Değer miydi?

EKRANDA gençlerin gözlerine bakıyorum. Ellerindeki maytapların ışığı kapkara gözlerine vuruyor. Neşe içinde bağırıyorlar. Gençler, sıradan bir hale yaşamlarında ilk adımı atıyor.

'Biji aşiti!'; Biji Aşiti!'

Göğüslerini gere gere, Kürtçe bağırıyorlar

'Yaşasın barış!'; 'Yaşasın barış!'

Diyarbakır ve Şırnak'ta Olağanüstü Hal sona eriyor. Türkiye, acılarla dolu bir dönemi kapatıyor. Henüz yaralar çok taze, geriye dönmekte şimdilik acele etmemek gerekiyor ama içimden fışkıran soruyu zapt edemiyorum. 'Değer miydi?'

İnsan hakları, demokrasi, ulusal çıkarlar, ülke bütünlüğü. Her şeyi yerli yerine oturtmak o kadar zor muydu?

Onun için bunca yıl savrulmalı, bunca felaket yaşanmalı mıydı?

Evet, Türkiye, Soğuk Savaş'ın önde gelen savunma hatlarından biri üzerinde durmasaydı Kürt meselesini çözecek demokratik refleksi daha kolay gösterebilirdi.

Evet, Asya'dan Avrupa'ya uzanan uyuşturucu trafiğinin kilit yollarından biri olmasaydı ve ekonomisi bu kirli trafiğe hiç ihtiyaç duymasaydı, ağa- bey düzeni çöker, sivil toplum güçlenir, halkın talepleri siyasete etkili bir biçimde yansırdı.

Ziyan olan yılların bilançosu hangi gerçeği çıkarırsa çıkarsın karşıma, yine de kolum kanadım kırık sormadan edemiyorum.

Kürd'ü, Türk'ü, sivili, askeri hepsini bir tutarak soruyorum 'Değer miydi? Neden aklı hakim kılmayı beceremedik hayata?'

* * *

GEÇMİŞ
geçmişte kaldı. Doğru ama geçmişin derslerini orada bırakamayız. O dersler bizim için çok değerli, yeni yolumuzun haritasını onlara bakarak çizeceğiz.

Kürt meselesini sadece eğitim ve yayın ana başlıkları altında yani, Avrupa Katılım Ortaklığı Belgesi kuruluğunda ele almak yetmez. Bir kedi gibi, kendi yaramıza kendi ısrarlı ve kararlı ihtimamımızla yaklaşmalıyız.

Sorunlu geçen bunca yıllık bir dönemden sonra bölge ile ilgili, ama tüm Türkiye'ye yönelik toplumsal 'nekahat' programlarını düşünmeli, geliştirmeli ve hayata geçirmeliyiz.

Önyargılardan arınma, ortak değerler etrafında birlikleri güçlendirme, toplumsal kaynaşma emirle, kuralla, tüzükle olacak şeyler değil.

Geçmişten çıkan derslerin geleceğe ışık tutabilmesi için bilimsel gücü seferber etmeliyiz.

Bir yandan da geçmişte başımıza gelenin nedenlerini öğrenmeliyiz.

Örneğin, neden her hangi bir üniversitemizin bünyesinde, bir Kürt Enstitüsü kurulmasın? Önümüzdeki dönemde, veri ve bilgi kaynağı olabilecek böyle bir bilim kuruluşu sadece Türkiye için değil, bölge ve dünya için de çok özellikli bir referans merkezi olabilir.

Yıllar sonra yine aynı soruyu sormamak, başka boşa geçen yıllara dönüp 'değer miydi?' dememek için, kendi meselemizi, Kopenhag parantezinden çıkartıp üzerinde büyük, çok büyük düşünelim.

* * *

DÜN, Türkiye'nin değerli bir bilim adamını Bülent Tanör'ü sonsuzluğa yolcu ettik. Demokratik bir Türkiye için mücadele yolunun kavşaklarında yollarımız kesişmiş olan Tanör'ün, TÜSİAD için hazırladığı 'Türkiye için Demokratik Perspektifler' çalışması yayınlandığı andan itibaren olduğu gibi bundan sonra da arayışlarımıza yardımcı olacaktır. Ama o çalışmayı yaptığı için Üniversitesi'nin haksız bir hoyratlıkla canını ne kadar acıttığını anımsadıkça, sormak istiyorum: 'Çamurlarınız ona bulaşamadı. Can acıttınız. Değer miydi?'
Yazarın Tüm Yazıları