Güncelleme Tarihi:
Dünya genelinde 50 milyondan fazla kişiyi etkileyen Alzheimer, çağımızın en tehlikeli hastalıklarından biri kabul ediliyor.
Hastalığa neyin sebep olduğu halen kesin değil. Bilim insanları ve araştırmacılar kanıtlardan çok teoriler üzerinden hareket ediyor. Bu teoriler arasında en fazla kabul göreni ise hastalığın beyinde oluşan amiloid beta plakları tarafından tetiklendiği yönünde.
Hal böyle olunca geçtiğimiz cuma günü gelen bir haber, bilim dünyasında deprem etkisi yarattı.
Science dergisi, amiloid beta plakları teorisini ilk kez gündeme getiren ve Alzheimer araştırmalarında bir dönüm noktası kabul edilen 2006 tarihli makalenin "manipüle edilmiş" veriler üzerine kurulu olduğuna yönelik "şoke edici" kanıtlar yayımladı.
Bir başka deyişle, bilim insanlarının 16 yıl boyunca yürüttükleri ve söz konusu makalenin bulguları üzerinden hareket eden yüzlerce Alzheimer çalışmasının temeli sarsılmış oldu. Bu da hastalığın tedavisinin ya da ilacının bulunması için gösterilen tüm çabaların ve harcanan milyarlarca doların çöpe gidebileceği anlamına geliyor.
2006'DAKİ KEŞİF BÜYÜK HEYECAN YARATMIŞTI
En başa dönersek...
2006 yılında Minnesota Üniversitesi'nden uzmanlar, Nature dergisinde yayımlanan makalelerinde, genç sıçanlara enjekte edildiğinde demansa yol açan bir tür amiloid beta keşfettiklerini duyurdu.
O güne kadar beyin dokusunda bulunduğu takdirde hafıza kaybına yol açtığı tespit edilmiş herhangi bir madde yoktu. Dolayısıyla uzmanların keşfi, Alzheimer'ın sebebine ilişkin bir somut delil olarak kabul edildi.
İlerleyen yıllarda bu makale neredeyse tüm Alzheimer araştırmalarının temelini oluşturdu. Birçok başka araştırmanın kaynakça kısmında Nature'daki makaleye atıflar yapıldı. Dünyanın dört bir yanındaki laboratuvarlar beyinde biriken plakları temizleyen ilaçlar geliştirmek için çalıştı.
Ancak Science dergisinin 6 ay boyunca gerçekleştirdiği soruşturma, 2006'da yayımlanan makalede kullanılan farelerin beyin görüntüleri üzerinde oynanmış olduğuna dair güçlü kanıtlar ortaya koydu.
Merkezi İngiltere'de bulunan Alzheimer Araştırmaları kuruluşu Science'ın iddialarını "fazlasıyla ciddi" diye nitelendirdi.
Soruşturmaya danışman olarak destek veren adli bilimler görüntüleme uzmanı Elizabeth Bik, Science dergisine yaptığı açıklamada, makalenin yazarlarının farklı deneylerden elde edilmiş görüntüleri bir araya getirmiş gibi göründüğünü söyledi.
Bik, "Elde edilen deney sonuçları istenen sonuçları tutmamış ve söz konusu veri daha iyi bir hipotezle uyum sağlaması için değiştirilmiş olabilir" diye konuştu.
ABD'NİN YETKİLİ KURUMLARI KONUYU GÜNDEME ALDI
Minnesota Üniversitesi'nde gerçekleştirilen araştırmaya ilişkin soru işaretleri ilk kez Tennessee'de bulunan Vanderbilt Üniversitesi'nde görevli bir nörobilimci olan Dr. Matthew Schrag tarafından ortaya atıldı.
Deneysel bir Alzheimer ilacı üzerinde çalışmakta olan Schrag, verilerde bazı anomaliler keşfetti. Bu keşfini yazdığı bir ihbar raporuyla ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri'ne (NIH) bildiren Schrag, araştırmanın, "tüm araştırma alanını yanlış yönlendirme potansiyeli bulunduğu" noktasına vurgu yaptı.
