16 yaşındayken gelen bir soru hayatını değiştirdi: 'Bir arkadaşıma çok benziyorsun, evlatlık olabilir misin?'

Güncelleme Tarihi:

16 yaşındayken gelen bir soru hayatını değiştirdi: Bir arkadaşıma çok benziyorsun, evlatlık olabilir misin
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 19, 2022 12:04

ABD'de 1960'lı yıllarda yapılan bir araştırma yarım asırdan fazla zamandan sonra yeniden gündemde. O araştırma yüzünden hayatları mahvolanlar birer birer gün ışığına çıkıyor. İşte en iddialı bilimkurgu yapımlarında bile göremeyeceğiniz kadar inanılmaz, bir o kadar da üzücü bir "bilim" hikayesi...

Haberin Devamı

Kathy Seckler, hayatını tamamen değiştiren bir keşfe imza attığında henüz 16 yaşındaydı.

Bugün hâlâ çok net hatırladığı üzere, takvimler 4 Eylül 1977 tarihini gösteriyordu. Bir arkadaşı Seckler'a "Sen benim bir tanıdığıma çok benziyorsun" demiş ve çok kişisel bir soru sormuştu: "Acaba evlatlık olabilir misin?"

Aslına bakılırsa, Seckler evlatlık olduğunu çok küçük yaştan beri biliyordu. Bu gerçek, sevgi dolu bir ailede mutlu bir hayat sürmesine engel olmamıştı.

O açıdan bir sorun yoktu yani ama benzerlik kısmı kafa karıştırıcıydı. Çünkü Lori Pritzl isimli o kız gerçekten de Seckler'a tıpatıp benziyordu. Üstelik ikisinin doğum tarihleri de aynıydı.

Daha sonra Pritzl'ın ailesinin de aynı evlat edindirme ajansından hizmet aldığını öğrendi Seckler. Kızlar telefonda birkaç dakika konuştuktan sonra, arkadaşlarının şüphelendiği şeyin doğruluğundan emin oldular: Kathy Seckler ve Lori Prtizl ikizdi.

Haberin Devamı

Tabii hemen buluşmaya karar verdiler. Seckler ikizini ilk kez gördüğünde gözyaşlarına hâkim olamadığını belirterek şunları söyledi:

"Lori'yi karşıdan karşıya geçerken gördüm. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Sonra birbirimize sarıldık. İnanılmaz bir tecrübeydi. Bir anda kendimi daha az yalnız hissetmeye başladım. Evlat edinilmiş bir çocuk olarak kendimi hep farklı hissetmiştim. Lori'yi görünce, 'Vay canına' dedim, 'Burada bir yoldaşım var benim'."

"AYNADA KENDİME BAKIYOR GİBİYDİM"

Kızların benzerlikleri sadece dış görünüşleriyle sınırlı değildi. İkisi de sigara içiyordu örneğin. İlgi alanları da çok benzerdi: Dans etmekten ve resim yapmaktan hoşlanıyorlardı. Üstelik ikisi de müziğe çok meraklıydı. Pritzl, "Aynada kendime bakıyormuşum gibi hissettim" diye özetledi ilk görüşmelerini.

Aslına bakılırsa bu gerçeği çok daha önceden keşfetmiş olabilirlerdi. Zira Seckler ve Pritzl ailelerinin ortak tanıdıkları daha önce kızların birbirine benzediğini belirten şeyler söylemişti. Ama Prtizl bunlara kulak asmamıştı. Nihayetinde herkes ara sıra birilerine benzetilmiyor muydu?

Ne var ki ikisi de New York doğumlu olan kızların yaşadıkları evlerin arası sadece 24 kilometreydi ve ortak aile dostları vardı. Üstelik anne-babaları aşağı yukarı 10 yıldır diğer ikizden haberdardı ama bu gerçeği çocuklarından gizlemişlerdi.

Haberin Devamı

16 yaşındayken gelen bir soru hayatını değiştirdi: Bir arkadaşıma çok benziyorsun, evlatlık olabilir misin

Kathy Seckler ve Lori Pritzl

ONLAR GİBİ NİCE ÇOCUK VARDI

Birkaç yıl sonra ortaya bir başka gerçek daha çıktı: Seckler ve Pritzl aslında oldukça tartışmalı bir bilimsel araştırmanın parçalarıydı. 1960'lı yıllarda o dönemin en saygın evlat edindirme ajanslarından biri olan New York merkezli Louise Wise Services, ikizlerden ve üçüzlerden oluşan bir grup bebeği birbirlerinden ayırıp farklı ailelere evlatlık vermişti.

