Büyüyen tehlike: Metabolik sendrom

Metabolik sendrom, kalp-damar hastalıkları ve inme riskini artıran önemli bir sağlık sorunudur.

Birden çok metabolik bozukluğun bir arada olduğu bu sorunu tanımlamada kullanılan kriterler, "Bel çevresinin erkeklerde 102, kadınlarda 88 cm’den yüksek, HDL kolesterol seviyesinin erkeklerde 40, kadınlarda 50 mg/dl’den küçük, trigliserit düzeylerinin 150 mg/dl’den, kan basıncının sistolik 130, diyastolik 85 mm civa’dan yüksek olması" halidir.

Yeni çalışmalar, bel çevresi kalınlığı giderek artan halkımızda, metabolik sendrom sıklığının da yükseldiğini gösteriyor. Uluslararası çalışmalar, yukarıda belirtilen bel çevresi ölçümlerini kadınlarda 80, erkeklerde 90 cm’e kadar düşürürken, bizde bel çevresi gittikçe genişliyor. Sağlık otoritelerinin verdiği bu yeni bel çevresi değerlerini dikkate alırsak, neredeyse her iki-üç Türk’ten biri metabolik sendrom adayı!

KALP KRİZİ VE FELÇ OLASILIĞINI ARTIRIYOR

Metabolik sendrom, yarattığı insülin direnci ve glukoz tolerans bozukluğu, HDL kolesterol azalması, hipertansiyon, trigliserit artması gibi faktörlerle damar sertliği süreçlerini hızlandırıyor. Bu sendroma yakalananlarda, özellikle kalp-damar hastalıkları ve beyin-damar problemleri sıklaşıyor. Metabolik sendromlularda, kalp krizleri ve felçlerin sıklaşmasının nedeni de bu...

Düşük HDL kolesterol sorununun yaygınlığı dikkate alındığında, metabolik sendrom ile mücadelenin önemi daha da artıyor. Özellikle fazla kiloluluk ve şişmanlık, metabolik sendroma giden süreçleri tetikliyor. Hareketsiz bir yaşam tarzı ve yanlış beslenme alışkanlıkları da burada önemli faktörler. Ne iyi ki bu sendrom, yaşam tarzı değişikliklerine en kolay yanıt veren sağlık sorunları arasında yer alıyor. İnsülin duyarlılığını tetiklemeyen, düşük glisemik yüklü, az kalorili, dengeli bir beslenme planı, iyi bir kilo kontrolü ve düzenli fiziksel aktivite, çoğu kez sendromu kontrol altına almaya yetiyor.

KİMLER RİSK ALTINDA

Özellikle fazla kilolu, ailesinde kalp-damar hastalığı riski yüksek biriyseniz, akrabalarınız arasında felç ve kalp krizi geçirenlerin yoğunluğu fazlaysa, kan basıncınızı, kolesterol seviyelerinizi, trigliserit düzeylerinizi ve tokluk kan şekerinizi en az yılda bir kez gözden geçirin. İlk fırsatta kilonuzu azaltacak bir plan geliştirin. Aktivite düzeyinizi artırmayı ihmal etmeyin. Metabolik sendrom, önümüzdeki dönemde başımızı çok ağrıtacak sağlık sorunlarının başında geliyor.

Kadınlar için Viagra: Şimdilik mümkün değil

Cinsel yaşamın iki belirleyicisi var: Cinselliği istemek ve cinsel eylemi geliştirmek. Cinsel eylemi geliştirme boyutu, erkekte sertleşme problemi için üretilen Viagra ve benzeri ilaçlarla önemli ölçüde çözüldü. İlaç firmalarının müthiş yoğun araştırmalarına rağmen Viagra ve benzerlerinin kadınlarda cinsel eylemi ve birleşme kalitesini artırdığı ya da desteklediği gösterilemedi. Firmalar kadınlarda da Viagra kadar etkili "potens" artırıcı yeni ilaçlar geliştirmek için çalışıyorlar.

Cinsel eylemin ilk boyutu olan cinsel arzu yani karşı cinse ilgi duyma yoğunluğu her iki cinsiyette de testosteron hormonu yönetimindedir. Testosteron azalması erkekte de kadında da cinsel arzuları azaltmakta, libidoyu baskılamaktadır. Erkekler için üretilen ve orta yaş dönemindeki testosteron azlığı probleminin çözümüne yardımcı olan testosteron jel, tablet, ampul ve patch’leri zaten kullanılıyordu.

Birkaç gündür basında yaygın bir şekilde tartışılan Intrinsa isimli ürünün Viagra ve benzerleriyle yakından uzaktan ilgisi yoktur. Intrinsa kadınlar için geliştirilmiş bir testosteron patch’inden başka bir şey değildir. Bu ürün sadece ve sadece testosteron azalması ile ilişkili olan libido kaybının tedavisinde kullanıldığı zaman fayda sağlar.

Kadın cinselliğinin boyutları ve özellikleri erkek cinselliğinden oldukça farklıdır. Kadınlarda, cinsellik öncesi sohbetler, sıcak ve güvenli bir ilişki, duygusal yaklaşım erkeklere oranla cinselliği çok daha fazla etkilemektedir. Kısacası kadın Viagra’sı biraz da duyguda, düşüncededir. Kadınlar için Viagra ne yazık ki şimdilik tatlı bir hayaldir.


