Despotizm

BU işe alfabeyle başlamak gerektiğini biliyoruz da konumuz "demokrasi" olduğu için, acaba "a"dan mı başlamak doğru olur "d"den mi noktasında tereddüt ediyoruz.

İsterseniz "d"den başlayalım ve Başbakan Tayyip Erdoğan’a, hem "demokrasi" hem de "medya" konusunda ilkokul düzeyinde bilgisi olmadığını anımsatalım.

Olsaydı dün partisinin Şişli ilçe kongresinde lafı bir medya patronuna (örneğimizde Aydın Doğan’a) getirerek:

"Doğan Grubu’nun ’iftira ve hakaretlerini’ örnekleriyle masaya getirdiğim zaman bana ’Sayın Başbakan ne yapayım? Ben bu adamlarla baş edemiyorum ki!’ dedi" diye aktardıktan sonra, "Şimdi bir patron ki kendi yazarlarıyla baş edemiyor. Böyle bir şeyi vatandaşın kabullenmesi mümkün mü?" der miydi?

Medya dünyasında çalışanların "özgürce" görev yapması gerektiğini dahi bilmeyen insan "demokrat" olabilir mi?

Aynı ağızdan geçen hafta, Doğan Grubu’nda çalışan gazetecilere "Siz nasıl özgürlükten söz edebilirsiniz? Patronunuz hakkındaki iddiaları (iftiraları) sütunlarınıza alıp hesap sormuyorsunuz?" türü bir söz çıkarsa bu kabul edilebilir mi?

Burada açık görünen Türkiye’nin şu anda despotik bir zihniyetle yönetilmekte olduğudur.

Despotik zihniyet doğruların değil, sadece kendi beğendiklerinin söylenmesinden memnun olur. O zihniyet için "tutarlı olma" gibi bir gereksinim yoktur. O isteyince bağıracaksınız, o sus deyince susacaksınız.

Hoş partisinin seçimde aldığı oy oranına bakıp, "Biz 47 meşruyuz, sizin meşruiyetiniz yüzde 20" diyen yani seçmen tercihini "meşruiyet" sayan -veya sanan- insanın demokrasiyi bilmesini beklemek fazla iyimserlik olmaz mı?

Doğrusu Tayyip Erdoğan’ın "demokrasi"yi hem bildiğini hem de "özümsediğini" sananlardır asıl ders verilmesi gerekenler. Bunların başında da "Kopenhag Kriteri reformlarını bir senede gerçekleştirdi" diyerek Erdoğan’ı "demokrat" ilan eden Avrupa Birliği (AB) ileri gelenleri vardır.

Bir de Atatürk’e ve devrimlerine karşı olmayı "demokratlık" sayan ve "liberal" geçinen gizli faşistler var. Hani "Aynı gazetede kendisine aykırı görüş sahibi olanların yazmasına tahammül edemediği için oradan ayrılan"lar var ya, onlar...

Bitmedi... "Onlarla (özellikle ulus-devlet konusunda duyarlı davrananlarla) savaş halindeyiz" diye yazan sabıkalı faşistleri de unutmamak gerek.

Galiba Erdoğan’ın sadece "demokrasi"yi değil, onun ayrılmaz parçası "özgür medyayı" da öğrenmesi lazım.

Eğer biliyor olsaydı, Frankfurt’taki bir davanın "iddianamesi"nde yazılı olanları aynen yayınlayan gazetelerin kendisine "iftira" attığını değil, "O iddianamede ileri sürülenlerin yalan yahut yanlış olduğunu" söylerdi.

İddianamenin mi, kendisinin mi doğru söylediği ortaya çıkınca da olay biterdi.

Tabii "demokrasi"yi bilse, "yargının gerçeği ortaya çıkaracağına" inansa ve "hoşgörü" sahibi olsaydı.
Yazarın Tüm Yazıları