Güncelleme Tarihi:
AVUSTURYA Eğitim Bakanı Heinz Fassmann’ın ilk ve ortaokullarda yürürlüğe koymayı planladığı, yeterli seviyede Almanca bilgisi olmayan çocuklara yönelik ‘Almanca teşvik sınıfları’ projesinin 6 ay ila 2 yıl sürmesi planlanıyor. Projenin, sonbahar itibarıyla yürürlüğe girmesi bekleniyor. İhtiyaç halinde her okulda söz konusu sınıfların kurulacağını bildiren bakanlık, bu kapsamda eğitim hayatını sürdüren çocukların mevcut sınıflarından alınarak Almanca teşvik sınıflarına yerleştirileceğini, bu zaman zarfında ilkokullarda haftada 15 saat, ortaokullarda ise 20 saat bu dili geliştirmeye yönelik eğitim verileceğini açıkladı.
Bu arada örgün eğitime başlamış ancak Almanca seviyesi düşük olduğu ileri sürülen çocukların, akranlarıyla matematik, sosyal bilgiler gibi derslere eşlik etmeyecekleri, normal sınıflarıyla yalnız beden eğitimi ve el işi gibi derslere katılacakları belirtiliyor.
Öğrencilerin Almanca yeterliliklerinin nasıl tespit edileceğine dair herhangi bir bilgi paylaşımında bulunmayan bakanlık, 32 binin üzerinde öğrencinin bu sınıflara katılması gerektiğini ifade ederken, sonbahara kadar ülke genelinde yaklaşık 300 yeni öğretmenin işe alınacağını ve 320 sınıfın oluşturulacağını kaydetti.
GETTOLAŞMAYA YOL AÇAR
Ülkenin önde gelen üniversitelerinde pedagoji ve filoloji alanında uzman akademisyenler başta olmak üzere birçok eğitimci ve aktivist, aşırı sağcı hükümetin hayata geçirmek istediği uygulamaya karşı çıkıyor. Eğitimciler, çoğunluğunu yabancı ailelerin çocuklarının oluşturacağı bu sınıfların eğitim alanında ötekileştirme ve gettolaşmaya neden olacağı endişesi taşıyor.
Karma sınıflardan koparılan öğrencilerin, farklı bir sınıfa taşınmalarının psikolojik ve pedagojik olumsuz sonuçlar doğuracağını vurgulayan uzmanlar, aynı dil ve benzer kültürden gelen öğrencilerin Almanca yerine ana dillerini konuşacağına, bu durumun mevcut öğrencilerin Almanca bilgilerinin gerilemesine neden olmasının yanı sıra 6 ay veya 2 yıl belirli dersleri almamalarının da eğitim hayatlarında kalıcı hasarlar doğuracağına dikkati çekiyor.
ÇOCUĞU GÖRMEDEN KARAR VERİYOR
Eğitimde Ayrımcılık Karşıtı Eşitlik Derneği (IDB) Başkanı Dr. Sonia Zaafrani, birçok öğrencinin yetersiz Almanca bilgisinden ziyade adı, etnik kökeni ve dini aidiyeti nedeniyle ayrımcılığa maruz kaldığını ve daha düşük seviyeli okullara gitmeye zorlandıklarını ifade etti. Ülkede her yıl eğitim alanında ayrımcılık ve ırkçılığa maruz kalan öğrenci ile öğretmenlere yönelik rapor hazırladıklarını dile getiren Zaafrani, haziran ayında kamuoyuyla paylaşacakları raporda yer alan bir vakadan örnek verdi:
“Avusturya asıllı, sonradan İslam’ı tercih etmiş bir aileye, çocuklarını gönderdikleri okulun müdürü, Almanca yetersizliği nedeniyle çocuklarını okuldan alarak okul öncesi eğitim kurumuna göndermeleri hususunda uyarıda bulunuyor. Müdür çocuğu görmeden, seviyesini test etmeden böyle bir karar alıyor. Aile, kendilerinin Avusturyalı olduğunu ve evlerinde yalnız Almancanın konuşulduğunu belirterek bu duruma tepki gösteriyor. Birçok okul müdürü, başörtülü ya da yabancı kökenli veya az eğitimli ailelere karşı tamamen ön yargılı hareket ediyor.”