İddiaları bağımsız uzmanlarla birlikte yeniden değerlendiren Science dergisi de kendi soruşturmasının "Schrag'ın şüphelerini çok güçlü bir biçimde desteklediğini" açıkladı.
Minnesota Üniversitesi'ndeki uzmanlar araştırmalarının arkasında duruyor. Ancak yine de NIH iddiaları gündemine aldı. NIH'in de araştırma verilerinin şüpheli olduğunu kabul etmesi durumunda konu ABD Araştırma Güvenilirliği Dairesi'ne sevk edilecek.
Diğer yandan Nature dergisi de bir soruşturma başlattı ve 2006'da yayımlanan makalenin açılış sayfasına okurlara hitaben "sonuçlardan faydalanırken tedbirli olmaları" uyarısı eklendi.
Schrag'ın ve Science'ın iddiaları kanıtlanırsa, Dr. Andrew Wakefield'ın kızamık-kabakulak-kızamıkçık (KKK) aşılarının otizme yol açtığı yönündeki yalanlanmış makalesinin 1988'de Lancet'te yayımlanmasından bu yana görülmüş en büyük bilim skandallarından biri yaşanabilir.
KÖKLERİ 1900'LERİN BAŞINA DAYANIYOR
Demans hastalarının beyinlerindeki plaklar ilk kez 1906 yılında Alman psikiyatr Alois Alzheimer tarafından keşfedildi. Ardından 1984 yılında bu plakların ana unsurunun amiloid beta olduğu bulundu.
Sonraki 20 yıl boyunca beyindeki amiloidi hedef alan yüzlerce çalışma yapıldı ancak hepsi başarısız oldu. Bu da amiloid teorisinin bir kenara bırakılmasıyla sonuçlandı. 2006'da yayımlanan Minnesota Üniversitesi makalesi, bu tabloyu tersine çevirdi.
O günden bu yana üniversiteler, araştırma kuruluşları ve ilaç şirketleri, beyni amiloidden temizleyecek tedaviler için yüzlerce araştırma ve klinik deneme gerçekleştirdi. Milyarlarca dolara mal olan bu çalışmaların hiçbiri sonuç vermedi.
Harvard Üniversitesi'nden nörolojik hastalıklar uzmanı Prof. Dr. Dennis Selkoe, Science'a yaptığı açıklamada, Minnesota uzmanlarının bulduğu amiloidin gerçekten var olduğuna yönelik kanıtların bile "çok küçük olduğunu" belirtti.
Stanford Üniversitesi'nin Nobel ödüllü profesörü Dr. Thomas Sudhof da şunları söyledi:
"En baştaki, en gözle görülen zarar NIH'in fonlarının ve sahada çalışanların emeklerinin boşa gitmiş olması. Çünkü insanlar bu sonuçları kendi deneyleri için bir başlangıç noktası olarak kullanıyor."
BAŞKA AMİLOİD PROTEİNLERİ DE VAR
Minnesota Üniversitesi'ndeki araştırmacılar ise bulgularını savundu ve amiloidin Alzheimer'da önemli bir tetikleyici olduğuna "halen inandıklarını" ifade etti.
Merkezi İngiltere'de bulunan Alzheimer Araştırmaları kuruluşunun üst düzey yöneticisi Dr. Sara Imarisio, Telegraph'a yaptığı açıklamada Schrag'ın ve Science'ın bulgularını "Bu suçlamalar fazlasıyla ciddi" sözleriyle değerlendirdi ve ekledi:
"Tartışmaya açılan tüm yayımlanmış bulguları görmemiş olsak da bilimde suistimale ilişkin her iddianın soruşturulması ve gerekenin uygun zeminlerde yapılması gerekir.
"Araştırmacılar meslektaşlarının bulgularına güvenebilmeli ki demans gibi hastalıklardan etkilenen insanlar adına ilerleme kaydedebilsinler."
