Güncelleme Tarihi:
Bosna Hersek'in ilaç ajansı geçtiğimiz Eylül ayında, ülkenin Sırpların kontrolündeki bölgesinde bulunan hastanelerde tedavi görmekte olan Covid-19 hastalarına verilen oksijeni analiz ettiğinde inanılmaz bir gerçek ortaya çıktı. Tüplerde bulunan oksijen, sanayideki makinelerin kullanımına uygundu ve insanlar üzerinde kesinlikle kullanılmaması gerekiyordu.
Bölgenin Sırp milliyetçisi lideri Milorad Dodik, bu vahim hatayı düzeltmek yerine bambaşka bir yol seçti: Son 50 yılın en kanlı savaşlarından birinin sonucunda 1995'te yılında ve zaten hassas bir konumda olan multietnik yapıdaki Bosna devletini parçalamayı.
Dodik öncelikle kendi ilaç ajansını kurduğunu ve Bosna topraklarının aşağı yukarı yarısını oluşturan bölgeyi merkezi hükümetten gelen müfettişlerin denetimine kapattığını duyurdu. Ardından bölgenin askerlerini Bosna'nın multietnik ordusundan çekip sadece Sırp askerlerden oluşan bir ordu kurma tehdidinde bulundu.
Bunların yanı sıra kendi vergi dairesini, istihbarat dairesini ve hukuk sistemini de kurmayı hedefleyen Dodik, 1995 yılında ABD'nin Ohio eyaletinin Dayton şehrinde atılan imzalarla kurulan Bosna devletinin "barışçıl yollarla dağılması" olarak nitelendirdiği süreci hızlandırmak için elinden geleni yapıyor.
Bu arada Bosnalı müfettişlerin yaptığı incelemede, kusurlu oksijen tüplerinin Dodik'in en yakın siyasi müttefiklerinden biri tarafından kontrol edilen bir şirketten geldiği ortaya çıktı. Bu nedenle birçok yabancı diplomat ve rakip politikacı, Dodik'in ayrılıkçı tehditlerinin asıl amacının dikkati yolsuzluk söylentilerinden başka yere çekmek olduğunu düşünüyor. Ancak halen 30 yıl önceki savaşın gölgesinde yaşayan ülkede, birçok Bosnalı ulusal barışın tehdit altında olduğu endişesiyle yaşıyor.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI DA BURADAN ÇIKTI
Ülkedeki üç ayrı etnik grubu temsil eden üç liderin oluşturduğu Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi'nin Boşnak üyesi Sefik Dzaferovic, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, "Bu iş barışçıl olmayacak" diye uyarıda bulundu.
Farklı milletlerden ve dinlerden insanların bir arada yaşadığı Bosna'nın tarihi, etnik çatışmalarla dolu. Özellikle başkent Saraybosna'nın geçmişi, tarihi değiştiren birçok olaya sahne oldu. Genç bir Sırp milliyetçisi Haziran 2014'te Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand'a düzenlediği suikastla Birinci Dünya Savaşı'nın fitilini burada ateşledi. 90'ların en kanlı üç yılının temelini de bu şehirde Sırp psikiyatr Radovan Karadzic'in aklını kaybetmişçesine attığı nutuklar oluşturdu. 140 bin civarında insanın öldüğü savaşa NATO üyesi ülkelerin savaş uçaklarının ev askerlerinin müdahalesiyle, Rusya ve Batı dünyası arasında bugün de varlığı devam eden bir çatışma ortamı oluştu.
Bugün Bosna, Avrupa Birliği (AB) üyeliği yönünde adımlar atarken bir yandan Brüksel bir yandan da Washington, Dodik'in söylemleriyle başlayan yeni krizin bir çatışmaya dönüşmesini ya da bölgede Rusya'nın faydalanacağı yeni bir siyasi istikrarsızlık ortamı oluşmasını önlemek için çabalıyor. Diğer yandan Moskova yönetimi Bosna'nın AB'ye ya da NATO'ya katılmasını engellemeye çalışırken, Dodik'e destek vermeyi de ihmal etmiyor.
