Çarşaftan duvarlarla eşikleri aşamayız

KADIN ve erkekler için ayrı dünyalar yaratan, onları ayrı bölmelerde oturtarak araya çarşaflar çeken zihniyet meydan okumaya başladı.

Dünkü gazetelerde gördüğümüz sahnelerden biri Batman’da, Hz. Muhammed’in doğum haftası etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen bir gösteriydi. Gösteriye birlikte gelen aileleri uyararak, kadınları beyaz çarşafın arkasına sokanların yaptığı bölücülüğü kabul etmek mümkün değil.

Batman diyip geçmeyin. O Batman’da namus cinayetlerine karşı mücadele veren kadınların ve erkeklerin karşılaştıkları baskıları, tehditleri biliyorum. Bu bölücü olaylara göz yummak, toplumsal sorunlarla ilgilenen insanları gericilik dalgası karşısında yapayalnız, savunmasız bırakmak demektir.

Kadınlar ve genç kızlar arasındaki intiharları araştırırken ve daha sonra yapılan çalışmalarda da ortaya çıkan bir gerçeğin parçası bu, beyaz çarşafla haremlik selamlıklar yaratmak.

Neydi o gerçek?

Herkesin bildiği fakat sustuğu bir ortak sır var o intiharların arkasında. Namus cinayetleri ve ensest. Her ikisi de gelenek ve görenek dokunulmazlıklarının içine hapsedilmiş durumda. Elini uzatanın elini yakıyor o dokunulmazlıklar.

* * *

BATMAN
’da bir sivil toplum kuruluşunun düzenlediği bir toplantıda yaşanıyor bu sahneler. Ya Kars’taki olay?

Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne taşıma iddiasındaki iktidar partisinin il kongresindeki haremlik selamlık düzene "olmaz böyle şey" diyen bir Allah’ın kulu da mı çıkmadı?

Nerede AKP’nin "sisteminin kenarlarına itilenleri modernleştirme misyonu"?

Demokrasi havariliği?

Eşitliğin olmadığı yerde demokrasiden söz edilebilir mi?

Yoksa, Türkiye’nin bu sıkıntılı bölgelerinin sorunlarını çözüm için aklının arkasındaki formülü mü hayata geçirmeye çalışıyor AKP?

Sorunları siyasi değil, cemaat formülüyle mi çözmeyi düşünüyor parti politbürosu?

* * *

HÜKÜMETTE
geçen bunca zamandan sonra eğer AKP hálá yobazlıkla uzlaşıyorsa, kamuoyunda dindarlar ve dinsizler, bizimkiler ve diğerleri ayrımını derinleştirecek adımlara ses çıkartmıyor, atamalarda liyakat tamamen bir kenara itiliyor ve her yere "bizimkiler"e yer bulmak öncelik haline geliyorsa durum sadece partiyi değil Türkiye’yi de geriye çekiyor.

Avrupa Birliği’nden geçen hafta biri iyi biri kötü iki haber geldi. Müzakereler büyük ihtimalle eğitim ve araştırma fasıllarında başlayacak ama kamu ihaleleri ve rekabet fasıllarında "eşik" engeli çıktı karşımıza.

Eşik nedir? AB Türkiye ve diğer adaylar ile müzakere fasılları açıp kapatmadan önce, o konularda Avrupa standartlarına gelinip gelinmediğine bakacak. Bunu da bazı kıstaslara göre saptayacak. Müktesebat uyumu müzakereleri ancak ondan sonra başlayacak.

Türkiye, ihale yasasında takıldı. Avrupa’dan çok uzak. Şeffaflık sağlayamıyor. Rekabet yasasında da aynı şey geçerli. Neden acaba? Çok mu zor? Yoksa ihalelerde şeffaflık şu sıralarda bize gerekmiyor mu?

Beyaz çarşaftan duvarlarla insanları kadın erkek ayıran zihniyete dur demeyenlerin, Avrupa ile uyum eşiklerini aşması da zor görünüyor.

KIBRISLI RUMLARIN KURNAZLIĞI

"AVRUPA Birliği’nde, Türkçe’nin de resmi diller arasına girmesini çok istedik ama Avrupalı yetkililer, müzakere sürecinde, ’Bu zor bir konu bunu şimdi gündeme getirmeyin’ dediler" Avrupa Parlamentosu Hıristiyan Demokrat grubun Kıbrıslı Rum üyesi Ioannis Kassulides AB Haber’e yaptığı açıklamada böyle diyor.

Gerçek bu değil. Çünkü, Rum Yönetimi AB’ye girerken resmi dilinin İngilizce olduğunu beyan etti. Neden acaba Rumca demedi? O zaman ikinci resmi dil Türkçe de AB dili olacaktı. Ama şu ince hesaba bakın. Avrupa Birliği kurumlarında çalışmak için girilecek çevirmenlik sınavlarında Kıbrıslılara özel bir koşul var. Resmi dil olarak ancak İngilizce sınavına girebiliyorlar. Fakat, burası çok önemli, Avrupa’nın diğer resmi dillerinden birini de seçebiliyorsunuz. Bu da Kıbrıslı Rumlara, dil sınavlarına AB’nin bir diğer resmi dili olan Yunanca’dan girme olanağı tanıyor. Yani Kıbrıslı Türkler İngilizce imtihanına girerken, Rumlar ana dillerinde sınav veriyor. Türkçe Avrupa’nın resmi dili olsaydı, bugün Kıbrıslı Rum kadar Türk de Brüksel’de iş bulma olanağına sahip olacaktı. Türkçe’nin resmi diller arasına girmesini çok istemişler! Kocaman adamların yalan söylemelerinden artık ben utanıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları