ABD Dışişleri Bakanlığı hem AKP hem AK Parti dedi

Güncelleme Tarihi:

ABD Dışişleri Bakanlığı hem AKP hem AK Parti dedi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2009 00:00

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde belli aralıklarla yayınlanan ve ülkelerle ilgili nüfus, ekonomi ve hukuk sistemi gibi teknik bilgilerle istatistiklerin verildiği, “Ülke Notları” bölümünde Türkiye’ye ilişkin bilgiler de yer aldı. Burada iktidar partisinden “AK Party” ve “AKP” olarak her iki şekilde de bahsedildi.

Ülke Notu’nda Türkiye’nin ekonomik durumu konusunda saptamalarda bulunulurken “Türkiye’de kırılganlık büyük ölçüde azalmış olsa da, ekonomi hala 2008’un piyasa koşullarında görüldüğü gibi, yatırımcı duyarlılığında ani bir değişim halinde sorunlarla karşılaşabilir” denildi. “Kemalizmin devam eden geçerliliği ve kabulünün Türk siyasi yaşamında canlı bir tartışma konusu olduğu" belirtilen metinde, “Şu anda iktidarda bulunan AK Parti, birçok Kemalist hükümlere karşı çıkan bir gelenekten gelmekte ve reform çabalarını Avrupa Birliği’ne katılmayı başarma arzusu yönlendirmektedir” görüşü de savunuldu.

ABD Dışişleri Bakanlığı Kamu Diplomasisi ve Halkla İlişkiler Müsteşarlığı, Elektronik Bilgi ve Yayın Bürosu, internet sitesinde tüm dünya ülkeleri için zaman zaman bu ülkeler hakkında bilgi edinmek isteyen kişilere yardımcı olmak amacıyla ülke notları yayınlanıyor. Türkiye’yle ilgili dün güncellenen Not’ta Türkiye’deki siyasi gelişmeler hakkında bilgi verilirken iktidar partisinden 16 kez bahsedildi. Bir cümlede “AK Party”, 15 kez ise “AKP” kısaltması kullanıldı.

AK PARTİ KEMALİST HÜKÜMLERE KARŞI ÇIKAN GELENEKTEN

Ülke Notu’nda Türkiye’nin tarihi, hükümeti ve içinde bulunduğu siyasi koşullar, yargı, ekonomi, AB’ye katılım, enerji, telekomünikasyon, çevre, ulaştırma, dış ilişkiler, ABD-Türkiye ilişkileri konularında bilgi ve değerlendirmelere yer verildi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki sosyal ve teknolojik gelişmelere ayak uyduramadığı, milli bilincin İmparatorluk içinde bulunan birçok ulusal grubu, ulus devletler olarak bağımsızlıklarını kazanmaya sevkettiği belirtilen ülke notunda, “Yenilmiş, eski toprakları elinden alınmış ve zafer kazanan Avrupa devletlerinin kuvvetleri tarafından kısmen işgal edilmiş Osmanlı yapısı, Mustafa Kemal’in liderliği altında bir araya gelen Türk milliyetçileri tarafından reddedildi. Milliyetçiler ülkeyi istila eden Yunan, Rus, Fransız ve İtalyan güçlerini Anadolu’dan şiddetli bir savaş sonucu sürmüştür” denildi.

Kemalizmin devam eden geçerliliği ve kabulünün Türk siyasi yaşamında canlı bir tartışma konusu olduğu belirtilen metinde, “Şu anda iktidarda bulunan AK Parti, birçok Kemalist hükümlere karşı çıkan bir gelenekten gelmekte ve reform çabalarını Avrupa Birliği’ne katılmayı başarma arzusu yönlendirmektedir” görüşü savunuldu.

AKP YÖNETİCİLERİ DAHA BÜYÜK OY BEKLİYORDU

Not’ta son yerel seçimlerde AKP’nin 16 büyükşehir belediyesinden 10’unu kazandığı belirtilirken, “AKP seçimleri kazansa da parti yöneticileri daha büyük oy oranı ummuşlardı” denildi.

YARGININ BAĞIMSIZLIĞI TARTIŞILIYOR

Türkiye’de yargı bağımsızlığının ilan edildiği belirtilirken, “Fakat yargı için reform gereksinimi ve yargının bağımsızlığının kabulü açık bir tartışma konusudur” ifadesi yer aldı, Anayasa’nın işkence ve kötü muameleyi yasakladığı, şimdiki hükümetin uygulamayla ilkeler arasında paralellik kurmaya odaklandığı belirtildi. Yargı bölümünde AKP’nin para cezasıyla sonuçlanan kapatma davası özetlenirken Türk ekonomisi hakkında ise şu değerlendirmeler yapıldı:

YATIRIMCI DUYARLILIĞINDA ANİ DEĞİŞİM SORUN YARATABİLİR

“Türkiye görece az doğal kaynakları bulunan, büyük, orta gelirli bir ülkedir. Halen büyük ölçüde tarıma bağımlı yapıyla ağır sanayii ekonomisinden, giderek büyüyen ve küreselleşen bir hizmetler sektörüyle birlikte daha çeşitlendirilmiş bir ekonomiye geçiş sürecindedir? 1990’larda Türk ekonomisi zayıf ekonomi politikalarıyla bir dizi koalisyon hükümetinin sıkıntısını yaşadı. 2001’deki şiddetli bankacılık krizi ve ekonomik kriz, derin ekonomik çöküş ile işsizlikte artışla sona eren yüksek enflasyonlu yükselme-batma döngülerine yöneldi. Gayrı Safi Milli Hasıla yüzde 9.5 oranında düştü.