"EN BÜYÜK VAROLUŞSAL TEHDİT"
Yukarıda da dediğimiz gibi Bosna devletinin temelleri ABD'nin arabuluculuğuyla 1995'te imzalanan Dayton Anlaşması'yla atıldı. Anlaşma ile belki savaş sona erdi ancak fazlasıyla karmaşık ve işlemesi mümkün olmayan bir siyasi sistem kuruldu. Merkezi otoritenin gücü farklı etnik gruplar arasında paylaşıldı. Şu an Başkanlık Konseyi'nde Sırpları Dodik, Boşnakları Dzaferovic, Hırvatları ise Zeljko Komsic temsil ediyor.
Dodik, 10 yılı aşkın zamandır Sırpların Bosna devletinden ayrılmasıyla ilgili ara sıra çıkışlarda bulunuyor. Ancak bugünkü kadar istikrarsız bir ortam hiç oluşmamıştı. Geçtiğimiz Ekim ayında Birleşmiş Milletler'in Bosna'daki üst düzey temsilcisi Alman Christian Schmidt'in kaleme aldığı bir raporda durum, 1990'ların başından bu yana ülkenin varlığına yönelik "en büyük varoluşsal tehdit" olarak nitelendirildi.
Schmidt geçtiğimiz günlerde New York Times'a yaptığı açıklamada, kan dökülmesine dönüş riskinin çok fazla olmadığını, Dodik'in sadece Sırp askerlerden oluşan bir ordu kurma tehdidinden geri adım atmasını beklediğini söyledi.
TUZLA GEZİSİ KORKUYU GÖZLER ÖNÜNE SERDİ
Ancak birçok Bosnalı için şimdiden korku hâkim olmuş durumda. Aralık ayı ortalarında Schmidt ülkede farklı etnik grupların uyum içinde yaşadığı nadir yerlerden olan Tuzla şehrinde bir liseyi ziyaret ettiğinde, en çok karşılaştığı sorulardan biri "Savaşa dönmemizi önlemek için ne yapıyorsunuz?" şeklindeydi.
Öğrencilerden biri anne ve babasının 1992-95 dönemindeki dehşeti yaşadığını belirterek "Bunun yeniden olmayacağına dair bize söz verebilir misiniz?" diye sorarken bir başkası Schmidt'e "'Savaş' kelimesinin günden güne daha sık kullanıldığı bu ülkeden ayrılmak için sabırsızlanıyorum" dedi.
Okuldaki öğretmenlerden biri de Schmidt'e 1991 yılında çekilen bir fotoğrafı gösterdi ve gruptaki 12 erkek öğrenciden üçünün, fotoğrafın çekilmesinden birkaç ay sonra başlayan savaşta hayatını kaybettiğini söyledi.
SIRPLARA ÖZERKLİK, BOŞNAK VE HIRVATLARA FEDERASYON
Avrupa ülkelerinden Dodik'in provokasyonlarına farklı tepkiler geldi. İngiltere ve Almanya yaptırım tehdidinde bulunurken, Macaristan lideri Viktor Orban, geçtiğimiz günlerde Sırp bölgesinin başkenti Banja Luka'ya yaptığı ziyarette Dodik'e desteğini açıkladı ve AB'nin gündemine gelecek herhangi bir yaptırım kararını veto etme sözü verdi.
Bosna Hersek'teki gerilim, bir süredir Türkiye'nin de yakın takibinde. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ocak 2019'da Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar Kitaroviç'in Ankara ziyaretinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, "Dayton Anlaşması'nın gözden geçirilmesi şart. Bu haliyle Bosna Hersek'in geleceğine yönelik çözüm üretmediği geçen sürede ortaya çıkmıştır" sözleriyle bu sorunu ilk dile getirenlerden biri olmuştu. Dodik'in "Kendi ordumuzu kuracağız" açıklamasının ardından Türkiye çözüm için devreye girdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz Kasım ayında önce Halklar Meclisi Başkanlık Divanı Üyesi Bakir İzzetbegoviç ve ülkedeki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle ardından Dodik ile bir araya geldi. Görüşmelerde tansiyonun düşürülmesi ve gerilimin azaltılması için Türkiye'nin öncülüğünde atılacak adımlar değerlendirildi. Son olarak geçtiğimiz hafta Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Bosna'daki Türk askerlerini ziyaret etti. Akar, burada yaptığı açıklamada, Türkiye'nin bir Balkan ülkesi olarak Bosna Hersek'e ilgisinin artmakta olduğunu vurgulayarak, "Buranın istikrarı, bütünlüğü tüm Balkanlar için, bizim için son derece önemli. Bosna Hersek'in bir bütün olarak mevcudiyetini sürdürmesi, ülkenin istikrarı, buradaki insanların rahat, huzur ve güven içinde yaşaması için elimizden gelen gayreti gösterdik, göstermeye devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımız her vesileyle dile getiriyor, Bosna Hersek'in istikrarı üzerinde önemle duruyoruz. Bosna Hersek'teki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Amacı, maksadı, şekli ne olursa olsun ayrılıkçı girişimlerden kimseye fayda yok. Bu nedenle biz hep birlik, bütünlük diyoruz, Bosna Hersek'in mevcudiyetini sürdürmesini istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Dayton Anlaşması kapsamında Bosna toprakları iki ayrı özerk bölüme ayrılmış durumda. Dodik'in yönetimindeki Sırp bölgesi Republika Srpska (Sırp Cumhuriyeti) olarak adlandırılıyor. Bir de Boşnakların ve etnik Hırvatların kontrolündeki federasyon bulunuyor. Federasyon da kendi içinde 10 ayrı kantona ayrılmış vaziyette. Bu kantonların her biri ayrı bir hükümete sahip.
