Almanya'da NSU davası dördüncü yılında

Güncelleme Tarihi:

Almanyada NSU davası dördüncü yılında
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2016 11:13

Almanya'da aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı terör örgütü davasında üç yıl geride kalmasına rağmen NSU cinayetlerindeki sis perdesi hala aralanamadı. Avukat Yıldız: “Merkel’in NSU cinayetlerini aydınlatma sözü tutulmadı. Bunun sorumlusu da Federal Başsavcılıktır” dedi.

Haberin Devamı

Almanya'da 8’i Türk 10 kişiyi öldüren aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü sanıklarının yargılandığı davada üç yıl geride kalırken, cinayetler ve örgütün karanlık bağlantıları üzerindeki sis perdesi hala kaldırılamadı.

NSU terör örgütü tarafından öldürülen Enver Şimşek'in ailesinin avukatı Seda Başay Yıldız 6 Mayıs 2013’te Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde başlayan davanın bu kadar uzayacağını başta öngörmediklerini söyledi.

“Bu yıl eylül ayında kararın açıklanması bekleniyordu ancak duruşmalar gelecek yılın ocak ayına kadar uzadı, daha da uzayabilir” ifadesini kullanan Yıldız, NSU’nun bilinen, hayattaki tek üyesi olan baş sanık Beate Zschaepe’nin iki buçuk yıl boyunca susma hakkında ısrar ettiğini, ardından mahkemenin sorularına yazılı cevap vermeyi kabul ettiğini, bunun da davanın uzamasında etkili olduğunu kaydetti.
Yıldız, bugüne kadar çok sayıda tanığın dinlendiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Baş sanık Zschaepe’nin iki buçuk yıl boyunca konuşmaması nedeniyle çok sayıda tanığın dinlenmesi zorunlu oldu. Akabinde konuşma kararı alınca ve söyledikleri soru işaretlerine yol açınca da süreç uzadı. Hala mahkemenin Zschaepe’ye sormuş olduğu soruların cevaplarını bekliyoruz. Sonra savcılık sorularını yanıtlayacak. Gerçi yanıtlamayacağını söyledi ama bizler de sorularımızı ileteceğiz. Kendisi doğrudan yanıtlamadığı ve yazılı yanıtlar avukatı tarafından okunduğu için de süreç uzuyor.”

Zschaepe’nin konuşma kararı almasının başlarda ailelere umut verdiğini ancak kısa süre sonra bunun hayal kırıklığına dönüştüğünü anlatan Yıldız, baş sanığın cezasını hafifletmeye yönelik taktiklere başvurduğunu ama bunda başarılı olamayacağını dile getirdi.

NSU’NUN KARANLIK BAĞLANTILARI

Başsavcılık tarafından hazırlanan iddianamede NSU’nun yalnızca üç kişiden oluştuğunun ifade edildiğini ancak dava sürecinde ortaya çıkan bilgilerin örgütün çok daha geniş bir kesimle irtibatlı olduğuna işaret ettiğini kaydeden Yıldız, şunları söyledi:

“NSU bize göre sadece 3 kişiden oluşmuyor. Daha çok insan yer almasına karşı haklarında hiçbir şey bilmiyoruz. Federal Başsavcılığın bunları destekleyen 10 kişi hakkında soruşturma yürüttüğünü duyduk. Dosyaları iki kere istedik ama vermiyorlar. Müvekkillerim Almanya gibi bir hukuk devletinde, Başbakan (Angela) Merkel’in söz vermesine karşın bunların nasıl olabileceğine anlam veremiyor.”

Almanya Başbakanı Merkel’in 2012 yılında NSU örgütünün ortaya çıkarılmasının ardından, mağdur ailelere tüm cinayetlerin aydınlatılacağı sözünü verdiğini anımsatan Yıldız, “Merkel’in NSU cinayetlerini aydınlatma sözü tutulmadı. Sorumlusu da Federal Başsavcılıktır” dedi.

İÇ İSTİHBARATIN ROLÜ AYDINLATILAMADI

Alman iç istihbarat örgütü Anayasayı Koruma Teşkilatının geçmişte NSU üyeleri ve cinayetleri hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunun ve istihbarat muhbirleriyle NSU üyelerinin bağlantılarının üç yıldır aydınlatılamadığına işaret eden Yıldız, bu konuda da dirençle karşılaştıklarını dile getirdi.