1960-1969 yılları arasında altı yeni doğmuş tek yumurta ikizi ile bir tek yumurta üçüzü bu şekilde çeşitli Yahudi ailelerin yanlarına gönderilmişti. Seckler ve Pritzl da o tek yumurta ikizlerindendi.

Haberin Devamı

Söz konusu bilimsel araştırma kapsamında psikologlar ve psikiyatrlar bizi biz yapan şeyin ne olduğunu bulmaya çalışıyordu. Bir başka deyişle insanların karakterlerinin oluşumunda genlerinin mi yoksa çevrelerinin ve yetiştirme tarzlarının mı baskın olduğu araştırılıyordu. Ancak bu merakın bedeli ağır oldu ve bu bedeli ne yazık ki kardeşlerinden ayrılan ikizler ve üçüzler ödedi.

"KARDEŞ OLMAKTAN BİLE MAHRUM BIRAKILMIŞTIK"

Temmuz ayı sonlarında BBC'de yayınlanan "Split at Birth" belgeseli bu araştırmayı ve korkunç sonuçlarını bir kez daha gündeme taşıdı. Kanalın tecrübeli bilim editörü Melissa Hogenboom, belgesel kapsamında birbirlerinden ayrılan tek yumurta ikizleri ve çift yumurta ikizlerinin yanı sıra araştırmayı yürüten bilim insanlarıyla konuştu, "Neden ikizler hâlâ bu deneydeki rollerini sorguluyor?" sorusuna yanıt aradı.

Haberin Devamı

Seckler, Hogenboom'a yaptığı açıklamada, "İkiz olmaktan geçtim, kardeş olmaktan bile mahrum bırakılmıştık" dedi ve ekledi:

"Evlat edinilmiş bir çocuk olmak zaten sordu. Ancak ikiz olmaktan, bir kız kardeşe sahip olmaktan ve ikizlikten mahrum bırakılmak berbat bir şeydi."

DÜNYA ONLARDAN 1980'DE HABERDAR OLDU

Deliberately Divided (Kasten Ayrılmış) kitabının yazarı Nancy Segal, yıllarını New York Çocuk Gelişim Merkezi İkiz Araştırması kapsamındaki deneklerin ve araştırmaya bir şekilde dahil olmuş herkesin izini sürmeye adamış bir genetikçi ve ikiz uzmanı. Segal, BBC'ye yaptığı açıklamada "1960'lı yıllarda Louise Wise aracılığıyla evlat edinilmiş herkes bugün 'Acaba benim de bir ikizim var mı?' diye düşünme hakkına sahip" ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

Bu araştırma kapsamında ayrılan çocukların hikayeleri ilk kez 1980 yılında gün ışığına çıktı. O dönemde 19 yaşında olan Robert Shafran, Eddy Galland ve David Kellman, tesadüf eseri tek yumurta üçüzü olduklarını öğrenmişti. Kardeşlerin buluşması sadece ABD'de değil, tüm dünyada günlerce konuşulmuş, manşetleri süslemişti. Üçüzlerden kısa süre sonra daha bebekken ayrılan başka çoğul doğumlar da olduğu ortaya çıkmıştı.

16 yaşındayken gelen bir soru hayatını değiştirdi: Bir arkadaşıma çok benziyorsun, evlatlık olabilir misin

Soldan sağa Robert Shafran, Eddy Galland ve David Kellman kısaca "Neubauer Üçüzleri" olarak ün kazanmıştı

ÇOĞUL DOĞUMLAR NEDEN BU KADAR İLGİ ÇEKİYOR?

İkizlerin hikayeleri uzun zamandır insanlığın hayal gücünü meşgul ediyor. Örneğin ikizlerin yolda yürürken hiç tanımadıkları insanlar tarafından durdurulup aralarındaki özel bağa dair soru yağmuruna tutulması çok yaygın bir durum. (Seckler bugün hâlâ "Benim bir ikizim var" dediğinde bu tür sorulara maruz kaldığını söyledi.)

