Güncelleme Tarihi:
Geçen hafta uzun bir yolculuktan sonra Çin’in özerk kenti Hong Kong’a gittim. Volkanik tepelerle, okyanus arasına sıkışan bu kent, Çin’den çok Batı’ya benziyor. Eğer Uzak Doğu’yu yaşamak istiyorsanız burası yanlış bir adres. Ama ünlü mimarların gökdelenlerini, en zenginleri ve en fakirleri, modern barları, seks gücünü artırıcı yüzlerce gıda satan dükkanları, elektronik dünyasını görmek istiyorsanız, kısa süreliğine bu kentte konaklayabilirsiniz.
Hong Kong, artık anı arşivimin iyice dip raflarına taşınmıştı. Aradan geçen 12 yıl, belleğimdeki görüntüleri silikleştirmişti. O geziden arda kalanları, bir sis perdesinin ardındaymış gibi zor hatırlar olmuştum ki, kendimi yeniden bu uzak kente doğru uçarken buldum. Aslında asıl hedefim burası değildi. Bu “yapma şehirde” uzun süre kalmayacaktım. Buraya bir selam verip, Çin’in Kanton kentine geçecektim.
GENÇLERE SEYAHAT BURSU Çorum’un Hitit Yolu şenlikle açılıyor Hamamönü projesi EDEN’le taçlandı |
GÖKYÜZÜNE TIRMANIŞ
Havaalanından otele giderken geçen geziden görüntüler aradım. Gökyüzünü tırmalayan binalara yenileri eklenmişti. Gökdelenlerin sayısı ne kadar da artmıştı. Hong Kong gökyüzüne doğru büyüyen bir kentti.
Hong Kong nereden nereye gelmişti! Afyon savaşları sırasında Hong Kong’a kaçan İngilizler, acaba bugünleri hiç düşlemişler miydi? İhtimal dahi vermedim. O günlerde altı bine yakın köylü ve korsanın yaşadığı bu küçük toprak parçasının, bugün ne hale geldiğini düşlemeyi, ünlü kahin Nostradamus bile beceremezdi. 1898 yılında buraları Çinliler’den tam 99 yıllığına kiralayan İngiltere Krallığı acaba ne gibi hesaplar yapmıştı? Muhtemelen bir asır sonrası onlara kıyamet günü kadar uzak görünmüş, imzayı atarken, “gün ola harman ola” demişlerdi. Yıllar su gibi akmış, 1 Temmuz 1997 günü saat tam 00.00’da, gönderlerden İngiliz bayrakları indirilip, yerlerine Çin bayrakları asılmıştı. Bu olay bence Uzakdoğu’nun meşhur sabrının en tipik göstergesiydi.
Otelim Kowloon yarımadasındaydı. Hong Kong “kent devleti”, dört ana bölgeden oluşuyordu. Kowloon Yarımadası, New Territories, Hong Kong Adası ve diğer adalar. İnsan bu “diğer” adaları gezmeye niyetlense, bir yılda bile bu işin altından kalkamazdı. Çünkü Hong Kong Adası’nın etrafında, irili ufaklı tam 235 ada bulunuyordu. Bunların çoğunda henüz insan yaşamıyordu. Henüz diyorum çünkü, kısa bir süre sonra Hong Kong’da gökdelen dikecek yer kalmayacak, insanlar buralara göç edecekti.
Bin 92 kilometrekare büyüklüğündeki Hong Kong’a tam 7 milyon kişi sığmıştı. Kilometre kareye tam 5 bin kişi düşüyordu. Kowloon’un bazı bölümlerinde ise kilometre kareye 300 bin kişinin düştüğü oluyordu. Yani burası omuz omuza yaşama konusunda dünya rekorunu elinde bulunduruyordu.
SEKSİ HONG KONG
Shanghai’nin arka sokaklarında dolaşırken, Hong Kongluların sekse düşkün olduklarına şahit oldum. Çünkü bir sokak, tamamen seks gücünü artırıcı yiyeceklere ayrılmıştı. Dükkanları dolduran kalabalıklara bakılırsa, satışlar oldukça iyiydi. Vitrinlerde sergilenen seks gücünü artıran gıdaların başında, köpek balığı yüzgeci yer alıyordu. Hemen her dükkan vitrinini çeşitli büyüklükteki yüzgeçlerle süslemişti. Onu takip eden gıdaları şöyle sıralamak mümkündü: Denizatı, ayı penisi, geyik bacağı kemiği, çeşitli boynuzlar, her derde deva olan ginseng kökü ve ne olduklarını öğrenemediğim onlarca madde.
Mehmet Yaşin'in yazısının tamamını buradan okuyabilirsiniz