Paylaş
Haftasonu münasebetiyle günlük, bugünlük esasen ‘iki günlük’ olacak…
Cumartesi, ‘Ankara’nın Bağları’yla başlayıp, yine onunla biten bir repertuvara sahip bir düğüne davetliydim. O nedenle günün maçlarını bölük pörçük takip ettim.
Arjantin, 1986’dan bu yana tat vermiyor. 90 ve 94’te de pek parlak değillerdi ama ‘Maradona şartı’ndan dolayı ses etmedik. Sonrasında iyi kadrolar yakalasalar da hayal kırıklığına uğrattılar. Bu Arjantin’i de biraz 90 Arjantin’ine benzetiyorum. Ve fakat Messi’yi asla Maradona ile bir tutmuyorum. Maçı kazandıran golü atsa da… Messi, bir Maradona değil! (bu teşbih vesilesiyle Alex’e de selam). Maradona’yı Maradona yapan sadece sahadaki duruşu ve futbolu değildi. Onun bir de saha dışında bir duruşu vardı. Futbolun yönetenlerine kafa tutmasından özel hayatındaki ‘marjinal’liklere kadar, o gerçek bir yıldızdı. Zirveyi de gördü dibi de… Maradona fena halde hayattır! Messi ise önlüğünün yakasında asla kırışıklık olmayan, beslenme çantasındaki yiyeceklerin dışında abur cubura dil uzatmayan; saç kesimiyle de oturup kalkmasıyla da ve suya sabuna dokunmayan konuşmalarıyla da tam bir ‘evlerimize konuk olan Beyazıt’ tadında… Hatta Beyazıt bile zaman zaman kırdığı potlarla daha bir haşarı(!)Futbol terazisini baz alırsak da Messi, bir Dünya Kupası kaldırmadıkça Maradona ile boy ölçüşemeyecek. İstediği kadar Barcelona ile rekorlar kırsın, ‘acımasız gerçek’ bu…
Arjantin-İran maçı uğruna gittiğim düğünün 90 dakikasını kırıp salonun karşısındaki börekçide maçı izledim. Ne var ki salondan yükselen halay sesleri, maçtaki futboldan daha cazipti(!) Vakit harcayanların tek tesellisi Messi’nin harika vuruşundan gelen golüydü. Zaten skoru değiştirmek için en çok da o çabaladı. Madem hep Maradona dedik şunu da ekleyelim: Maradona’nın Caniggia’sı vardı, Messi’nin ise yok!
Futbol federasyonundaki bir yetkilinin şikeye tenezzül ettiği ortaya çıkan Gana’nın Almanya karşısındaki direnişi, ülkenin üzerine düşen şaiyayı hafifletir mi, bilemem… Ancak Almanlara iyi bir ders verdiler. Portekiz, karşısında penaltı ve kırmızı karttan ötürü erken kopan maçla havaya girdikleri muhakkak. Löw’ün Panzeri, göze hoş gelen sempatik bir futbol oynuyor ama tarihsel bazı hasletlerinden de uzaklaşmış görünüyor. Böylesi kırılganlıklarla onları bağdaştırmak güç oluyor. Bu maçta kendisine özel bir sayfa açılacak kişi elbette Miroslav Klose… 4. kez katıldığı Dünya Kupası’nda takımıyla olduğu kadar şahsi bir hedefi de bulunuyor. Klose, Gana karşısında attığı beraberlik golüyle Dünya Kupası’ndaki gol sayısını 15’e çıkardı. Böylece, Brezilya’da Brezilyalı Ronaldo’nun rekorunu egale etti. Atacağı tek golle de kürsüde tek başına kalacak. Cumartesinin son maçında Nijerya, Bosna Hersek’i yenerken, gönüldaşlarımızın hakem tarafından mağdur edildiğini okudum. Bosna’nın bu kupada olması zaten başlı başına bir olaydı. Hani “Mühim olan yarışmaya katılmak, bu heyecanı solumak” derler, aynen öyle Bosna için…
KURDEŞEN Mİ DÖKTÜRTECEKSİNİZ?
Belçika-Rusya maçını gazete için de kaleme aldım. 1-0 Belçika’nın kazandığı müsabakanın tenkiti yan tarafta bulunuyor. O yüzden fazla kelama hacet yok. Cümlenin ‘gizli öznesi’ kabilinden şampiyonanın ‘gizli favorisi’ Belçika ile Roberto Carlos’un sürpriz bekledği Rusya, pazar günümüzden iki saat çaldılar desem yeridir. Kötü oynadılar. Sadece son 10 dakikada biraz kıpırdandılar ve o bölümde de gole şahitlik ettik. Slaven Bilic, geçen sezon “Ligin ilk yarısında kulübeye dönüp baktığımda oyunu çevirecek adamlar görüyordum. Ama ikinci yarı bu mümkün olmadı” minvalinde bir açıklama yapmıştı. İşte Belçika’nın patronu Wilmots’un şansı bu: Dönüp baktığında yüzünde güller açtıracak bir yedek kulübesi var… Dünya futbolu ‘Belçika modeli’ni konuşurken Rusya ne yapıyor? Eski versiyon bir İtalya’ya ne luzüm var Bay Capello!