Araştırmacılar için ise ikizler genlerimiz ve yaşadığım çevre arasındaki karmaşık ilişkiyi anlamaya dair oldukça benzersiz fırsatlar sunuyor. Çünkü farklı ailelerde büyüyen tek yumurta ikizleri ortak genlerle farklı ortamlarda yetişiyor. Dolayısıyla bu kişiler arasındaki önemli ortak noktalar genleriyle açıklanabilir hale geliyor. Örneğin zekâ düzeyi, boy uzunluğu, kilo gibi özelliklerin büyük oranda genler tarafından belirlendiği anlaşıldı. Bu gibi bulgular çoğu zaman ayrı yetiştirilmiş ikizler üzerinde yapılan eski çalışmalarda elde edilen verilerin değerlendirilmesiyle ortaya çıktı. (Ne var ki genlerle yetiştirme tarzı arasındaki ilişkinin bu kadar basit olmayabileceğini ortaya koyan güncel çalışmalar da mevcut.)

Segal, "Burada elde ettiğimiz en önemli bulgu, düşündüğümüzden çok daha fazla davranışın bir genetik unsurunun bulunması. Genetik her şey demek değil ama bir insanın diğerinden farkını büyük oranda açıklayabiliyor" diye özetledi bu durumu.

BÜYÜRKEN GÜNBEGÜN TAKİP EDİLECEKERDİ

Ayrı büyüyen tek yumurta ikizleri çoğu örnekte birbirlerinin varlığını ancak yıllar sonra öğreniyor. Dolayısıyla bu çalışmalardan elde edilen iç görüler de ancak geriye dönük olabiliyor. Vakalar nadir olduğundan, bilim insanlarının üzerinde çalışabilecekleri veri de sınırlı kalıyor.

Louise Wise Services'la birlikte çalışan psikolog ve psikiyatrlar bu sorunu çözmeyi başardıklarına inanıyorlardı. Çok sayıda tek yumurta ikizini ve üçüzünü doğumdan itibaren izleyebilecekler, gelişimlerini gün gün takip edebileceklerdi. Araştırmanın altında yatan mantık buydu.

Evlat edindirme ajansının psikiyatri danışmanı Viola Bernard, ikizlerin ayrılmasını bir şekilde mazur göstermeyi başarmıştı. Çocukların aynı evde olup ebeveynlerinin ilgisini çekebilmek için birbirleriyle rekabet etmek zorunda kalmayacaklarını ve kendi kimliklerini daha kolay oluşturacaklarını belirtiyordu.

Bernard, bu görüşün dönemin kabul gören araştırmaları tarafından da desteklendiğini öne sürüyordu ama Segal, "Size tüm içtenliğimle şunu söyleyebilirim: Çocuk gelişim literatüründe böyle bir çalışma bulunmuyor. Hiçbir zaman bir araştırmaya referans verilmemiş" ifadelerini kullandı.

ARAŞTIRMAYA KATILMAYANA ÇOCUK VERMİYORLARDI

Bernard'ın çalışmadaki ortağı, New York Yahudi Vasiler Kurulu Çocuk Gelişim Merkezi'nde araştırmacı olan Peter Neubauer'di. Neubauer uzunca bir süredir ayrılmış ikizler üzerine bir çalışma yapmak istiyordu.

Sonuç olarak bebekler o güne kadar hiç görülmemiş bir biçimde birbirlerinden ayrıldı. Evlat edinen ailelere çocuklarının ikizleri ya da üçüzleri olduğu söylenmedi. Ailelerin bildiği tek şey çocuk gelişimi konulu bir araştırmanın parçası olduklarıydı. Segal, "Bu çalışmayı katılmayı ve araştırmacıların düzenli aralıklarla evlerine gelmesini reddettikleri takdirde o çocuğu evlat edinemeyecekleri ortadaydı" diye konuştu.

İkizlere yaşlarına uygun görevler veriliyor, zekâları ve karakter özellikleri ölçülüyordu. Çocuklar bu görevleri yaparken fotoğraflanıyor ve kameraya çekiliyordu.

Seckler, araştırmacılar evlerine geldiğinde ne kadar utandığını bugün hâlâ hatırladığını söyledi ve ekledi: "Annem üniversitede psikoloji okuduğu ve çocuk gelişim araştırmalarının önemini bildiği için kabul etmişti. Ama bunun bir ikiz araştırması olduğu gerçeği onlara söylenmemişti."

Yıllar sonra gerçeği öğrenen ikizler kendisi de Holokost'tan kurtulmuş Yahudi bir bilim insanı olan Peter B. Neubauer'in tasarladığı araştırmayı Nazi yöntemleriyle kıyaslayan açıklamalar yapmıştı.

16 yaşındayken gelen bir soru hayatını değiştirdi: Bir arkadaşıma çok benziyorsun, evlatlık olabilir misin?

Yıllar sonra gerçeği öğrenen ikizler kendisi de Holokost'tan kurtulmuş Yahudi bir bilim insanı olan Peter B. Neubauer'in tasarladığı araştırmayı Nazi yöntemleriyle kıyaslayan açıklamalar yapmıştı.

DAMAK TADI BİLE GENETİK OLABİLİR Mİ?

Deney daha kurgulandığı aşamadan itibaren sorunluydu. Bir yüksek lisans öğrencisiyken kısa süre araştırmada rol almış olan Lawrence Perlman'ın çocukları evlerinde ziyaret ettiğinde şahit olduğu şeyler inanılacak gibi değildi.

Çocuklara testler veren ve videolarını çeken Perlman, BBC'ye yaptığı açıklamada ayrılmış ikizlerin benzerliklerinin kendisini şaşırttığını belirterek, "Sadece fiziksel görüntüleri değil, tüm kişilikleri benziyordu. Genetik etkilerin çok güçlü olduğu benim için çok açıktı" dedi.

Perlman, "Örneğin ketçabı çok seven ikizler vardı. Birinin annesi bu durumu memnuniyetle karşılıyordu, öbürü ise fazlasıyla sinir bozucu buluyordu" diye konuştu.

Çocukların evlatlık verileceği aileler de çok dikkatle seçilmişti. Ebeveynlerin yaşları, sosyoekonomik statüleri, eğitim durumları, dine bakışları ve diğer çocukları önemli belirleyici faktörlerdi. Perlman, "Hepsinin yine Louise Wise aracılığıyla evlat edinilmiş birer ablası ya da ağabeyi vardı. Ebeveynleri evlat edinme koşullarına ikna etmek için kullanılan çengel de buydu" diye özetledi durumu. Segal da bu sayede çocukların birbirinden çok farklı çevresel koşullarda büyümesinin önüne geçildiğini belirtti.

ARAŞTIRMANIN ÖMRÜ KISA OLDU

Araştırmada kısa süre içinde önemli problemler baş gösterdi. Araştırma bütçesindeki paralar suyunu çekmişti. Üstelik 1970'li yıllarda bilimde aydınlatılmış onam tartışmaları başlamış ve çeşitli etik kaygılar ortaya çıkmıştı. Ebeveynlere geriye dönük olarak onam formları imzalatılmak istendi ama bazı aileler buna karşı çıktı.

New York Üniversitesi'nde tıp etiği alanında dersler veren Prof. Dr. Arthur Caplan, BBC'ye yaptığı açıklamada, araştırmanın gerçekleştirildiği dönemde, bilimsel çalışmalarda etik ihlallerinin çok yaygın olduğunu, bu çalışmanın da bunun en net örneklerinden biri olduğunu söyledi.

Caplan, "Ağır hasarlara, evlilik yıkımlarına, ileride çocuklarla ebeveynler arasında yaşanacak ağır çatışmalara neden olabilirlerdi. Hasar potansiyeli gerçekti, temel hakların ihlal potansiyeli ise kesinlikle ortadaydı" diye konuştu.

YAKIN OTURAN AYNI ÇEVREDEN AİLELER

Çocukları birbirine çok yakın yaşayan ailelerin yanına vermek de pek iyi düşünülmemiş bir detaydı. Bu durum ikizlerin ilerleyen yaşta birbirlerini bulma ihtimallerini artırıyordu. Üstelik o dönemde New York bugünkünden çok daha küçük bir yerdi. Çocukları evlat edinen Yahudi ailelerin neredeyse tamamı aynı çevreye mensup kişilerdi.