Amiloid proteinin Alzheimer hastalığının beyindeki gelişimine ilişkin en etkili teorinin merkezinde yer aldığını da hatırlatan Imarisio, "Ama tartışmaya açılan araştırma spesifik bir amiloid tipine odaklanıyor. Bu suçlamalar, proteinin hastalıktaki rolüne ilişkin onlarca yıllık araştırmayla elde edilen bilgi havuzuna zarar vermiyor" dedi.
Alzheimer Topluluğu'nun araştırmadan sorumlu direktör yardımcısı Dr. Richard Oakley de "Demansta beyin hücresi ölümüne katkı sağladığını bildiğimiz birçok farklı amiloid tipi var. Eğer buradaki suçlamalar doğruysa kurunun yanında yaşı da yakmamıza gerek yok" diye konuştu.
'BİLGİLERİN ÇARPITILMIŞ OLMASI ÇALIŞMALARI DERİNDEN ETKİLER'
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Hatice Köse Özlece de “Bilgilerin çarpıtılmış olma ihtimali, hastalığın tedavisi üzerindeki çalışmaları derinden etkileyebilir” dedi ve şu detayların altını çizdi:
-- Araştırma kurumları, ilaç şirketleri beyni amiloidden arındırmak ve tedavileri denemek için bugüne kadar milyarlarca dolar harcadı. Ancak hiçbiri hastalığın tedavisinde kesin çözüm olmadı. Dolayısıyla bu teori, Minnesota makalesi 2006'da yayınlanana kadar büyük ölçüde terk edilmişti. Fakat son şimdi görülen o ki son iddialar ile işler biraz daha karmaşık bir hal aldı.
-- Aslında amiloidler vücutta doğal olarak bulunan ve üretilen protein parçacıklar. Amiloid beta ise amiloid plaklarının temel bileşeni olarak Alzheimer hastalığında çok önemli rol oynayan bir peptit. Bilinmeyen bir sebeple amiloid beta parçacıkları nöronlar arası alanda birikmeye başlar. Beta amiloidler çok yapışkan olduğu için birbirlerine ve nöronlar arasındaki yapılarla birleşerek amiloid plakları oluşturur.
-- Özellikle küçük yapıdaki plaklar iki nöron arasında bilgi alışverişinin yapıldığı bölgelerde birikerek iletişimi engeller. Ayrıca bu plakların varlığı inflamatuar hücreleri o bölgeye çekerek beyinde kronik, yavaş gidişli ve sinsi bir inflamasyona sebep olur. İşte bu kronik ve ilerleyici değişimler Alzheimer ile ilişkilendiriliyordu. Ama her şey değişti gibi…
‘BU İDDİALAR ALZHEIMER İLE İLGİLİ TÜM BİLGİLERİ TEHLİKEYE ATMIYOR’
Bununla birlikte sorgulanan araştırmanın, çok spesifik bir amiloid tipine odaklandığının ve Alzheimer ile ilgili tüm bilgileri tehlikeye atmadığının da altını çizen Özlece şöyle devam etti:
-- Alzheimer hastalığının patofizyolojisinin aydınlatılması, yeni tedavi stratejilerinin gelişmesi için kritik öneme sahip. Henüz kesin bir tedavisi olmayan, yaşam süresinin uzamasıyla ileri yaştaki birçok insanı etkileyen hatta ölümlere yol açan bir hastalıktan bahsediyoruz. Bu kadar yaygın bir hastalığın tedaviler alanında yol alınması tüm dünya için ciddi bir ihtiyaç.
-- Her ne kadar bilgiler şaibeli olsa da bu alanda hâlâ yoğun çalışmalar devam ediyor. Amiloid proteini, Alzheimer hastalığının beyinde nasıl geliştiğine dair en etkili teorinin merkezinde yer alır. Ancak sorgulanan araştırma, çok spesifik bir amiloid tipine odaklanıyor ve bu iddialar, bu proteinin hastalıktaki rolüne dair onlarca yıllık araştırmalar sırasında elde edilen bilgilerin büyük çoğunluğunu tehlikeye atmıyor. Bu nedenle araştırmaların devamı ve yaygınlaştırılması gerekiyor.
Fotoğraflar: Alamy ve Twitter