Güncelleme Tarihi:
Astronominin en ilgi çekici çalışma alanlarından biri de Dünya dışı yaşam araştırmaları. Kafamızı kurcalayan en önemli sorulardan biri şu: Evren’de yalnız mıyız? Evren’in büyüklüğünü bilmeyenler için bu soru anlamsız gelebilir ve ‘elbette yalnızız’ diyebilirler. Çünkü o insanlar için Dünya zaten ‘kocaman’ bir yer. Ancak Dünya evrenin boyutu dikkate alındığında sonsuz büyüklükte bir denizde minik bir kum tanesi adeta. İşte bu devasa evrenin boyutlarını bilenler için evrende yalnız olduğumuzu düşünmek biraz mantıksız gelebilir.
Güneş Sistemi’ndeki bazı gök cisimleri hayat taşıyabilme potansiyeline sahip. Bunların başında insanlığın ayak basmayı planladığı kızıl gezegen Mars var. Bu paslı gezegenin yüzeyinde sıvı buzun olduğunu biliyoruz. Hatta yüzeyin altından yüzeye doğru sıvı su olmasa bile bir çeşit sıvının (sulandırılmış tuz) mevsimsel olarak bir hareket halinde olduğu belirlendi. Evet Mars’ın da mevsimleri var. Mars’ın da atmosferi hatta bulutları var. Ama buradaki gibi atmosfer ve bulut yapısı olduğunu düşünmeyin. Mars’ın atmosferi Dünya atmosferinin sadece %1’i kadar. Bolca karbondioksit dolu incecik bir atmosfer. Mars’ı ziyaret edecek birçok uzay aracı var. Avrupa ve Rusya uzay ajanslarının gönderdiği ExoMars yola çıktı bile. Eylül 2016’da 500 milyon km yolculuktan sonra gezegene ulaşacak. Mars’da hayat olup olmadığını araştırmak için başka araçlar da gönderilecek. Kim bilir belki de Mars Dünya dışı yaşamı bulduğumuz ilk yer olabilir. Gerçi UFO işini ticaret haline getiren kişilere sorarsanız uzaylılar sıklıkla Ege'nin köylerine iniyor. Çoktan toplumumuza nüfusu etmiş bu uzaylılar. Ancak bilim insanları sadece bilimsel verileri dikkate alarak karar verdikleri için ufocular gibi saçmalama lüksleri yok. Biz konuyu irdemeleye bilimsel olarak devam edelim.
Jüpiter fırtınalarla dolu bir atmosfere sahip gaz devi olmasına rağmen atmosferine uyum sağlamış canlılara ev sahipliği yapıyor olabilir mi? Böyle çetin koşullar altında bu zor görünsede çoğu insan bu dev gezegenin atmosferinde yaşamın bir şekilde var olabileceğini düşünüyor.
Venüs ise kurşunu eriten yüzey sıcaklığından dolayı bulunmak isteyeceğiniz bir yer değil. Ancak bazı bakteriler o koşullarda bile hayatta kalabilir. Yani Dünya dışı yaşam arayışını bizler gibi yakışıklı ve güzel canlı arayışı olarak görmeyin. Canlı sınıfına giren herhangi bir şey arıyoruz.
Sadece gezegenler değil uydularda yaşam barındırabilecek sinyaller veriyor. Bunlar içerisinde Jüpiter’in uydusu Europa öne çıkıyor. Buzlarla kaplı yüzeyin altında devasa okyanusların olduğunu düşünüyoruz. Su varsa hayat vardır. Yakında bir uzay aracı bu uyduya yakın geçiş yapacak ve hayat arayışımızda daha net bilgilere sahip olacağız.
Satürn’ün en büyük uydusu Titan ise bir başka ilginç gök cismi. Çok yoğun bir atmosferi var. Bu özelliği sahip Güneş Sistemi’deki tek uydu. Yüzeyinde göletler var. Sıvı metandan oluşan göletler. Bu ortamda bile bazı canlılar yaşıyor olabilir.
