Paylaş
Azerbaycan demek bu ölçüde önemli. Sadece siyasi değil, ekonomik açıdan da önemli.
“Azerbaycan’daki zengin petrol, doğalgaz, kobalt ve demir piriti kaynakları göz önüne alındığında,bölgenin jeostratejik önemi daha da açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.” (Ahmet Davutoğlu, a.g.k., s.464).
Azerbaycan Davutoğlu için vazgeçilmez önemde.
“Azerbaycan bölgede güçlü bir konum kazanmadıkça, Türkiye’nin bölgede ağırlığını arttırabilmesi de,(...) mümkün olamaz”. (Ahmet Davutoğlu, a.g.k., s.128).
Vay canına, varsa yoksa, Azerbaycan. O güçlü olmazsa, Türkiye bölgede nafile. Demek ki, Ermenilerle yakınlaşmada Davutoğlu en çok Azerbaycan’a dikkat ediyor. Yazdıklarından bu çıkıyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun kitabı Stratejik Derinlik, onun düşüncelerini yansıtıyor. Şimdi kitapta yazdıkları ile bakan olarak yaptığı birbirini ne kadar tutuyor, soru bu.
YİNE DE KIRGIN
Davutoğlu Ermeni protokolünü anlatmak için, geçen ay sonunda parti liderlerini dolaşırken aynı vurguda bulunuyor. Örneğin, DP lideri Hüsamettin Cindoruk’a aynen:
“Protokolü Meclis’e göndermeyeceğiz, makul süre bekleyeceğiz. Ermeniler’in Karabağ’ı işgali bitmezse, protokolü bekleteceğiz”.
Ermeniler’in Karabağ işgalini Türkiye’nin en büyük kaybı olarak gördüğüne göre, kitabında öyle yazıyor, liderlere de bu güvenceyi verdiğine göre, bu saatten sonra protokolün Meclis’ten geçmesi için, işgalin kalkması şart. Bu, Davutoğlu’nun koyduğu şart.
Davutoğlu yere göğe koyamadığı Azerbaycan’a yine de kırgın:
“İyi niyet dolu bütün demeçlere rağmen, Azerbaycan’ın Türkiye ile Rusya arasında sürekli denge politikası gözeten yaklaşımının önüne geçilememiştir”. (Ahmet Davutoğlu, a.g.k., s. 144).
Ancak, bu durumu Türkiye’nin eksikliğine, geçmişte iyi ittifaklar kuramayışına bağlıyor. Yine de, Azerilere sitem var.
Azerbaycan bizim için vazgeçilmez. Kitapta öyle yazıp, tersini uygulamak stratejik derinlik üstadına pek yakışmaz.
Dolayısıyla, bu protokol bekler. Ne zaman ki, Ermeniler Karabağ işgalini kaldırır, protokol o zaman yürürlük kazanır.
Aksi halde, millet “koca profesöre bak, öyle yazıyor, ama böyle yapıyor” diye dalgasını geçer. Dalga bir yana, bu Azeriler’e ihanet olmaz mı?
Çelebi’yi kim aradı, kim aramadı
HAFTA sonunda DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’yi hastahanede ziyaret ettim.
Ayağından vurulan Çelebi üç ay basamayacak. Bana kendisini vuran adamla ilişkisini anlatıyor. Olayın parayla, pulla ilişkisi yok, sanki daha farklı bir senaryo var gibi. Çelebi bu görüşte.
Çelebi’ye kimlerin aradığını soruyorum.
“Abdullah Gül iki defa aradı, Devlet Bahçeli iki defa aradı. Bütün bakanlar aradı. İş dünyasından, işçi ve işveren sendikalarından pek çok kişi aradı.”
Kimi aramıyor? Çelebi:
“Kayıtlara baktık, Tayyip Erdoğan aramamış, bir de Deniz Baykal. Belki yanlışlık olmuştur, ama kayıtlarda yok”.
Herkes var da, Erdoğan ile Baykal neden yok? Demek ki, onlar aramıyor.
Şaşırıyorum. Çünkü, Erdoğan bu işleri pek atlayan biri değil. Ama, eğer taktığı bir şey varsa, tipik Erdoğan, o zaman aramaz.
Ya Baykal? Ona şaşırmıyorum. Eski siyasi hesaplarla, sosyal demokrat arkadaşı vurulsa da, aramaz. O da, tipik Baykal.
Paylaş