Hipertiroidizm kemik kaybı yapar mı

Evet, hipertiroidizm kemik kaybına (osteoporoz) sebep oluyor. Kemiklerinizin kuvveti içerdikleri kalsiyum ve mineral miktarına bağlıdır. Hipertiroidizm (tiroit bezinin normalden daha fazla tiroit hormonu üretmesi durumu) vücudunuzun kemiklere kalsiyum depolama yeteneğini etkiliyor. Bazen hipertiroidizm hafif seyretmekte, belirtilerin ortaya çıkması için uzun bir süre geçmesi gerekmektedir. Hafif seyreden hipertiroidizm bile kemik kaybına yol açabileceğinden, osteoporozu olan kişilerin bu bakımdan kontrolden geçmesi önem taşır. Eğer tiroit hormonu yerine koyma tedavisi görüyorsanız, düzenli olarak kan testleri yaptırarak ilaç dozunuzu kontrol ettirmelisiniz. Bu ilaçlardaki hafif bir artış, yıllar içinde siz fark etmeden kemik kaybına yol açabiliyor.

Dr. Ece HATTAT

ehattat@yasasinhayat.org

BESLENME

OKULU


Hazımsızlıktan yakınıyorsanız

Hazımsızlık, bir beslenme bozukluğunun belirtisi olabileceği gibi, mide ve bağırsak sorunlarının bir belirtisi olarak da ortaya çıkabilir. Belirtileri şöyle sıralanabilir:

n Midede dolgunluk hissi.

n Mide asidinin artması.

n Karında şişlik, gaz ve geğirme.

n Ağızda acı tat.

n Kabızlık veya nadiren ishal.

NELER YAPILMALI?

n Yiyecekleri çok çiğneyerek tüketin.

n Bol yağlı yiyeceklerden ve hamur işlerinden uzak durun.

n Gazlı içecekler içmeyin.

n Posalı besinleri diyetinizde artırın, beslenmenizde bol sebze ve meyvelerden yararlanın.

n Yatmadan 3 saat öncesine kadar yeme işlemini bitirin.

n Aşırı baharat, tuz ve sirke tüketmeyin.

n Kompleks karbonhidratlara diyetinizde yer verin.

n Sigara kullanıyorsanız bırakın.

n Fazla kilolarınızı vermeye çalışın.

n Egzersizi artırın.

n Kırmızı eti azaltıp tavuk ve balık etine ağırlık verin.

n Soğan ve domates yanma hissini artırabilir, bu yüzden diyetinizde minimuma indirin.

n Alkol tüketiminden uzak durun.

n Kafeinli içecekler yerine bitki çaylarını tercih edin.

Diyetisyen

Tuğçe ALTAN

BAHÇE


taltan@yasasinhayat.org

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

Tel: (0212) 236 73 00

Porsiyon miktarlarına çok dikkat ediyorum ama ayda 1 kilo zor veriyorum. Salata diyette serbest yazıyor ama acaba çok mu abartıyorum?

Salata dediğin...

Aslında ayda 1 kilo şeklinde kilo vermeye devam ederseniz, kalıcı ve sağlıklı kilo kaybını sağlamış oluyorsunuz. Ama yine de salatadan maksimum kaç kalori alabileceğinizi bir hesap edelim. Besin grupları içinde kalorisi olmayan ve sınırsız tüketilebilecek bir grup yok. Fakat sebze ve meyve grubu en esnek olabileceğimiz gruplardır.

Tatlı yediğinizde veya masanızda kaçamak bir döner-kebap olduğunda, belki diyetisyeninizi biraz kızdıracaksınız ama meyve ve sebzeden kaçamaklar yaptığınızda sizi sakince uyardığını görebilirsiniz. Tabii ki çok fazla abartmamak şartıyla... Salata yemek sağlıklı ve düşük kalorili gibi olsa da biz onun kalorisini fark etmeden yükseltiyor olabiliriz. Hadi bir hesap edelim:

7 Yeşillikler (roka, tere, maydanoz, dereotu, marul)= Yaklaşık 30 kalori.

7 1 büyük domates= 20 kalori.

7 Yarım havuç= 15 kalori.

7 1 yeşil ve yarım kırmızı biber= 10-15 kalori.

7 2 yemek kaşığı haşlanmış mısır= 30 kalori.

7 1 orta boy salatalık= 9 kalori.

7 1 yemek kaşığı zeytinyağı= 90 kalori.

7 1 tatlı kaşığı mayonez= 45 kalori.

7 1 çay kaşığı hardal= 4 kalori.

7 2 tam ceviz= 45 kalori.

7 1 tatlı kaşığı sirke-limon= 1-3 kalori.

7 2 kurutulmuş domates= 25 kalori.

7 1 yemek kaşığı parmesan peyniri= 60 kalori.

Bakın, toplam 400 kaloriyi tamamlamış olduk; hem de içine daha et, balık veya tavuk eklemeden...

gunes@yasasinhayat.org

Zayıflama ilaçlarını kimler kullanabilir

Reçeteli zayıflama ilaçları için iyi bir aday olup olmadığınıza doktorunuz karar verecektir. Bu kararı verirken; bedensel muayeneniz yapılacaktır.

Kilonuz, beden kitle indeksiniz, vücut yağ dağılımınız belirlenecek, kan basıncınız ölçülüp kan testleriniz yapılacak, şişmanlıkla ilgili sağlık sorunlarına ilişkin risk düzeyiniz belirlenecektir. Bütün bunlardan sonra kilo vermeniz ya da verdiğiniz kiloyu korumanız, ilaçsız tedaviyle mümkün görünmüyorsa reçeteli zayıflama ilaçlarının da size uygun olarak kullanılması planlanacaktır.

Diyetisyen

Müge ARSLAN
Yazarın Tüm Yazıları