Güncelleme Tarihi:
AB’YLE 15 TEMMUZ TRAVMASI SÜRÜYOR
Güven ÖZALP / BRÜKSEL
15 Temmuz gecesi AB kurumlarının liderleri Asya-Avrupa Toplantısı (ASEM) için Moğolistan’daydı. Olaya ilişkin Ankara’dan detaylı bilgi alınır alınmaz ortak açıklama yapılarak “AB, ülkenin demokratik yollarla seçilmiş hükümetini, kurumlarını ve hukukun üstünlüğünü desteklemektedir” dendi. Net kınamaysa üç gün sonra geldi. Ankara’nın beklediği düzeyde net bir kınamanın gecikmesi ve girişim sonrasında alınan güvenlik önlemlerine karşı sert tavır takınması ilişkilerin şu anki hali için zemin hazırladı. 15 Temmuz sonrası ilk ziyaretin AB’den ya da üye ülkelerinden yapılmaması ve ilk aşamada tek önemli ziyaretin dönemin Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland tarafından yapılması da Ankara’nın unutmadığı unsurlar arasında.
Ciddi sorunlar var
AB ile ilişkilerde 15 Temmuz travmasının etkileri hâlâ sürüyor. Türkiye’nin hassasiyetinin daha iyi kavrandığına yönelik bazı sinyaller verilse de Brüksel ile Ankara’nın frekansları tutmuyor.
AB, raporlarında ‘FETÖ’ ifadesini kullanmamayı sürdürüyor. FETÖ’nün AB terör örgütleri listesine dahil edileceğine dair bir sinyal de yok. Ankara’nın uyarılarına rağmen örgüt üyeleri zaman zaman AB kurumlarında bazı faaliyetlere katılmaya devam ediyor. AB ülkelerinin FETÖ üyelerine sığınma hakkı tanımaları ve Türkiye’nin iade taleplerinin karşılıksız kalması da ilişkiler açısından ciddi sorun.
AB’nin dışlayıcı ve yargılayıcı tavrı, Ankara’nın Brüksel’den ve kriterlerinden uzaklaşması sonucunu doğurarak ilişkilerde 15 Temmuz öncesine dönülmesinin önünü tıkıyor.
ALMANYA’NIN TAVRI NET DEĞİL!
Celal ÖZCAN / BERLİN
O gün Başbakanı Angela Merkel Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’daydı. Merkel, Berlin’den gelen telefonla uyandırıldı. Darbe girişimine odaklanan Alman televizyonları Merkel’den açıklama bekliyordu.
Merkel ilk önce sözcüsü Steffen Seibert’i ileri sürdü. Seibert, Twitter hesabından “Türkiye’nin demokratik düzenine saygı gösterilmeli. İnsan hayatını kurtarmak için her şey yapılmalı” mesajını paylaştı. Seibert’in mesajı net değildi. Alman basını hükümetin hangi tarafta olduğu sorusunu tartışırken ikinci bir tweet düştü. Yine Seibert: “Destek seçimle işbaşına gelmiş hükümete.”
Aynı dakikalarda darbe girişiminin gidişatı yavaş belli oluyordu. Halk darbe girişimine karşı sokağa dökülmüş, Meclis kararlı bir tavır almıştı.
Merkel, Ulan Batur’da bulunan Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker, AB Konsey Başkanı Donald Tusk, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini’yi acil toplantıya çağırdı. 28 AB üyesi adına AB Konseyi Başkanı Donald Tusk açıklama yaptı: “Türkiye’de hızla tekrar anayasal düzene dönülmesi çağrısında bulunuyoruz. AB, seçimle işbaşına gelen hükümeti destekliyor.”
“Hata yaptık” itirafı
Merkel, Cengiz Han Havaalanı’ndan İsviçre Cumhurbaşkanı’nı da uçağına alarak Berlin’e hareket etti. Berlin’e iner inmez Başbakanlık binasına gitti ve saat 15.30’da Türkiye konusunda uçakta hazırladığı açıklamayı yaptı: “Alman hükümeti adına, Türk askeri birliklerinin ülkesinin seçimle işbaşına gelmiş hükümeti ve Cumhurbaşkanı’nı zor kullanarak devirme girişimini şiddetle kınıyorum.”
Merkel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla arayarak geçmiş olsun dilemedi. İngiltere Başbakanı Theresa May darbeden dört gün sonra Avrupa Bakanı Allan Duncan’ı Ankara’ya gönderirken Almanya Dışişleri Bakanı darbeden dört, Merkel ise 6 ay sonra Türkiye’yi ziyaret etti. Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel bu hatayı “Aynı gün ya da ertesi gün hemen gitmeliydik” diyerek itiraf etti.
Berlin’in yaklaşımı değişiyor mu?
Almanya son zamanlarda Gülen yapılanmasına kuşkulu yaklaştığına dair mesajlar veriyor. Dışişleri Bakanlığı’nın raporlarında “Hareketin komplocu kısmı sıkı bir hiyerarşiyle kendini gösteriyor ve yapısı organize suç oluşumlarını andırıyor” denirken hareketin hedefinin ‘Devletin kontrolünü sağlamak’ olduğu belirtildi. Ancak Türk diplomatik kaynaklar FETÖ konusunda Almanya’nın tutumunda bir değişiklik, bir düzelme görmüyor. Tam tersine, Almanya’yı “FETÖ’nün güvenli limanı haline gelmekle” eleştiriyor.
Ayrıca “Almanya, FETÖ’yü bir terör örgütü olarak görmüyor ve faaliyetleri iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından izlenmiyor” deniyor. Gerek Almanya Adalet Bakanlığı gerekse Dışişleri, Gülen cemaati konusunda sorulara yanıt vermekten kaçınıyor. Sol Parti Milletvekili Ulla Jelpke’nin bu yöndeki bir soru önergesine hükümet “Devletin çıkarı parlamentonun bilgi alma hakkı karşısında ağır basıyor” diyerek bilgi vermedi. Jelpke, hükümetin tavrını “Bana göre hükümet Erdoğan sonrası Türkiye’de etki için Gülen ağıyla ilişkileri sıcak tutmak istiyor” diye eleştirdi.
İade taleplerine sessiz kalıyor
15 Temmuz’un hemen ardından birçok darbe zanlısı asker ve sivilin Almanya’ya sığınması iki ülke arasında var olan gerilimi arttırmıştı. Almanya, 15 Temmuz’un kilit isimleri arasında görülen darbe zanlısı Eski Kara Harp Okulu Kurmay Başkanı Albay İlhami Polat’ın sığınma talebini kabul etti. Üstelik Polat’ın eşi, Türkiye’deki ifadesinde eşinin darbe emrini doğrudan Fetullah Gülen’den aldığını itiraf etmişti. Türkiye şimdiye kadar FETÖ kapsamında 60 kişinin iadesini istedi. İade talepleri arasında Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının savcılarından Zekeriya Öz ve Celal Kara da var. Akıncı Üssü’nde yakalandıktan sonra serbest bırakılan ve yurtdışına kaçan, darbenin kara kutusu, firari şüpheli Adil Öksüz’ün Almanya’da görüldüğü haberlerinin ardından Türkiye, 2017’nin ağustos ayında Berlin’e bir nota vererek bilgi istedi.
İltica başvuruları kabul ediliyor
Darbe girişiminden 2018’in haziran ayına kadar 1117 diplomatik ve gri pasaport sahibi Türk vatandaşı Almanya’da iltica talebinde bulundu. Büyük çoğunluğu polis ve askerdi. Darbe girişiminden 2020’nin haziran ayına kadar Gülen cemaati mensubu 25 bini aşkın Türk vatandaşı Almanya’ya sığındı. Almanya Göç ve Mülteci Dairesi verilerine göre 2019’da 11 bin 423 Türk vatandaşı iltica başvurusunda bulundu. Türkiye, iltica talebi sıralamasında Suriye ve Irak’tan sonra üçüncü sıraya yükseldi. İltica başvurularının yüzde 47.4’ü tanındı. 4 bin 435 iltica başvurusu reddedildi. Ocak ile haziran ayları arasındaysa 6 bin 23 Türk vatandaşı başvuru yaptı. Yüzde 46’sı kabul edildi. Türkiye iltica başvurusu en çok kabul edilen ülkeler sıralamasında Suriye’den sonra ikinci sırada.