SOYKIRIMI REDDETMEK YASAKLANDI
Birçok Boşnak için Dodik'in yıkıcı eylemleri, Bosnalı Sırplara Dayton kapsamında özerklik tanınmasının ne kadar yanlış olduğunun kanıtı niteliğinde. Zira bu özerklik, yukarıda adı geçen Karadzic'in yanı sıra, Temmuz 1995 tarihli Srebrenitsa katliamı ve diğer birçok kıyım nedeniyle Lahey Adalet Divanı'nın soykırım suçu işlediğine karar verdiği Ratko Mladic gibi isimlere istediklerinin verilmesi anlamını taşıyor.
Ancak Dodik ve birçok başka Sırp, bu savaş suçlarını reddediyor ve tıpkı savaş yıllarında olduğu gibi asıl kurbanın kendileri olduğunu öne sürüyor. Schmidt'ten önceki BM temsilcisinin, Temmuz ayında soykırımın reddini yasa dışı ilan etmesinin ardından, Bosnalı Sırplar kendilerine haksızlık yapıldığını iddia ediyor. Aslında ret yasağı tüm etnik gruplar için geçerli ama birçok Bosnalı Sırp kendilerinin hedef alındığına inanıyor.
Örneğin Dodik'e muhalif olan Sırp partilerinden birinin lideri Mirko Sarovic'e göre, yasak "dev bir hata". Sarovic, New York Times'a yaptığı açıklamada, yasak nedeniyle savaş yanlısı milliyetçilerin cesaret kazandığını, daha önce zayıflamakta olan Dodik'e yönelik kamuoyu desteğinin yeniden güçlendiğini belirtti. Sarovic, bunların sonucunda Dodik'in "başarılı olma şansı bulunmayan ama çatışmayı körükleme potansiyeli çok büyük olan sorumsuz bir maceraya" atılma cesaretini kendinde bulduğunu da sözlerine ekledi.
"DOSTLARIMIZ" RUSYA VE SIRBİSTAN
Dodik bir zamanlar Beyaz Saray'ın desteğini de arkasına almış bir isimdi. Clinton yönetimi 1998 yılında Dodik'i "yeni bir soluk" olarak nitelendirmişti. Bugün ise Joe Biden'ın bölge özel temsilcisi Gabriel Escobar Dodik'i, "Dayton'ın kalbine bıçağı saplayan" bir tehdit olarak görüyor.
Dodik, Ekim ayında bir açıklama yaparak, "Bosnalı Sırplar olarak gerektiği takdirde kendimizi güç kullanarak korumasını biliriz" derken olası bir NATO müdahalesine karşı "dostlarımız" olarak nitelendirdiği Rusya ve Sırbistan'ın desteğinin arkalarında olduğunu söyledi.
Ancak Sırbistan şu ana kadar 1990'larda oynadığı rolü tekrarlamaya pek hevesli gibi görünmedi. O günlerde Belgrad hükümeti, Bosna'ya gönderdiği silahlar ve paramiliter çeteler yoluyla Bosnalı Sırplara büyük destek olmuştu. Diğer yandan Rusya'nın Dodik'i ne kadar desteklediği de şüpheli.
