Güncelleme Tarihi:
Amerikalı sosyolog Prof. Marcia Millman'a göre, insanlar filmleri izleyerek aşkı nasıl bulacağına dair ipucu elde edebilir. Ama önemli olan, filmin anlattığı öykü ile kişinin kendisiyle bir benzerlik bulması ve buna uygun bir strateji izlemesi. ‘The Seven Stories of Love: Aşkın Yedi Öyküsü isimli kitabın yazarı Millman, ‘sinemayı seviyoruz, çünkü bizi bize sunuyor ve yapacağımız yaşam seçimleri için ipuçları veriyor’ diyor. Millman'a göre filmlerde 7 çeşit aşk öyküsü ve 7 çeşit aşk var:
İlk aşk
‘Titanic’ ye ‘Romeo ve Juliet’ bu aşka örnek. Kahramanlar ailelerinden koparak kimlik arayışına giriyorlar. Bu filmi sevenler, ilk aşkına özlem duyuyor, günün sorunlarıyla yüzleşmekten kaçıyor.
Kurtarıcı aşk
‘Güzel ve Çirkin’ deki gibi. Düşmüş bir erkeğe ilgi ve aşk. Bu tür filmlerden hoşlanan kadınların babaları hasta ya da zayıftı ya da babasız büyüdüler.
Yoksul kadın ve zengin erkek
‘Özel bir kadın’ ve ‘Jane Eyre’ gibi filmler. Yoksul bir kadın sosyal statüsü kendisinin çok üstünde olan bir erkeğin kalbini kazanıyor. Bu temel konu, kendini ‘işe yaramaz’ hisseden kadınlara çekici geliyor.
Saplantılı aşk
‘Lolita’ ve ‘Öldüren Cazibe’ örnekleri. Aşk bu filmlerdeki gibi bir saplantıya dönüşüyorsa, bu tür ilişkiler çökmeye mahkum. İlişkiye can vermek için saplantılardan kurtulmak gerekiyor.
Aşk cesaret ister
‘Sleepless in Seattle’ filmindeki gibi. Bu melodramın mesajı, ‘zaman akıyor, aşk için cesur ol fırsatları kullan’ şeklinde. Bu tür filmleri sevenler, birşeyler tarafından bir ilişkiye itilmeyi bekliyorlar. Yoksa yaşlı ve yalnız ölüyorlar.
Eğitici aşk
Akla ‘My Fair Lady’ geliyor. Baskın olmayı seven erkek, genç kadına bilgi ve görgü sunuyor. Kadın da hoşnut. Kadın kendi ayakları üzerinde durmaya başladığında sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Özverili aşk
‘Kazablanka’ ve ‘The Bridges of Madison County’ örnekleri. Bu filmlerde gözyaşı dökenlerin yaşamında birşeyler eksik. Başkalarına zarar verebilecek aşklardan kaçıyorlar.