ABD’DEN GELEN İLK AÇIKLAMALAR ŞÜPHE UYANDIRMIŞTI
Razi CANİKLİGİL/NEW YORK
Hain darbe girişimi sonrasında ABD’den ilk resmi açıklama Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi. Dönemin Dışişleri Bakanı John Kerry ilk önce ‘Türkiye’de istikrar, barış ve süreklilik’ çağrısında bulundu. Kerry’nin ifadelerinin darbe girişimini kınamak için yeterince sert olmadığı şüphesini yarattı; darbe girişiminin başarılı olması durumunda ABD’nin güçlü bir tepki vermeyeceğinin kanıtı olarak algılandı. Birkaç saat sonraysa Beyaz Saray, “Türkiye’deki tüm taraflar demokratik olarak seçilmiş Türkiye hükümetini desteklemeli; sağduyulu olunmalı ve herhangi bir şiddet veya kan dökülmesinden kaçınılmalıdır” açıklamasını yayımladı.
Beyaz Saray’dan 16 Temmuz günü yapılan yazılı açıklamadaysa dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye’yi hukukun üstünlüğü çerçevesinde hareket etmeye çağırdığı belirtildi. Açıklamada, Obama’nın ABD’nin ‘demokratik olarak seçilmiş Türkiye’nin sivil hükümetine sarsılmaz desteğini’ yinelediği belirtildi.
İki gün sonra Kerry yeni bir açıklama yaparak ‘NATO üyelerinin demokrasiye saygı duyması gerektiği’ ve ‘yaşananların çok dikkatli bir şekilde ölçüleceği’ ifadeleriyle darbecilere karşı aşırı tepki verilmemesi konusunda uyarıda bulunuldu.
Obama’nın telefonu 19 Temmuz’da geldi
ABD Başkanı Barack Obama, 19 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak destek teklifinde bulundu. Yapılan yazılı açıklamada Başkan Obama’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la telefon görüşmesinde Türkiye’nin demokratik olarak seçilmiş sivil hükümetini şiddetle ortadan kaldırma girişiminin kınandığının ve Türk demokrasisine destek verdiğinin altı çizildi.
Ayrıca Başkan Obama’nın Türk halkının demokrasiye olan bağlılığını övdüğü ifade edildi. Bunlara ek olarak, Başkan Obama’nın darbenin faillerinin soruşturulması ve kovuşturulmasının halkın demokratik kurumlara ve hukukun üstünlüğüne duyduğu güveni arttıracak şekilde yapılmasını istediği, ABD’nin darbe girişimini araştıran Türk makamlarına yardım edeceği belirtildi. Beyaz Saray’ın sözlü açıklamasındaysa görüşmede Gülen’in iadesi konusunun da gündeme geldiği, Türk hükümetinin ABD’ye gönderdiğini belgelerin incelendiği ifade edildi.
“Gülen’i korumak için sebep yok”
Dönemin ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford darbe girişiminden sonra, 1 Ağustos’ta Türkiye’yi ziyaret eden ilk üst düzey yetkili oldu. Üç hafta sonra ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, ABD’nin NATO müttefikiyle dayanışmasını ifade etmek için Ankara’yı ziyaret etti. Biden’a darbe girişimi sırasında bombalanan Meclis’in hasar görmüş alanları gezdirildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da kabul edilen Joe Biden, ‘’Ülkenizdeki insanlar dayanışma gösterilmediğini düşünüyor olabilir, bunu anlayabilirim. Tüm ülkenize ne kadar üzgün olduğumuzu aktarmak istiyorum. Şunu söylemek isterim; ABD, müttefik Türkiye’nin yanındadır. Türkiye halkına desteğimiz tamdır. Bu girişim Türkiye halkına yapılmış bir saldırıydı‘’ dedi. Biden ayrıca ABD’nin Türk halkının gösterdiği cesareti hayranlıkla izlediğini veABD’nin adaletin sağlanması için elinden gelen çabayı göstereceğini belirtti. Gülen’in iadesine sadece Federal Mahkeme’nin karar verebileceğini, ABD hükümeti olarak Gülen’i korumaları için bir sebep olmadığını söyledi.