Düğüm noktası

BİR kurgunun çözüme yaklaştığı ilk an, gerilimin en yüksek noktaya tırmandığı o her şeyin iç içe geçtiği en üst düzey karmaşa anıdır. Düğüm noktası.

Bu hafta Türkiye'nin kaderinde öyle bir 'düğüm noktası' niteliği taşıyor işte.

Kıbrıs, düğümün tam ortasındaki en sert ilmek.

KKTC Lideri Rauf Denktaş'ı televizyon ekranlarından izlediğim kadarıyla yorgun gördüm. Böyle bir ameliyat için en uygun zaman mıydı bilemem, inşallah evinde kendisini daha çabuk toparlar ve sağlığına kavuşur.

Çünkü önümüzde çok kritik bir dönem var.

Bilmem dikkat ettiniz mi, Annan Planı'nın ilke anlaşmasını imzalamayı istemeyen taraf sadece KKTC değil. Rum Yönetimi ve Yunanistan da bu konuda ısrarlı.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Papandreu Atina'da yayınlanan İmerisia Gazetesi'ne yaptığı açıklamada şöyle diyor:

'Kıbrıs konusunda Kopenhag Zirvesi'ne kadar bir ilke anlaşmasına varmak için zaman yetersizdir. Kıbrıs'ın üyeliği için aceleye getirilmiş bir anlaşma büyük hata olur.'

Ama Kopenhag'da daha önce verilmiş sözlerin göz ardı edilmemesini de istiyor Papandreu. Kıbrıs'a tam üyelik davetinin yapılmamasının büyük bir siyasi ve kurumsal krize yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

O yüzden, KKTC'nin ve Türkiye'nin de aynı çizgide olması Rum yönetimini ve Atina'yı rahatlatıyor.

Helsinki belgesinde yer alan, 'tam üyelik kararı öncesi konuyla ilgili tüm tarafların davranışları değerlendirilecek' maddesi uygulandığında bile pürüz çıkmayacak. Rum Yönetimi, engelleyen taraf olarak görülmeyecek, ilke anlaşmasının ertelenmesi ortak bir karar olarak değerlendirilecek.

Kıbrıs tam üyeliğe davet edilecek. Üstelik Annan'ın bağlayıcı hükümler taşıyan ve Avrupa müktesebatını çözüm anlaşmasına tabi kılan çerçeve önerisi Kopenhag Zirve kararlarında kabul edilmiş bir çerçeve olarak kayda geçmeyecek bir öneri olarak yer alacak.

* * *

BU
adımdan sonra, yani Kıbrıs diğer on aday ile eşit statüde davet aldıktan sonra adada çözüm Türkler açısından da çok zorlaşacak.

Klerides'in Annan planına verdiği yanıta göz atarsak, bunca zamandır süren müzakerelere rağmen pozisyonunda pek bir değişiklik olmadığı görülüyor.

Üstelik, Rum kesiminde Annan Planı'nın öngördüğü bir çözümü istemeyenlerin oranı yüzde 70'lere ulaşırken, Avrupa Birliği üyeliğini garantilemiş olan hangi siyasi iktidar karşılıklı tavize dayalı bir uzlaşma zeminine yaklaşır ki?

Madem öyle, Rum tarafı ayak sürüyor, KKTC ilke anlaşmasını kabul ettiğini açıklasa ne olur? Bu kez Rum tarafı da aynı adımı atar ve mart ayına kadar yeni bir pazarlık süreci başlar. Ada'da adil çözümün kapısı aralanmış olur.

Pekiyi ya Türkiye'ye müzakereler için makul bir tarih verilmezse?

Türkiye'nin dışlandığı bir Avrupa'da Kıbrıs sorunu kalıcı bir çözüme ulaşabilir mi?

Kıbrıs düğümü çözülmeden, Avrupa'nın rahat etmesi mümkün mü?
Yazarın Tüm Yazıları