Türk ekonomisi 2001 bunalımından sonra, IMF ve Dünya Bankası’nın desteğiyle gerçekleşen olumlu parasal ve mali politikalar ve yapısal ekonomik reformlar sayesinde güçlü bir şekilde iyileşti. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı güçlü bir şekilde tesis edildi, dalgalı kur sistemine geçildi ve hükümetin genel bütçe açığı esaslı bir şekilde azaldı. Ayrıca finans, enerji ve telekomünikasyon sektörlerinde birçok büyük devlet kurumunun özelleştirilmesini de içeren temel reformlar yapıldı?

Türkiye’de kırılganlık büyük ölçüde azalmış olsa da, ekonomi hala 2008’un piyasa koşullarında görüldüğü gibi, yatırımcı duyarlılığında ani bir değişim halinde hala sorunlarla karşılaşabilir?

Yıllar süren düşük düzeyde doğrudan yabancı sermaye girişinden sonra Türkiye Ocak-Mayıs 2008 döneminde 22.3 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye çekmeyi başarmıştır. Dış sermaye akışını engelleyen küresel piyasa koşullarına bağlı olarak Türkiye 2009 yılında 10-12 milyar dolar çekmeyi beklemektedir?

Türkiye, yönetim alanında, yabancı yatırımların perdelenmesine son vermek ve fikri haklar mevzuatını güçlendirmek gibi iyileştirici adımlar atmıştı. Bununla birlikte Türkiye’deki yabancı yatırımcılarla ilgili bir dizi anlaşmazlık ve yüksek vergilendirme ve fikri mülkiyet rejiminde devam eden boşluklar gibi birtakım politikalar yatırımı engellemektedir?”

ANA SORUN NÜFUS ARTIŞI

Türk ekonomisinin devam eden ana sorununun hızla artan genç nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamak olduğu belirtilen Ülke Notu’nda “Avrupa’da hakim olan yüksek hayat standartları, yüksek GSYİH büyüme oranları ve iyi işleyen bir piyasa ekonomisi gerektirmektedir. Bu da, iç ve dış yatırımı teşvik edecek yapısal reformların devamını gerektirir. Uluslararası finansal kuruluşlar tarafından tanımlanan temel reform alanları arasında, çalışma piyasasındaki esnekliğin artırılması, eğitim sektörünün ekonominin ihtiyaçlarına daha fazla yanıt verir hale getirilmesi ve yargı sisteminin işleyişinin daha önceden tahmin edilebilir ve hızlı hale gelmesi bulunmaktadır” denildi.

ENERJİ ÜRETİM TESİSLERİ ÖZELLEŞTİRİLECEK

Enerji alanında Türkiye’nin elektrik dağıtım tesislerinin özelleştirilmesini 2008 yılında başardığı, 2009’da devam edeceği kaydedilen Not’ta “Özelleştirmelerin hızı yatırım iştahına ve finansman teminine bağlı olacaktır” denildi. İç petrol üretiminin büyük ölçüde güneydoğuda küçük alanlarda yapıldığı kaydedilirken de “Şimdi arama çalışmaları doğu Karadeniz’de yer almaktadır” bilgisi verildi.

Çevre konusunda Türkiye’yi ciddi sorunların beklediği belirtilen Ülke Notu’nda bunda ilerlemenin yavaş gerçekleştiği belirtildi ve şöyle denildi:

“AB’ye katılma hedefiyle birlikte Türkiye çevre mevzuatını çağdaşlaştırma ve güncelleştirmede övgüye değer bir ilerleme kaydetmiştir. Ancak çevreye ilişkin endişeler kamu karar organlarına tam olarak entegre edilememiştir ve uygulama zayıf kalabilmektedir. Türkiye, çözümünde altyapı için son derece büyük gider gerektiren birikmiş çevre sorunlarıyla karşı karşıyadır. En acil çözüm bekleyen konular su işleme tesisleri, atıksu işleme tesisleri, katı atık yönetimi ve biyoçeşitliliğin korunmasıdır. 2006 yılında bir dizi kimyasal atık bölgesi tespit edilmesi çevre hukuku ve denetimindeki zayıflığı öne çıkarmıştır.”

BAZI SESLER DAHA FAZLA AVRASYA DİYOR

Ülke Notu’nun “Dış İlişkiler” bölümünde ise Türkiye’nin ana siyasi, ekonomik ve güvenlik bağlarının Batı’yla kurulmuş olduğu belirtilerek yine de bazı seslerin Avrasya’ya daha fazla yönelme istediği kaydedildi. ABD-Türkiye ilişkileri konusunda ise “ABD-Türkiye dostluğu 18’inci yüzyılın sonlarına değin uzanmaktadır ve resmen 1830 yıllarında bir anlaşmayla imza altına alınmıştır. Halihazırdaki yakın işbirliği 12 Temmuz 1947’de Truman Doktrini doğrultusundaki bir anlaşmayla başlamıştır. Ekonomik ve askeri alanda özgüvenin artmasına yönelik ortak çabanın bir parçası olarak ABD Türkiye’ye 12.5 milyar dolar kredi ve hibe olmak üzere ekonomik, 14 milyar dolar da askeri yardımda bulunmuştur” denildi.

ABD-Türkiye ilişkilerinin stratejik enerji işbirliği, ticaret ve yatırım, güvenlik bağları, bölgesel istikrar, teröre karşı küresel savaş ve insan haklarında gelişme alanlarında odaklandığı belirtilen Not’ta “Türkiye Mart 2003’te ABD birliklerinin Irak Özgürlük Operasyonu çerçevesinde kendi topraklarından Irak’a geçmesini reddedince ilişkiler gerginleşmiş, ancak ondan sonra düzenli bir şekilde yeniden ivme kazanmış, karşılıklı ilişkiler geniş bir spektrum karşısında güçlü bir şekilde varlığını sürdürmüştür” kaydı düşüldü.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!