PUTİN GÖNÜLSÜZ DESTEK VERDİ
Dodik, Aralık ayında Moskova'ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Dönüşte yaptığı açıklamalarda Devlet Başkanı Vladimir Putin'le bir araya geldiğini ve destek sözü aldığını söyledi. Ne var ki normal koşullarda bu tür resmi temasları önceden kamuoyuna duyuran Kremlin cephesi, Putin-Dodik görüşmesinin gerçekleştiğini ancak günler sonra teyit etti. Üstelik teyit açıklaması da Dodik'e had bildirir cinstendi. Açıklamada Putin'in o günkü "ana gündeminin" Dodik değil bir "kömür konferansı" olduğu ifade edildi.
Ancak Kremlin'in, ABD ve Avrupa'nın ulus inşası projesinin başarılı örneği olarak lanse edilen Bosna'da işlerin bozulmasından memnun olması da söz konusu zira Putin yıllardır Doğu Avrupa'nın bir zamanlar komünist olan ülkelerine Batı'nın barış ve refah vaatlerinin boş olduğunu göstermek için fırsat kolluyor.
10 AY SONRA SEÇİMLER VAR
Bu noktada sorulması gereken en önemli soru şu: Dodik'in tehditleri gerçek mi yoksa Ekim 2022'de yapılacak seçimler öncesi milliyetçi tabanını genişletmek için yapılan bir siyasi şov mu?
BM Temsilcisi Schmidt, Dodik'in tehlikeli ve kaygan bir zeminde ilerlediğini belirterek, "Muhtemelen bu yolun nereye çıktığını kendisi de bilmiyor" dedi.
Diplomatlara göre, Dodik birebir görüşmelerde öncelikli amacının savcıları bölgeden uzak tutmak olduğunu söyledi. Aksi takdirde Covid hastalarına sanayi oksijeni verilmesi skandalı örneğindeki gibi ciddi yolsuzluk iddialarının yargı önüne taşınması söz konusu olabilir.
Yukarıda da dediğimiz gibi, Bosnalı sağlık denetim kurumlarının yaptığı soruşturmada, kusurlu oksijen tüplerinin Dodik'in memleketi Laktasi'de bir şirketten geldiği, buranın da Republika Srpska'nın eski içişleri bakanının yönetiminde olduğu ortaya çıktı.
AMAÇ YOLSUZLUKLARI ÖRTMEK Mİ?
İlaç ajansının direktörü Aleksandar Zolak, New York Times'a, "Bunlar hep siyasi oyunlar ve Bosna'da siyaset suçun üzerini örtmek için kullanılan bir perdedir" diye konuştu.
Zolak şunları söyledi: "Dodik sadece bağımsız kuruluşlarca ve doğruyu söyleyen insanlarca ifşa edilebileceğini biliyor, bu nedenle bu kişi ve kurumları yıkmak için elinden geleni yapıyor."
Ancak Dodik yaşanan krizi merkezi hükümetin çalışmalarını durdurmak için kullanmayı başardı. Ülkedeki üç etnik grubu temsil eden devlet başkanlarının iki haftada bir toplanarak önemli gündem maddeleri üzerinde kararlar almaları gerekiyor. Ancak üçlünün en son toplantısı geçtiğimiz Ekim ayında gerçekleşti. Onda da Dodik elinde bir akordeon yanında bir grup destekçisiyle çıkıp geldi ve bütün dün ofisinde Sırp halk şarkıları söyledi.
O günden bu yana kendisinin ve diğer başkanların önüne gelen tüm teklifleri ya reddetti ya da görmezden geldi.
"ÇATIŞMADAN BESLENİYOR"
Muhalefetteki Sırp partilerinden birinin lideri olan Branislav Borenovic, New York Times'a "Dodik çatışmadan besleniyor" dedi ve ekledi: "İstikrardan nefret ediyor çünkü istikrar olursa halka neden bu halde yaşadığımızı açıklamak zorunda. Halkının duygularıyla oynuyor ve sonuçları hiç umursamıyor."
Dodik'in sadece siyaset oyunu oynuyor olsa bile insanların tutkularını tehlikeli noktalara çektiğini de belirten Borenovic, "Üç milyonluk bir ülkede, her zaman kibriti çakacak birkaç tane aptal bulabilirsiniz" diye konuştu.
The New York Times'ın "In the Tinderbox of Bosnia, a Serb Nationalist Lights a Match" başlıklı haberinden derlenmiştir.