Güncelleme Tarihi:
ALMANYA Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, tatilini Türkiye’de yapan ender Alman politikacılardan. İkili ilişkiler gergin olmasına rağmen geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yaz tatilini Türkiye’de geçirmeyi, Akdeniz’de yelken yapmayı planlıyor. Eski eşi Türk olan Gabriel’in Türkiye’ye, Türk insanına karşı özel bir ilgisi ve ilişkisi var.
Sigmar Gabriel, dünyada ve AB’deki gelişmeleri, değişen dengeleri yeniden ölçüp biçtiği bir kitap yazdı. 236 sayfalık kitabının adı ‘Neuvermessungen’ (Yeni Ölçümler). Kiepenheur&Witsch yayınevi tarafından yayınlanan kitabını Gabriel, AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker ile birlikte Berlin’de tanıttı. Gabriel kitabında sadece dünyadaki hızla gelişen dengeleri, bundan duyduğu kaygıları anlatmakla kalmıyor, önerilerde de bulunuyor. Değişen dünyada yeni oyuncular türediğini, bunların sadece müzakere masasına oturmak isteğiyle yetinmeyip, aynı göz hizasında olmak istediklerini anlatıyor.
30 YIL SONRA
Kitabının daha ilk sayfasında “Avrupa küresel, siyasi ve ekonomik üstünlüğünü kaybetti” kaygısını dile getiren Gabriel, bu konuda şöyle diyor:
“Dünya nüfusu değişiyor. 1993’te 481 milyon nüfusla AB dünya nüfusunun yüzde 9’unu temsil ediyordu. Şimdi 505 milyon nüfusla yüzde 7’sini temsil ediyor. Bugün dünyaya gelen çocuklar 30 yaşına girdiğinde, Avrupa’nın dünya nüfusundaki payı 2050’de sadece yüzde 5 olacak. Çin’in dünya nüfusundaki payı bugün yüzde 20, Hindistan’ın yüzde 18, Latin Amerika’nın yüzde 9. Ekonomik dengeler de değişiyor. AB’nin dünya ekonomisindeki payı 1993’te yüzde 30’un üzerindeydi, bugün sadece yüzde 22. Çin’in gayri safi milli hasılasının dünya ekonomisindeki payı aynı zaman zarfında yüzde 2.4’ten yüzde 15’i aşmış bulunuyor. Hindistan’ınki yüzde 1’den yüzde 3’e çıkmış bulunuyor. Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri ekonomik olarak da bağımsız olmak istiyor. Gelişmekte olan ülkeler teknoloji üreticisi ve satıcısı olmayı talep ediyor. Küresel rekabete karşı yerli malları koruma önlemleri yeniden artıyor. ABD ve Çin hammadde ithalatını düşürdü. Bu gelişmeler ihracat ülkesi Almanya için çok büyük sonuçlar doğurabilir, eğer dinamik bir nüfusa sahip ülkeler ithalatlarını kendi üretimleriyle karşılar, ihracatlarını, yüksek teknoloji ihracatları da dahil artırırlarsa. Almanya ve Avrupa’nın küreselleşmenin otomatik hep en büyük kazananı olacağı bir doğa yasası değil. Neredeyse tüm dünyaya mal ihraç eden Almanya, sosyal giderlerini ihracat fazlasından karşılıyor. Eğer Almanya ekonomik gücünü kaybederse, yeni paylaşım kavgaları çıkar. Bunun en çok kaybedeni alt tabakalar olur.”
KİTABINDA TÜRKİYE’YE DE YER VERDİ
Sigmar Gabriel, kitabında Türkiye konusunda oldukça temkinli, sorgulayıcı bir bakış açısı sergiliyor. Değişen dünyada yeni oyuncular türediğine ve dengelerin değişmeye başladığına işaret eden Gabriel’in saptamaları şöyle devam ediyor:
“Avrupa ve ABD’nin etkisi zayıflıyor. Batı ittifakı bölünme sınavından geçiyor. Türkiye de Batı Avrupa’dan yüzünü çeviriyor ve giderek üyesi olduğu NATO değerleriyle çelişen otoriter bir yönetim yapısı gelişiyor. NATO ise ittifak için gelecek stratejisi nasıl olmalı sorusunu tekrar tekrar sormak zorunda kalıyor. Öteki NATO müttefiklerimize hiç çekinmeden verdiğimiz askeri silahları, Türkiye’ye vermeye devam edebilir miyiz? Eğer Türkiye bunları iç baskı için kullanırsa?
Bugün ABD nüfusunun yüzde 60’dan fazlası Avrupa kökenli. 30 yıl içinde ama Afrika, Asya ve Latin Amerika kökenli Amerikalılar karşısında azınlığa düşecekler. Bu da siyasi yönü değiştirecek. İngilizler bu süreç içinde ABD’yle kendilerine ayrı bir rol biçen ‘özel’ bağlarının giderek azaldığını öğrenecekler ve Avrupa’ya daha fazla ihtiyaçları olduklarını görecekler.
Avrupa olarak eğer komşusu olan yakın ve Ortadoğu’da kenara itilmek istemiyorsak, bu bölgeye karşı tavrımızı değiştirmeliyiz. Askeri olarak değil, içsel olarak. Arap dünyasını hammadde satıcısı rolüne indirgemek ve bunun dışında üçüncü birinin jeopolitik stratejilerine bırakmak, çözüm değil. İnsanlar ve ülkeleri ekonomik çıkar objeleri olarak değil, eşit seviyede komşular olarak görmeli. AB, Doğu Avrupa’ya yönelik izlediği aktif komşuluk politikasını, güçlü bir şekilde Arap dünyasına ve Kuzey Afrika’ya da uygulamalı.”
İÇ BARIŞ TEHLİKESİ
Avrupa’nın etrafında da istikrarsızlığı artırdığını belirten Gabriel, Suriye savaşını buna örnek gösteriyor ve şöyle diyor: “Türkiye giderek demokrasi ve hukuk devleti kurallarından uzaklaşıyor. Toplumsal iç barışın ve çok genç nüfusunun demokratik katılımını tehlikeye atıyor. İnterneti devlet talimatıyla yasaklama tehdidi çözüm olamaz. Demokratikleşme ve dijitalleşme Türkiye ve Arap dünyasında olduğu gibi dünyanın bir çok bölümündeki aktivistler için halen haklı olarak siyasi özgürlüklerin kardeşi olarak algılanıyor.”