Önemli bilgilerin kendileriyle paylaşılmadığını belirten Avukat Yıldız, şöyle devam etti:  “Federal Başsavcılık, istihbarat teşkilatı mensupları ve muhbirleri ile ilgili talep ettiğimiz hiçbir dosyayı bizimle paylaşmadı. Bu üçlünün etrafındaki muhbirlerle ilgili talep ettiğimiz dosyaları bize vermiyor. Bizim taleplerimizin yüzde 90’ına olumlu yanıt vermedi. Hakime başvurduk, o talep edince bazı dosyaları aldık ama yine onun da talep ettiği çoğu dosyayı alamadık. Bu tabii ki soru işaretlerine yol açıyor. Neden aydınlatılmak istenmiyor? ”

Avukat Yıldız, kısa bir süre önce Alman kamu televizyonu ARD’de yayınlanan "Der NSU- Komplex" adlı belgeselde, NSU üyelerinden Uwe Mundlos’un sahte kimlikle yaşadığı dönemde iç istihbarat teşkilatına muhbirlik yapan Ralf Marschner'e ait işyerinde çalıştığı iddiasının önemini vurguladı.

Marschner'in NSU davasında tanık olarak dinlenmesini talep ettiklerini aktaran Yıldız, Başsavcılığın ise iddiaların spekülasyondan ibaret olduğunu savunarak bunu reddettiğine dikkati çekti.

Almanya'da, 2000-2007 yıllarında 8’i Türk 10 kişiyi katleden, çok sayıda soygun gerçekleştiren NSU terör örgütünün varlığı ve cinayetlerdeki rolü, 4 Kasım 2011’de tesadüf sonucu ortaya çıkmıştı. NSU üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, 4 Kasım 2011'de bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş, terör örgütü üyelerinin intihar ettiği öne sürülmüştü.

NSU terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle halen yargılanmakta olan Beate Zschaepe ise NSU üyelerinin son kullandıkları hücre evini ateşe verdikten sonra polise teslim olmuştu. 2013 yılının mayıs ayından beri Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi'nde görülen davada, NSU terör örgütünün hayattaki tek üyesi Zschaepe ile örgüte yardım ve yataklık yapan 4 kişi yargılanıyor.

NSU terör örgütü 10 cinayet, 2 bombalı saldırı ve 15 banka soygunundan sorumlu tutuluyor. NSU'yu kuran Neonazilerin, yıllarca hücre evlerde faaliyet göstermelerine rağmen Alman güvenlik birimleri tarafından tespit edilememiş olması ülkede büyük bir skandala yol açmış, daha sonra NSU üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleriyle ilişki kurdukları ortaya çıkmıştı.

Almanya iç istihbarat teşkilatında aşırı sağcı gruplara ve kullanılan muhbirlere ilişkin bazı belgelerin 4 Kasım 2011’den sonra imha edilmesi de kuşkulara yol açmıştı. 2011 yılından bu yana NSU hakkında bilgilere sahip olan ve tanıklık yapması beklenen 5 kişinin şüpheli şekilde ölümleri kamuoyunda tartışmalara yol açmaya devam ediyor.

Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi'nde devam eden davada bugüne kadar 280 duruşma yapılırken, 300’ü aşkın tanık, uzman ve bilirkişi dinlendi.

Almanya yakın tarihinin en büyük terör davası niteliğini kazanan davada, bugüne kadar ki maliyet 40 milyon avroyu aşmış durumda.
2013 yılında ilk duruşma yapılmadan önce davayı izleyebilmek için mahkemeye 927 gazeteci, 324 medya kuruluşu başvurmuş, olağanüstü ilgi nedeniyle davayı izleyebilecek gazetecilerin belirlenmesi için mahkeme kura çekimi yapmak durumunda kalmıştı.

Aradan geçen süre zarfında davayı düzenli olarak izleyen basın kuruluşlarının sayısı 10’a kadar düştü. İzleyici sıraları da çoğu zaman ancak yarı yarıya doluyor.

BAKMADAN GEÇME!