Paylaş
Denizli’nin Güney Bölgesi’yle, İzmir’in Urla’sını artık daha fazla konuşacağız.
Güney’de müthiş işler yapılıyor.
Bundan 20 yıl önce kimsenin bilmediği, konuşmadığı, sıradan bir tarım bölgesi olarak bilinen Güney’de şimdi Türkiye’nin en iyi şaraplık üzümleri yetişiyor.
Bağbozumunun son günlerinde Denizli’deydim.
Sevilen bağlarını gezip keyifli bir gün geçirmiştik.
Helikopterle o bölgenin üstünde dolaşırken; 30 bin dönümü geçmiş bağlar karşısında ne diyeceğimizi bilemedik.
Güzel olan, Türkiye’nin bütün büyük üreticilerinin Güney’i keşfetmiş olmasıydı.
Kavaklıdere, Sevilen, Doluca, Diren, Mey, Vinkara gibi şarap üreticileri de şaraplık üzüm alımlarının bir bölümünü Güney’den yapmaya başladı.
İnanıyorum ki, 30 bin dönümlük bağa gelecek yıllarda yenileri eklenecek ve üretim ikiye katlanacak.
Sezar’ın hakkını da Sezar’a vermemiz gerekir.
Bu değişimi başlatan Pamukkale Şarapları’nın kurucusu Yasin Tokat oldu.
Geçenlerde Ziraat Mühendisleri Odası, Yasin Tokat’a bölge tarımına yaptığı katkı nedeniyle “50. Yıl Hizmet Ödülü” verdi.
Bu hak edilmiş bir ödül...
Ben bu törenlerin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Bizim toplumumuz nedense alkışlamaktan çok, eleştirmeyi daha çok seviyor.
Oysa değişimin öncüsü olan insanlara, kurumlara teşekkür etmeliyiz ve onları unutmadığımızı göstermeliyiz.
Şimdi, Denizli Güney’in yapması gereken bir şey var.
O da coğrafi işaretleme...
Örneğin; Fransa’da bağcılık belli disiplinler altında yapılıyor.
Burada bölgesel lezzetler ve özellikler dikkate alınıyor.
Cabernet ve Merlot bölgesi Bordeaux’da; buraya uymayacak Şiraz dikimine izin verilmiyor.
Beyaz şaraplarıyla ünlü Chablis’de siyah üzüm dikilemiyor, Pinot Noir’dan yapılan Burgonya kırmızılarına da başka üzümler karıştırılmıyor.
İtalya’da benzer uygulamalar var.
Ünlü Chianti, Barolo, Rioja şarapları da bu standartlar altında üretiliyor.
Coğrafi işaretlemeyi almış bölgeden çıkan ürünler; sınırlı ve kontrollü olduğu için şaraplar çok daha yüksek fiyatlara alıcı bulabiliyor.
Şarapta bölgesel lezzetin öne çıktığı bir döneme giriyoruz.
Denizli Güney de bu adımları mutlaka atmalı ve farklı olduğunu ortaya koymalı.
Bağcılıkta iyi olan bütün ülkeler bu yolu izliyor.
Denizli bunu başlatmalı...
Etiketin üstündeki “Güney” işaretlemesinin artık başka bir anlamı olmalı...
İzmirliler Kılıçdaroğlu’ndan ne bekliyor?
CUMHURİYET Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yarın İzmir’e geliyor. Kılıçdaroğlu’nun programı oldukça yoğun... İki günlük ziyarette; toplumun her kesimiyle buluşmaya çalışacak. Bunlar arasında esnaf da var, işadamı da parti örgütü de...
99’dan bu yana İzmir’de sosyal demokrat oylar daha fazla çıkıyor.
Bunda sosyal demokratların yerel iktidarda güçlü olmasının büyük etkisi var.
Ancak, buradan şu sonucu çıkarmak da mümkün değil.
“İzmir CHP’nin kalesidir...”
Öyle anlaşılıyor ki, Kılıçdaroğlu beklentilerin aksine en fazla İzmir milletvekillerinin listesini yaparken zorlanacak.
Çünkü, CHP Genel Merkezi bugüne kadar İzmir’i hep “garanti” gibi gördü.
O yüzden kontenjan isimler İzmir’den aday gösterildi.
Kentte buna büyük bir itiraz var.
CHP’liler hem yeni bir liste görmek istiyor, hem de bu isimlerin parti içinde kritik görevlerde bulunmasını arzu ediyor.
Son MYK aslında bu beklentiye cevap veren bir listeydi.
Özetle...
İzmirliler 2011 seçimlerinde kenti gerçek anlamda temsil eden, büyük ölçüde yenilenmiş bir liste bekliyor.
Bazen minik adımlar dünyayı değiştirir
PAZAR günü yazmıştım.
İzmir’deki kent konseyleri “Yoksulluğa sessiz kalma” adlı bir projede ortak hareket etme kararı aldı.
Bu hem sevindirici, hem de gelecek için umut verici bir adım.
“Yoksulluk” gibi çok önemli ve küresel bir konuyla, ancak yerel çözümler bularak baş edebiliriz.
Zaman zaman yazıyorum.
Yerelleşme kavramını bundan böyle daha fazla konuşacağız, tartışacağız diye...
Devasa problemlerin çözümünde inanın ilk adımlar küçük ve minik bir coğrafyayı düşünerek atılıyor.
İyi ve doğru örnekler; bir anda ve hızla, elbette büyük organizasyon sayesinde dünyaya yayılıyor.
O yüzden bu projeleri hem önemsiyor, hem de sonuna kadar destek veriyorum.
Bazen birkaç kişinin çabası hiç düşünemediğimiz kadar büyük etkiler yapabiliyor.
Paylaş