Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 2018 10:02
Sovyet ordusu, 27 Ocak 1945 tarihinde, Polonya sınırları içinde bulunan Auschwitz’deki Nazilerin koplama kampındaki gaz odalarında yakılarak ölmeyi bekleyen Yahudileri kurtardı.
Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı Roman Herzog, 1996 yılında, 27 Ocak’ı, ‘Holokost Kurbanlarını Anma Günü’ ilan etti.
2005 yılında da Birleşmiş Milletler (BM) 27 Ocak’ı ‘Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü’ olarak kabul etti.
*
“İktidara geldiğimde yapacağım ilk şey Yahudileri yok etmek olacak” diyen Adolf Hitler, 1933 yılında iktidarı ele geçirdikten sonra bu korkunç ve iğrenç planını hayata geçirmekte kararlı olduğunu gösterdi.
Onbinlerce Yahudi kökenli Alman memurun işine son verdi.
Yahudi kökenlilerin Aryanlarla (saf kan Alman) evlenmelerini yasakladı.
Yahudi kökenlilerin mal varlıklarına el konuldu.
9 Kasım 1938’de Yahudilere ait evler, kurum ve kuruluşlar, sinagoglar ateşe verildi.
Binlerce Yahudi öldürüldü.
O gece tarihe ‘Kristallnacht’ (kristal gece) ve ‘Pogrom’ (dinsel, etnik veya politik nedenlerle belirli bir grup veya gruplara girişilen şiddet eylemleri) olarak geçti.
‘Yahudi sorununu kökten çözmek’, ‘Yahudileri Avrupa’dan sürmek’ hedefinde ısrar eden Hitler döneminde Almanya, Polonya, Çekoslovakya, Avusturya ve Sırbistan’daki toplama kamplarında milyonlarca Yahudi öldürüldü.
‘Tek suçları’ Yahudi olmak olan insanlar gaz odalarında yakıldı.
3 milyonu Polonya’da olmak üzere Nazi döneminde 6 milyon Yahudi katledildi.
Bu, Avrupa’nın göbeğinde girişilen bir soykırımdı.
Almanların tarihine bir ‘kara leke’ olarak kazınan Yahudi soykırımı.
Tarihe ‘Holocaust’ (eski Yunanca’da tamamen-tümden yakılmış), ‘Shoa’ (İbranice’de felaket) olarak geçen Yahudi soykırımı.
*
İşte önceki gün Almanya’nın çeşitli kesimlerinde anma törenleri düzenlendi.
Başbakan Angela Merkel, antisemitizm (Yahudi düşmanlığı) ve yabancı düşmanlığına karşı mücadelenin hem devlet hem de sağduyulu herkes için ‘günlük görev’ olduğunu söyledi.
“Okul olsun, çocuk yuvası, sinagog veya baka bir Yahudi kuruluşu, kurumu olsun, hiçbirinin de polis koruması olmadan varolamaması anlaşılamayacağı gibi, utanç vericidir” dedi Başbakan Merkel.
Federal Adalet Bakanı Heiko Maas ise, Almanya’da Yahudi düşmanlarına da yabancı düşmanlarına da ırkçılara da kesinlikle yer olmadığını söyledi.
Maas, “Almanya’da Yahudi yaşama kim saldırıda bulunursa, hukuk devletinin tüm sonuçlarına katlanır” dedi.
“Ülkemizde yeniden bir Yahudi yaşamın varolması, bizim için hak etmediğimiz bir armağandır. Almanya’da Yahudi yaşamı korumak için elden gelen her şeyi yapmalıyız” dedi.
*
Bu kararlıklık çok önemlidir.
Ama ne yazık ki, Almanya’da son dönemlerde Yahudi, İslam ve yabancı düşmanlığı motifli suç sayısında belirgin bir artış vardır.
Geçtiğimiz yılın ilk yarısında resmî verilere göre Almanya’da Yahudi düşmanlığı motifli 681 suç işlendi.
Bunların 15’i şiddet eylemiydi.
Bu suçların yüzde 93’ü aşırı sağcı çevreler tarafından işlendi.
Almanya’da Yahudiler Merkez Konseyi eski Başkanı Charlotte Knobloch ise ülkede son dönemlerde her geçen gün artan aşırı sağ ve sağ popülist tehlikeden duyduğu tedirginliği dile getirdi.
Charlotte Knobloch, “Kendi saflarında yalnız tarihi inkar edenlere değil, aynı zamanda Yahudi düşmanlığına, ırkçılığa, etnik aşırı milliyetçiliğe göz yuman bir partinin, Almanya’da üçüncü güçlü parti olması acı vericidir” dedi.
Her ne kadar isim vermese de Charlotte Knobloch, ‘
AfD’ kısa adıyla meclise giren sağ popülist parti Almanya için Alternatif tehlikesine dikkati çekti.
AfD’nin 24 Eylül 2017 tarihinde yapılan genel seçimlerde toplam oyların yüzde 12.6’sını alarak Başbakan Angela Merkel’in genel başkanlığını yaptığı CDU ve SPD’nin ardından ‘üçüncü güç’ olarak
Federal Meclis’te yerini almasından acı duyuyordu Charlotte Knobloch.
Haklıydı da.
Aslında bu tehlikeli gelişme, yalnız Charlotte Knobloch için değil, demokrasiye gönül vermiş sağduyulu herkes için acı vericidir.