüm. Onlara yakamdaki Çavuşoğlu ismini gösterdim. Hatta zafer işareti yaptım. Onlarla tanışmak benim için bir gurur vesilesiydi.
Orada nöbet tutan acemi askerler ben çavuş olduğum için sorularıma hemen yanıt verdiler. Silahım M-4’ü nöbetçilere teslim edip salona girdim. Beni çok sıcak karşıladılar. 11 özel kuvvet askeri dışında, biri Kayserili iki işadamı, bazı Türkmenler, bir aşçı ve timin muhafızı bazı Türkmenler vardı. Binbaşı Aydın ile 3-4 saat konuştuk. Onlara su getirdim. Geceyarısına doğru Amerikalı albay yanımıza geldi ve eskiden istihbarat alışverişi yaptığı Binbaşı Aydın’dan özür diledi."
Yüzde 100 Türk’ümBağlı olduğu Cavalry Birliği’nden (Süvari Birliği- şimdi zırhlı motorize birlik) ve Çavuşoğlu isminden esinlenerek arkadaşlarının "Başçavuş Cav" diye hitap ettikleri Mehmet Mican Çavuşoğlu, tatildeyken Hürriyet’e telefonla yaptığı açıklamalarını şöyle noktaladı: "Ben yüzde 100 Türk’üm. Her ne kadar ABD ordusundan olsam da Amerikalılar beni Türk olarak kabul etmek zorundalar."
Neden sadece ellerini çektirdiBİNBAŞI Aydın E., ilk karşılaştığımızda resmini çekmeme, ismini yazmama karşı çıktı. Gözaltına alınırken ellerine takılan kelepçelerin sıkılmasıyla yaralanan kollarını gösterirken kin dolu olan komutan, "Sadece kollarımın resmini çekin. Belki taşıdığım saatten kimliğimi çıkartırlar ama herkes bize Amerikalıların kötü muamelesini görsün" demişti. Benle görüştükten birkaç gün sonra Binbaşı Aydın, kendisini Türkiye’de sabırsızlıkla bekleyen eşi ve çocuğuna kavuşmak için sivil elbiselerini giyerek, otomobille Türkiye’ye döndü. Amerikan askeri istihbaratının yakından tanıdığı ve Bağdat Havalimanı’nda kendisinden özür dilediği özel kuvvetler komutanının bugün hangi tehlikeli görevde bulunduğu bilinmiyor.
Şehit olur ama 50-60 kadarını da öldürürdükÖzel tim komutanı Binbaşı Aydın E., çuval olayından sonra Süleymaniye’de Faruk Zabcı’ya uzun uzun içini dökmüş ve "Onlardan 50-60 askeri götürür şehit olurduk ama, arkamızdan terörist damgası yiyebilirdik. Doğru kararı verdiğime inanıyorum" demişti.
11 Türk askeri Bağdat’ta serbest bırakıldıktan sonra Süleymaniye’deki Türk Özel Harekat Karargahı’nda 3-4 gün sürekli görüştüğümüz komutan Binbaşı Aydın E., Amerikalıların yaptıklarına akıl erdiremiyordu. Karargahı daha önce ziyarete gelen Amerikalı askerlerin kendilerine birdenbire neden terörist muamelesi yaptıklarına anlam veremiyordu. Neden savaşıp şehit düşmedikleri eleştirileriyle sarsılan komutan, bana "Bir anda karar vermem gerekiyordu. Askerlerime ya silahları alın ya da silahları atın demem gerekiyordu. Ağzımdan atın yerine ateş açın çıksaydı orası kan gölüne dönerdi. Belki hepimiz ölürdük ama onlardan da 50-60 askeri götürürdük. Ama arkamızdan terörist damgası yiyebilirdik. Bu yüzden en doğru kararı verdiğime inanıyorum" diye içini dökmüştü.
O ŞEREFLİ BİR KOMUTAN
Özel tim Bağdat Havalimanı’nda gözaltındayken tercümanlığa gönderilen Mehmet Mican Çavuşoğlu, Binbaşı Aydın’ı kahreden azabı şöyle ifade etti: "Şerefli, gururlu, kahraman bir komutandı. Onunla tanışmaktan gurur duyuyorum. 3-4 saatlik görüşmemiz sırasında olaya lanet etti. Orduya leke sürüldüğünü, Amerikalıların şerefle taşıdığı üniformayı yerin dibine geçirdiklerini söyledi. ’Devamlı bize geliyorlardı. Oradaki istihbaratı almak için büromuza girip çıkıyorlardı. Onları düşman olarak görmedik. Bilsem, 11 kişiyi de şehit ederdim ve orduma bu lekeyi sürdürmezdim ama onlardan da en az 40 kişiyi götürürdük. Dost gibi geldiler. Kürtlerin gammazlamasına geldiler’ dedi."