Örneğin Seckler ve Pritzl aileleri benzer sosyal çevrelere sahipti. Hatta yukarıda da dediğimiz üzere, anne babalar diğer ikizin varlığını kızlar tanışmadan 10 yıl kadar evvel öğrenmişti. Ancak "kızların iyiliği için" bu sırrı saklamaları istenmişti. Viola Bernard anne babaları bu gerçeği kızlarıyla paylaşmamaları konusunda sıkı sıkı tembihlemişti. Bernard "öğrendiklerinde yıkılabilirler" demişti ancak bunun dışında bir ayrıntı vermemişti.

Birbirlerini tesadüfen bulan başka ikizler de vardı. Onlar da tıpkı tek yumurta üçüzleri Shafran, Galland ve Kellman gibi ortak tanıdıklar aracılığıyla birbirlerini buluyorlardı.

Bilimsel açıdan bakıldığında da araştırmanın kusurları kolayca görülebiliyordu. Perlman, çocuklar hakkında topladıkları verileri "darmadağınık" olarak nitelendirdi ve araştırmanın doğru şekilde planlanmamış olduğunu vurguladı. Üstelik Neubauer ve ekibi bu araştırmanın sonuçlarını da hiç yayımlamadı. Perlman, "Bu verileri bilimsel açıdan ele almanın uygun yolunu kavrayamıyor gibiydiler. Dava tehditleriyle karşı karşıyaydılar ve hiçbir şey yayımlanmadı" dedi.

Tim Wardle'ın yönettiği 2018 tarihli "Three Identical Strangers" belgeseli "Neubauer Üçüzleri"ni anlatıyordu. Sundance Film Festivali'nde de gösterilen belgesel, birçok ayrılan ikizin gerçeği keşfetmesini sağladı.

16 yaşındayken gelen bir soru hayatını değiştirdi: Bir arkadaşıma çok benziyorsun, evlatlık olabilir misin?

Tim Wardle'ın yönettiği 2018 tarihli "Three Identical Strangers" belgeseli "Neubauer Üçüzleri"ni anlatıyordu. Sundance Film Festivali'nde de gösterilen belgesel, birçok ayrılan ikizin gerçeği keşfetmesini sağladı.

ÇİFT YUMURTA İKİZLERİ NEDEN AYRILDI?

Tek yumurta ikizleri karşısında doğal bir kontrol grubu olabilecek çift yumurta ikizleri araştırmaya dahil edilmemişti. Aslında tek yumurta ikizleriyle çift yumurta ikizlerini kıyaslamak "Genler mi çevre mi?" sorusunun cevabının daha net verilmesini sağlayabilirdi. Ama buna rağmen Louise Wise Services, çift yumurta ikizlerini de farklı ailelerin yanına yerleştirmişti.

Onlardan biri de Allison Kanter'dı. Louise Wise aracılığıyla evlat edinilmiş olan Kanter, birkaç yıl evvel tek yumurta üçüzleri hakkında bir belgesel izledikten sonra meraka kapılmış ve bir genetik soy testi yaptırmaya karar vermişti. Kanter, BBC'ye, "Tüylerimin diken diken olduğunu ve 'Vay canına, ya bu gerçekse?' diye düşündüğümü hatırlıyorum" diye konuştu.

Test sonuçları Kanter'ı Michelle Mordkoff diye biriyle eşleştirdi. En yakın zamanda görüştüler. Görüşme kısa sürmüş ama aralarında hemen çok güçlü bir bağ kurulmuştu. Kanter, "Hep kayıp olan ve asla varlığından haberdar olmadığım bir parçam gibiydi" diye anlattı ikizini bulmanın verdiği hissi ve ekledi:

"Birbirimizi daha yakından tanıdıkça ne kadar benzer olduğumuzu da anladık. Duygusal açıdan, hayata bakışımız açısından, hayatımızı yaşama biçimimiz açısından çok benziyorduk."

Ancak birkaç yıl sonra Mordkoff, pankreas kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. İkizlerin birlikte geçirebildikleri süre üç yıl bile değildi. Kanter, "Bence çift yumurta ikizi olduğumuz için bu Louise Wise tezgâhında ikincil zayiat olduk biz. Tek yumurta ikizi değildik ve bizi incelediklerinde DNA'sı aynı olan ikizlerden elde ettikleri verilere ulaşamayacaklardı. Bizi bir nevi kenara attılar" ifadelerini kullandı.

