Deniz Feneri aşkı pahalıya patlıyor

BIRAKIN dersi, teneffüslerde bile Türkçe konuşulmasını engelleyen okullar ve kentler var. Almanya’da.

Tayyip Erdoğan binlerce Türk öğrenci ve ailenin, Türkçe konuşmak nedeniyle zor durumda bırakıldığı Almanya’dan bunu sormuyor.

Başka bir örnek. Almanya’da yaşayan Türklerin, Almanya aleyhine açtığı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde kazandığı davalar var. Alman Hükümeti bu kararların çoğunu uygulamıyor. Erdoğan Almanya’dan bunu da sormuyor.

Başka bir örnek. Göç yasası nedeniyle, ailelerin parçalanmasını yaşayan Türkler var. Erdoğan Almanya’dan bunu da sormuyor.

DENİZ BİTTİ


Buna karşılık, günlerdir nutuk atıyor. "Bizi Deniz Feneri’ne bulaştırmak istiyorlar" diyerek, bizlere söylemediği lafı bırakmıyor. Bize savaş ilan ediyor. Deniz Feneri ile bağlantının b’sini dile getirenlere kabadayılıkla karışık, her türlü ahlaki dersi vermekten geri kalmıyor. Ne var ki, Deniz Feneri’nin Alman polis müdürü öyle bir belge açıklıyor ki, Erdoğan için deniz bitiyor.

Almanya’nın Ankara Büyükelçisi, Antalya’da tutuklu bir Alman’ın durumunu sormak için, kendisine gittiğinde, Erdoğan da, "Deniz Feneri davasındaki tutukluların durumunu" soruyor. Aralık 2007’de. O sırada, Türkiye’de Deniz Feneri henüz bugünkü kadar gündemde değil. Ama, o izliyor. Hem de çok yakından.

BERLİN’E SORMUYOR

Aralık 2007’de Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Mehmet Ali İrtemçelik.

Erdoğan ya da bir başka yetkili, İrtemçelik’e Deniz Feneri ile ilgili herhangi bir şey soruyor mu? Öyle ya, ilgin varsa, o ilgi masum ve meşru ise, doğru olan, Berlin’deki kendi büyükelçin üzerinden sormaktan geçiyor. İrtemçelik:

"Hayır, bana bu yönde herhangi bir talimat gelmedi."

Neme lazım, bizim büyükelçiye böyle bir talimat verip, devlet arşivine böyle bir belge bırakmak akıl kárı mı? Değil. O zaman, fırsat çıkınca Alman Büyükelçiye sormak daha yerinde.

Ama, o Alman Büyükelçi de, soruyu kripto haline getirip, Deniz Feneri ile ilgili dosyaya gönderince, yatsıya kadar yanan mum beklenmedik biçimde sönüyor. Yalan sırıtıyor.

HARBİ DELİKANLI

Erdoğan’ın Deniz Feneri ilgisi hükümet bağlantılı değil, parti bağlantılı. "Bizim arkadaşlar" bağlantılı.

Günlerce kahramanlık gösterisinden sonra, bu kabadayılığa denk düşen harbi delikanlılık, çıkıp doğruyu söylemesi. Bu davaya neden bu kadar yakından ilgi duyuyor? Neden? Delikanlı olan, bu sorunun yanıtını verir.

İkide bir söylüyor ya, "açıkla, neden, bunun altında bir şey var, ben biliyorum, sen açıkla" tehditleri. O cümle şimdi kendisine dönüyor.

Deniz Feneri üzerinden Erdoğan’ın Doğan Grubu’na yönelik saldırısı halkta nasıl etki bırakıyor? Yalanı halk fark ediyor mu?

Son seçimden bu yana, Erdoğan’ı en çok Deniz Feneri yıpratıyor. Oy oranı ilk kez Deniz Feneri nedeniyle düşüyor. Kendi tabanında kuşku uyanıyor.

Erdoğan’ın Deniz Feneri aşkı başka. O aşk, ona pahalıya mal oluyor.

Kara pazartesi mi, kara salı mı

GIRTLAĞINA kadar siyasete batmış bir ülke. Türkiye.

Siyaset de, gerçek siyaset olsa. Polemik, kavga, hırçınlık, yalan rüzgarı üzerine siyaset. İpi sapa gelmez, bir araba laf ve propaganda.

Bu arada dünya belki de 1929 Büyük Ekonomik Krizinden bu yana, görmediği bir ekonomik krize adım adım sürükleniyor.

Krizi önlemek için, ABD geçen hafta yüzyılın devletleştirmesine imza atıyor. Yetmiyor, önceki gün kara pazartesi. En büyük ABD bankalarından Lehman Brothers batıyor. Ve dünya borsaları allak bullak, Türkiye dahil.

Türkiye’de büyüme düşüyor. Üretim düşüyor. Tüketim düşüyor. Yatırımlar düşüyor. Buna karşılık, işsizlik ve enflasyon artıyor. AKP yanlısı medya bile, olumsuz haberlerde yediği fırçaya rağmen, çalan çanları haber veriyor. Kaldı ki, Lehman Brothers ile Türkiye son kırk yıldır iç içe. Genel kriz ötesinde, onun batması Türkiye için çok tehlikeli.

Türkiye ekonomik krize her geçen gün biraz daha yaklaşıyor.

Terörün en yoğun zamanında yapılan olağanüstü güvenlik zirveleri gibi, şimdi olağanüstü ekonomik zirve zamanı.
Hükümet, bürokrasi, işveren ve işçi dünyasıyla birlikte. Her şeyi bırakıp, ille de ekonomi.

Çene çalmak varken, buna vakit pek yok. Artık kara pazartesi mi, kara salı mı, geldiğinde, bakalım hangi saçma sapan nutuklar.
Yazarın Tüm Yazıları