CEZAYİR 32 YILLIK RÖVANŞI BEKLİYOR
Güney Kore-Cezayir maçı, ‘Kelebek Ödülleri’ töreniyle çakıştı. Sosyal medya ikisi arasında verkaçlar yapıyordu. Açıkça söylüyorum ki kazanan G.Kore-Cezayir maçı oldu. Çöl Tilkileri, Korelileri harika bir oyunla 4-2 mağlup ederek, gönülleri bir kez daha fethettiler. İkinci tura geçip tarih yazma eşiğindeler. Takımda 10 Fransa doğumlu ayak var. Altyapılarda Horozlar için forma giyen ama A milli takım seçimi geldiğinde “Doyduğum değil köklerimin memleketi” diyerek, Cezayir’i seçen on ayak. Semeyenler de, –bkz. Benzema- Fransa’yı taşıyor. Fransa, bu manada bir çok Afrika ülkesini besliyor. Eee, yıllarca Afrika’dan aldıklarına saysınlar. Öde öde bitmez bir borçları vardır… G Grubu’nda Almanya lider, H Grubu’nda da Cezayir ikinci olarak ikinci tura çıkarsa, çeyrek final için kapışacaklar. Bu da tarihi bir rövanş demek. Bilenler bilir, Cezayir, 1982 Dünya Kupası’nda hiç yenilmediği halde gruplardan çıkamadı. Çünkü Almanya ve Avusturya, ‘yaşasın kökdaşlık’ diyerek al gülüm ver gülüm topu oynayıp berabere kalalarak üst tura çıktılar. Yani Cezayir’i harcadılar. Dünya Kupası tarihi anlatıldığında illa ki bu parantez açılır. Takım 4-1 yenikken bile kendilerini kamerada görünce sevinç yumağına dönen Güney Korelilere gıpta ettim(!) Sosyal medyanin "Kuzey Kore, Güney Kore'nin bu yenilgisini görünce kupayı yayınlamadığına pişman olmuştur" tespiti takdire şayandı...
JERMAIN JONES ATTI RONALDO DAHA ATAMADI
Şampiyonluk naralarıyla Brezilya’ya gelen Portekizliler, evlerine ha döndü ha dönecek! 2-2’biten maçta Amerika’dan 1 puanı 90+5’te attıkları golle kopardılar. Ne ki bunun gruptan çıkmak için yeteceği konusunda inançlar pek kuvvetli değil. Beşiktaş’ın aklını çelemeyen Jermain Jones bile gol atıp siyah beyazlılara “Lan” dedirtirken, ‘Altın Top’ sahibi Ronaldo, suskun. Kağıt üzerindeki oyunculara değil de o oyuncuların birlikte neyi yapıp yapamayacaklarının potansiyeline bakanlar için ABD’nin gruptan çıkması, Portekiz’in ise evine dönmesi hiç şaşırtıcı olmayacaktır.
Almanya, Amerika’yı yenecek Portekiz de Gana’yı. Üstelik de averajda da üste çıkmaları lazım Portekizlilerin. Bu Almanya’nın 82’deki Almanya gibi ahlaksız bir oyun oynayacağını tahmin etmiyorum ama oyunun belli bir noktasından sonra Almanya da Amerika da ‘ne şiş yansın ne kebap’ diyerek temkinli oynayabilirler. Çünkü beraberlik demek ikisinin el ele 2. tura çıkması demek.
İspanya ve İngiltere evine döndü, Portekiz de dönüş gişesinde kuyruğa girmek üzere. Futbolun patronları “İnsanlar 4 yıl boyunca 4 gözle bu kupayı bekliyor. Ama büyük yıldızları barındıran takımlar ilk turda elenip gidiyor. Kupa cazibesini yitiriyor” diyerek, acaba favorileri bir sonraki kupada grup dışı tutmaya yeltenebilirler mi? Şamiyonlar Ligi’nde olduğu gibi fakir fukarayı ön elemelere tabii tutarlarsa hiç şaşırmam. Nihayetinde oyunu artık sponsorlar yönetiyor ki onlar da bu ‘devler’in erken vedasından memnun olmadıkları aşikar. Elbet bu yola meylederlerse de futbol kaybeder. Yine de uyanık olalım!
Bugünlük de bu kadar…
Paylaş