16 yaşındayken gelen bir soru hayatını değiştirdi: Bir arkadaşıma çok benziyorsun, evlatlık olabilir misin

Allison Kanter ve Michelle Mordkoff

ARAŞTIRMANIN BABASININ EN UFAK BİR PİŞMANLIĞI YOKTU

Peki gerçekten de Kanter'ın dediği gibi bu insanlara çektirilen acılar boşuna mıydı? Onca yıl boyunca elde edilen verilere ne oldu? Araştırmaya haberleri bile olmadan katılanlar neden hâlâ bazı sorulara cevap arıyor?

Perlman, projede 10 ay çalıştıktan sonra araştırmanın yarattığı huzursuzluk nedeniyle başka bir işe geçti. Ancak ilerleyen yıllarda "Acaba ne oldu?" diye düşünmeden duramadı. Yaptığı araştırmalarda sadece birkaç vaka raporu yayımlandığını keşfetti. Onlar da çoğu zaman aynı şeyleri söylüyor, çocukların durumuna ilişkin detay içermiyordu.

Diğer yandan Segal da araştırmanın akıbetiyle ilgili araştırmalar yapıyordu. İki bilim insanı önce yazışmalar yoluyla tanıştı; ardından 2004 yılında bir araya geldiler.

Segal ve Perlman, o sırada 91 yaşında olan Peter Neubauer'i New York'un en lüks semtlerinden birinde bulunan apartman dairesinde ziyaret etti. Neubauer'in o zaman bile herhangi bir pişmanlık taşımadığını belirten Perlman, "Yaptıkları şeyi 'Viola Bernard'ın fikriydi' diyerek savundu. Herhangi bir yanlış yapmış olabileceğine dair en ufak bir sorumluluk kabul etmiyordu. Tavrı buydu ve geri adım atmaya niyeti yoktu. Bilimsel araştırma yapmak adına, bu aileleri sömürmüşlerdi ve verileri kullanmamışlardı" diye aktardı görüşmeyi.

DOSYALAR SADECE DENEKLERLE PAYLAŞILIYOR

Bir zamanlar saygın bir kurum kabul edilen Louise Wise Services, 2004 yılında kapandı. Kurumun evlat edindirme ve araştırma kayıtları başka bir ajans olan Spence-Chapin'e devredildi. Ancak söz konusu araştırmaya ilişkin kayıtlar Yahudi Aile ve Çocuk Hizmetleri Kurulu'nun elinde.

Kuruldan BBC'ye yapılan açıklamada Neubauer'in araştırmasına ilişkin her türlü sorumluluk reddedildi. Kurumun sözcüsünün yaptığı açıklamada, "Gizlilik yasaları gereği ve bu araştırma kayıtlarındaki bilgilerin fazlasıyla özel ve kişisel olması nedeniyle, araştırmadaki bireylere dair kayıtlara erişimimiz sınırlı" ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, yaşayan tüm deneklerin araştırmadaki rolleri konusunda bilgilendirildiği de belirtildi.

Günümüzde görüntülere ve verilere sadece araştırma kapsamındaki kişilerin erişimine izin veriliyor. Erişim sağlayan kişilerin de "araştırma denekleri dışındaki kişiler hakkında hassas bilgiler içerebileceği" gerekçesiyle dosyaları başkalarıyla paylaşmalarına izin verilmiyor.

VERİLER BUGÜN YALE ÜNİVERSİTESİ'NDE SAKLANIYOR

Araştırmanın verileri şu an Yale Üniversitesi tarafından korunuyor. 2065 yılında veriler kamuoyuyla paylaşılacak. Verileri 1990 yılında Yale'e teslim eden Neubauer amacının ikizleri korumak olduğunu söylemişti.

Segal, "Ben buna asla inanmıyorum. Bence amaçları kendilerini korumaktı" dedi. Caplan ise amacın en basit ifadeyle beceriksizliklerini gizlemek olduğunu belirterek, "Neden araştırma kayıtlarını gizli tutsunlar ki? Benim bulabildiğim tek açıklama utanç" ifadelerini kullandı.

Ne var ki gizlenen veriler anlamlı sonuçlara işaret ediyor olsa da etik kaygılar ve araştırmanın kusurları nedeniyle, verilerin kullanılıp kullanılamayacağı şüpheli. Örneğin Segal bu araştırmanın en başından hiç yapılmamış olması gerektiğine işaret etti ve "Buradan elde edilebilecek herhangi bir iç görü bulunmuyor. Orada nelerin gizlendiğini bilmiyoruz. Diyelim ki bu veriye eriştik ve eldekileri yayımladık, bu durum geleceğin araştırmacılarına nasıl bir mesaj verecek?" diye konuştu.

