Cezaevlerinde ölümler ve gazetecilik

Güncelleme Tarihi:

Cezaevlerinde ölümler ve gazetecilik
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2012 00:00

11 yıl önce cezaevlerinde düzenlenen “Hayata Dönüş” operasyonunu protesto amaçlı gösterilerin Hürriyet’te haber olmaması eleştirilmişti. 2 Ocak’taki yazımda, bu konuyu ve dolayısıyla da Hürriyet’in o operasyon sırasında izlediği gazetecilik çizgisini değerlendirmiştim.

Haberin Devamı

Cezaevlerinden o yazıya da tepkiler geldi. Özetle, “Hürriyet’in rolünü basit hatalar gibi sunarak ne Hürriyet’in, ne de medyanın katliamdaki sorumluluğunu ortadan kaldırabilirsiniz” eleştirisi yöneltiliyordu. Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nden Ercan Yıldız’ın mektubunda farklı bir öneri yer almıştı:
“Diliyoruz ki, sözünüzün arkasında durur; 28 arkadaşımızın katledildiği “Hayata Dönüş” katliamını, o günlerden bugünlere 12 yıldır sürdürülen “Sessiz katliamı” da tüm gerçekliğiyle yazar, halkımıza duyurursunuz. Bilgi Edinme Kanununa göre Adalet Bakanlığı’na 19 Aralık 2000’den bu yana hapishanelerde kaç insanın öldüğünü sorarsanız yaklaşık 1.800 ölü cevabı verilecektir. Katliam devam ediyor.”

Cezaevlerinde ölümler ve gazetecilik

Haberin Devamı

Bu kadar çok sayıda insanın öldüğünden sözedilmesi üzerine Ercan Yıldız’ın önerdiği gibi, Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde Adalet Bakanlığı’na başvurdum. Son 15 yılda cezaevlerinde meydana gelen ölümleri sordum. Gelen rakamları ürkütücü buldum doğrusu. 1997-2011 yılları arasında cezaevlerinde tam 2.497 kişi ölmüştü! Rakamların dağılımı şöyleydi:
Eceliyle ölüm 1910, intihar 495, Diğer hükümlülerce öldürülme 91, personelin kötü muamelesiyle ölüm 1.
Bu kadar bilgi bile, cezaevlerindeki ölümlerin giderek arttığını gösteriyor. Cezaevinde “eceliyle ölenler”in sayısı yılda 200’leri geçmiş. Yılda 30 civarında tutuklu ya da hükümlü de intihar ediyor.  1997’de cezaevinde ölenlerin sayısı 123 iken, bu sayı 2011’de 268’e fırlamış. Ölümlerin yıllara göre dağılımı üstteki tablodan ayrıntılı olarak görülebilir.

Mektuplardan satırbaşları

Cezaevlerinin bugününe dair bu bilgileri verdikten sonra “Hayata Dönüş Operasyonu” konusundaki bazı mektuplardan da satırbaşları aktarayım:
Talat Şanlı: (Kırıkkale F Tipi) Hürriyet gazetesinin anlayışında bir farklılık mı oldu? Bugün yine aynı şeyler yaşanacak olsa yine güvenlik kuvvetlerinin bilgilerine dayanarak haber mi yazacaktır gazeteniz, yoksa gerçekleri mi yazacaktır? Gazetenizin birincisini yapacağını siz de biliyor olmalısınız.
Rahmi Dörtyol: (Bafra T Tipi) Doğruları birkaç cümle ile söylemek yeterli midir? Sormak gerekmiyor mu? O başlıkları kimler attırdı, kimler yazdı? 19 Aralık katliamına neden destek verildi? Dönemin generalleri, bakanları niye tutuklanmıyorlar? Bunları sormak bir gazetecinin görevi değil midir?
Ümit İlter: (Kocaeli 2 No’lu F Tipi) “Sorunlu metinler” diyerek Hürriyet’in katliamdaki rolünü masumlaştırmaya kalkmayın. Yapılanın adını doğru koyun.
İleri Kızılaltun: (İzmir 1 No’lu F Tipi) 10 Aralık 2000 tarihli Hürriyet’in manşetinde “Bu da L(açka) tipi cezaevi” haberi var. 11 Aralık 2000’de biz tutukluların talepleriyle dalga geçiyor Hürriyet: “Emriniz olur.” 15 Aralık 2000; katliamdan 4 gün önce; “Vebaline katlanırlar.” Madem Hürriyet’in katliamdaki rolünü ifade etmeyecektiniz bunları da aktarsaydınız.
İnan Gök: (Tekirdağ 2 No’lu F Tipi) Madem geçmişe dair günahlar çıkarılıyor, devam edelim. 19 Aralık o gün yaşanıp biten bir şey değildi. Bugün de yaşanıyor. Sayfalarınızda bunlara yer var mı?
Sevgi Saymaz: (E Tipi Uşak Kapalı Ceza İnfaz) Yazınıza konu olan gelişmeleri yaşayanlardanız. O günlerde yazılanların çoğunun yalan haber olduğunu söylememize rağmen medya ve köşe yazarlarının çoğu bize değil muktedirlerin dikte ettirdiklerine inanmayı tercih etti.
Didem Arman: (Ankara Kadın Ceza İnfaz) O katliama katılan askerler bugün mahkemelerde “Kadınların üzerine benzinli battaniye attık” derken Hürriyet yanlışlıkla mı “Militanların üzerine benzini örgüt liderleri döktü” diye yazdı? 