Ülkenin eğitim sisteminde söz sahibi yetkililerin özellikle belli dini gurup ve etnik kökenden ailelere ön yargılı davranarak görevlerini kötüye kullandıklarını belirten Zaafrani, “Halihazırda eğitim alanında bu kadar sorun varken aynı yetkililerin alacağı kararla Almanca teşvik sınıflarına gönderilecek çocuklar çok daha fazla haksızlığa maruz kalacak” dedi.
Zaafrani, ülkede bu uygulamadan önce mevcut sorunların çözülmesi gerektiğini kaydetti.
‘PARALEL TOPLUM OLUŞTURUR’
Aşırı sağcı hükümetin öngördüğü programa ilişkin ülkenin önde gelen Viyana, İnsburg ve Salzburg üniversitelerinden alanında uzman akademisyenlerle hazırladıkları itiraz metnine dikkati çeken Zaafrani, şunları söyledi: “Uzun yıllardır mevcut sorunlar üzerine ciddi araştırmalar yapmış akademisyenler, hükümetin programını eğitim açısından ilerleme olarak değil gerileme olarak tanımlıyorlar. Almancanın kolektif şekilde öğrenilmesi gerektiğini vurguluyorlar. Bu tür bir ayrıştırma eğitimde sadece paralel toplum oluşmasına yol açacaktır ve bu sınıflara gönderilen çocuklar çok daha olumsuz tecrübelere maruz kalacaklardır. Hayata geçirilmek istenen programla bu öğrencilerin koşulları daha da zorlaşacak ve birçoğu eğitimi bırakacaklar. Yeni programın basına yansıtıldığının aksine Almanca eğitimine katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Halihazırda okullardaki kurumsal ayrımcılığı arttırarak eğitim eşitsizliğine neden olacak.”
‘UNATILACAK BİR UNSURMUŞ GİBİ’
Kültürler arası ilişkiler alanında uzman Pedagog Persy-Lowıs Bulayumı, yetkililerin, uzmanların görüşlerini göz ardı ettiğini, özellikle eğitim alanında sorunlar yaşayan kişilerin tecrübelerini önemsemediğini söyledi. Ülkede yaşayan kimi azınlıklara ait dil ve kültürün değersiz görüldüğünün altını çizen Bulayumı, şöyle konuştu: “Çocukların çok dilli olması, kendi kültür ve kimlikleriyle var olmaları utanılacak bir unsurmuş gibi aktarılıyor. Öngörülen yeni uygulamada özellikle yabancı aileler sorunlar yaşayacak. Bugüne kadarki uygulamalarda okul yönetimi ailelerin onayı olmadan çocuklarının geleceğine dair karar veremiyordu ancak yeni sistemde okul kimseye sormadan karar alabiliyor. Bu durum kesinlikle kabul edilemez.”
İMZA KAMPANYASI BAŞLATILDI
Yeni programın eğitimde getto sınıfların oluşmasına neden olacağını ifade eden Dr. Tarık Mete ve aktivist Muhammed Yüksek, ‘openpetition’ adlı internet sitesi üzerinden de ‘getto sınıflara hayır’ imza kampanyası başlattı.
Kampanyaya, ‘https://www.openpetition.eu/at/petition/online/nein-zu-ghettoklassen-nein-zu-einem-zweiklassen-bildungssystem’ internet sitesi üzerinden ulaşılabiliyor.
Teşvik sınıflarının yabancı uyruklu öğrencilerle Avusturya asıllı öğrencileri ayrıştıracağını belirten Dr. Mete, “Farklı dil ve kültüre sahip öğrenciler birbirlerinden birçok şeyi öğreniyor ve kültürel kaynaşma oluşuyor. Ancak bu uygulamayla hükümet kendi eliyle paralel toplum oluşturuyor. Bizi daha çok kaygılandıran husus, çocuklarımızın ikinci sınıf muamele görecek olmaları” dedi.
Başlattıkları imza kampanyasıyla özellikle muhalefet partilerinin de desteğiyle hükümet üzerinde baskı oluşturmayı amaçladıklarını dile getiren Muhammed Yüksek ise okul öncesi bir yıl zorunlu olan anaokulunun iki yıla çıkarılarak bu sorunun çözülebileceğini söyledi.