Sadece Güneş Sistemi elemanlarını değil başka yıldızlar etrafında dolanan gezegenlere de bakıyoruz. Başka yıldızlar etrafında dolanan gezegenlere öte-gezegen denir. İçerisinde 1 trilyon öte-gezegen olduğunu düşündüğümüz galaksimizde şu ana kadar sadece 3500 civarında öte-gezegen belirlendi! Bunlar içerisinde yaşam olabileceğini düşündüğümüz 40 civarı gezegen var. Bazıları Dünya’ya çok benziyor. Özellikle Dünya'ya birçok açıdan benzeyen öte-gezegen Kepler 452b Dünya 2.0 olarak adlandırılıyor. Kepler 452b’nin etrafında döndüğü yıldız evrimsel açıdan bizim yıldızımız Güneş’e benziyor. Yıldızı bizim yıldızımız Güneş'ten 1.5 milyar yıl daha yaşlı. Kepler 452b’nin yıldızına uzaklığı neredeyse Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığı kadar. Dünya’dan %60 daha büyük. Dünya’nın şişman kuzeni adeta. Kepler 452b’de 1 yıl 385 gün. Bu değer bizim 1 yılımıza çok yakın. O halde burada hayat varsa orada neden olmasın? Kim bilir belki Kepler 452b'de geçmişte hayat vardı ama çoktan yok oldu. Ya da hayat orada yeni yeni yeşeriyor...
Yaşam barındırabileceğini düşündüğümüz bize en yakın öte-gezegen yaklaşık 130 trilyon km uzaklıkta (13 ışık yılı). Yani hayat bulsak bile oraya elde Turkish lokum 5 dk çay içmeye gideyim diyecek teknolojimiz henüz yok. Ancak birkaç 10 yıl içerisinde bize en yakın yıldıza yani yaklaşık 40 trilyon km öteye minik bir fotoğraf makinesini ışık hızının beşte biri bir hızla gönderebiliriz. İnanılmaz değil mi! İnsanoğlu yavaş yavaş içinde bulunduğu galaksi içerisinde yayılmaya devam ediyor. Sanırım en iyi yaptığımız şey de bu: yayılmak ve önümüze çıkan tüm yaşam kaynaklarını tüketerek yolumuza devam etmek. Türümüzün betonsever bir kısmı bu işte çok iyi: inşaat sektöründeki homo sapiens sapiensler.
Bizler Dünya dışı yaşam ararken Dünya’yı ve buradaki yaşam formlarını referans alıyoruz. Bu nedenle su varsa hayat vardır diyoruz. Dünya’daki tüm canlı formlarının yaşam için ihtiyaç duyduğu koşulları göz önünde bulunduruyoruz. Ancak öyle inanılmaz koşullarda yaşayan canlılar var ki insanlar o koşullar altında anında ölür. Yüksek sıcaklıklardan okyanus tabanlarında basıncın en yüksek olduğu yerlere kadar birçok ilginç yaşam formunun olduğunu biliyoruz. Bu da demek oluyor ki bir gök cisminin çok çetin koşullarına bakarak (yüksek sıcaklık, basınç vs.) burada hayat olmaz dememeliyiz. Hayat bir şekilde yolunu bulur.
Dünya’daki yaşam formlarının sadece çok minik bir kısmı hakkında bilgi sahibiyiz. Dünya’da 1 trilyon civarında canlı türü olduğu düşünülüyor. Ancak biz sadece 10000’de 1’ini sınıflandırabilmişiz. Yani henüz gezegenimizin canlılık çeşitliliğini bile tam olarak tanımıyoruz. Belki insanlık yok olana kadar da bunu başaramayacağız. İnsanlık yok olacak demek çok pesimist gelmiş olabilir. Özellikle hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan Ademoğulları için. O halde şöyle diyelim. İnsanlık bir gün bu gezegeni ya isteyerek ya da istemeyerek terk edecek (elbette eğer o güne kadar kendini yok etmezse!). Belki o gün geldiğinde bile gezegenimizdeki tüm canlıları eksiksiz bir şekilde sınıflandıramamış olacağız.
Sonuç itibariyle evrende yalnız mıyız? sorusunun cevabı şimdilik EVET. Ancak soluksuz bir biçimde Dünya dışı canlı aramaya devam ediyoruz. Sadece 13000 km çapa sahip minik bir mavi gezegen üzerinde yaşayan birkaç milyar insan olarak çapı 93 milyar ışık yılı (93 milyar x 10 trilyon km!) olan görünen evrene adeta meydan okuyoruz. Evrende yolculuğumuz devam ediyor. Bizler burada doğduk ancak bu gezegende yok olmayacağız. Kozmik denize yelken açmak için yaratılmışız.
Nedir? Ne Değildir?
UFO (tanımlanamayan uçan cisim) gerçekten tanımlanamıyor mu?
Yanıt için aşağıdaki poster yardımcı olacaktır.
www.selcuktopal.net
Serinin 1. yazısı: Kozmik mahallemiz Güneş Sistemi
Serinin 2. yazısı: İlginç özellikleriyle gezegenlerimiz
Serinin 3. yazısı: Galaksiler ve Galaksimiz Samanyolu
Sıradaki yazı: Güneş Sistemi'ndeki Keşifler ve Gelecek Projeler