"BİLİM NASIL YAPILMAMALI?" SORUSUNUN EN NET CEVABI

Araştırmanın gölgesini yıllardır üstlerinde hisseden aileler sorularına hâlâ yanıt bulabilmiş değil. Şu ana kadar araştırmayla ilgili hiç kimse yaptıklarından sorumlu tutulmadı. Çalışmanın günümüze bıraktığı miraslardan biri bilimin nasıl yapılmaması gerektiğini ve etik kaygıların her aşamada ne kadar önemli olduğunu göstermesi oldu.

Seckler ise hikayesini anlatmanın yaşadığı acıları biraz olsun dindireceğini umuyor. Yakın zamana kadar insanlara "Benim ikizim var" dediğinde "Birlikte büyürken çok eğlendiniz mi? Aynı kıyafetleri mi giyerdiniz? Birbirinize benziyor musunuz?" gibi sorularla karşılaştığını belirten Seckler, hikâyenin yarattığı duygusal çalkantıları hatırlamamanın kendisi için daha kolay olduğunu söyledi:

"İnsanlara yalan söylüyordum, 'Ah evet! Yok, aynı şekilde giyinmezdik' diyordum. Gizli kız kardeşin mirasını sürdürmek zorundaydım ve bu çok zordu. Nihayet insanların bunu göreceğinden ve hikâyemizin açığa çıkmış olmasından memnun olduğumu söyleyebilirim."

16 yaşındayken gelen bir soru hayatını değiştirdi: Bir arkadaşıma çok benziyorsun, evlatlık olabilir misin

Üçüzler önce arkadaş, sonra sınıf arkadaşı, ev arkadaşı en sonunda da ortak oldu. 1988'de açtıkları "Triplets" isimli restoran kardeşlere mutluluk getirmedi.

DEPRESYONLAR, İNTİHARLAR, AİLE İÇİ SORUNLAR…

Araştırma, deneklerin kimliklerinde genlerin ve çevrenin rolünü açığa çıkarmaya çalışırken, çocukların ve ailelerinin hayatlarına tahayyül etmesi bile güç yükler bindirdi. Gizli kardeşlerini bulmak, bu insanların hayatlarının sonsuza kadar değişmesine neden oldu.

En iyi örnek üçüzlerdi. Shafran, Galland ve Kellman'ın gençken yaşadıkları psikiyatrik sorunlar birbirlerini bulduktan sonraki yıllarda katlanarak arttı. Galland'ın intiharının ardından Shafran ve Kellman da iyice uzaklaştı. Bugün üçüzlerin biyolojik annelerinin de akıl sağlığının yerinde olmadığına inanılıyor.

İkizinden ayrılan ama araştırmaya dahil edilmeyen bir başka kadının da intihar ettiği düşünülüyor. Bu kadının biyolojik ailesinde de depresyon geçmişi olduğu biliniyor. (Elbette yaşanan stresli olayların doğrudan akıl sağlığına etki ettiğini söylemek mümkün değil ancak yoğun stres özellikle genetik eğilimi olan kişilerin geçmişte yaşadığı psikiyatrik sorunların derinleşmesine yol açabiliyor.)

İkiz olduklarını öğrenenlerin birçoğu geçmişte öfke, üzüntü, pişmanlık gibi tepkiler verdi. Bazılarının kendilerini evlat edinen ailelerle olan ilişkileri bozuldu. Birçoğu sonradan keşfettikleri ikileriyle sorunlar yaşadı.

Seckler, "Asla geri dönmemiz mümkün olamadı çünkü ikizdik ama kardeş değildik" dedi ve ekledi: "Birlikte büyümemiştik ve bu gerçek bugün bile ilişkimizin en zor yanlarından birini oluşturuyor."

Araştırmacıların da bu yola çıkarken sorduğu en önemli soru ise halen cevapsız: Ayrılmak bu insanların doğasını ne derece etkiledi?

BBC Future'da yayımlanan "The identical twins who discovered their secret sibling" başlıklı haberden derlenmiştir.

BAKMADAN GEÇME!