Haberin Devamı

İlk kız bandosu

/images/100/0x0/563ce50bf018fb32c8ed2c7e

“BU bandoda erkek yok” haberi, Türkiye’nin ilk ve tek “kız bando takımı”nın Bursa Anadolu Kız Lisesi’nde kurulduğunu duyuruyordu. Kız bando takımının 1960’ta müzik öğretmeni Ali Yavuz tarafından kurulduğu bilgisi de verilmişti haberde. Bu habere emekli öğretmen Meral Çiloğlu (Çorapçı) itiraz etti. “İlk kız bandosunu kendisinin kurduğunu” belirterek, hakkının teslim edilmesini istedi:
“1960’ta kurulduğu yazılan Anadolu Lisesi bandosu ilk kız bandosu değildir. O tarihte Bursa’da Anadolu Lisesi kurulmamıştı. Hürriyet’in 15 Kasım 1966 günkü gazetesinin arka sahifesinde ‘Bursa Kız Öğretmen Okulu’nun çakı gibi bir bandosu var’ başlıklı yazıyı görürsünüz. O bando (fizik öğretmeni diye yazılmışsa da) müzik öğretmeni Meral Çiloğlu tarafından kurulmuştur. Belki bu bandonun kullandığı enstrümanların bir kısmı onlardan kalmadır. Öğretmen okulları lağvedilince enstrümanlar Bursa Kız Lisesi’ne geçmişti.”
Hemen arşive girip, 46 yıl önceki Hürriyet’e baktım. Haklıydı Meral öğretmen. Dediği gibi, “Çakı gibi bando” haberi vardı o sayfada ve Bursa Kız Öğretmen Okulu’nun bandosunu Meral Çiloğlu’nun kurduğu yazılmıştı.
Acaba bugün “ilk ve tek olduğu” yazılan bando, Meral öğretmenin kurduğu bandonun devamı mıydı? Bu soruyu Bursa Anadolu Kız Lisesi Müdürü Yücel Öztürk’e yönelttim:
“Gazetenizdeki haberin girişinde okulumuzun adı yanlışlıkla Bursa Anadolu Lisesi olarak yazılmış. Bandoyu yöneten müzik öğretmenimizin adı da haberdeki gibi Ayşegül değil Aygül Çakır. Bizim okulumuz Kız Muallim Mektebi olarak kurulmuş, 1949’da Kız Lisesi adını almış. Ama okulumuz Bursa Kız Öğretmen Okulu’nun devamı değil. O okul, 1974’te kapatıldı. İlk bando takımının o okulda kurulduğu doğru. Bizimki Türkiye’de ilk değil, tek kız bandosu.”
Meral öğretmen de konuştu okul yöneticileriyle. Sonra da dayanamadı, kalktı yıllar sonra yeniden gitti Bursa’ya. Anılarını tazeledi, çok da mutlu oldu gördüklerinden. Gerçekten kızlar bandosunun kullandığı enstrümanların bir bölümü Meral öğretmenin okulundan kalmıştı. Genç bir müzik öğretmeni, 1982’de keşfetmişti depolarda tozlanan o müzik aletlerini. Oradan çıkarıp kullanmaya başlamışlardı kendi bandolarında.
Okuldan ayrılırken yüzü gülüyordu Meral öğretmenin. Genç öğretmenlerin ilgisinden ve o zamanlar binbir güçlükle aldıkları pahalı trompeti görmekten mutlu olmuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!