Boşanmaya karşı mısınız?

Güncelleme Tarihi:

Boşanmaya karşı mısınız
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 23, 2006 23:59

MELİS Akpınar’ın uyuşturucu kullanımı nedeniyle ölümü, önceki hafta medyanın en önemli gündem maddelerinden biriydi. Hürriyet, bu genç ölümü değişik yönleriyle ayrıntılı biçimde ele aldı. Hürriyet’in yayımladığı haberlerde öne çıkan bir unsur, bazı okurların tepkisini çekti. Melis’in boşanmış bir ailenin kızı olduğunun belirtilmesini gereksiz ve incitici bulan birçok mektup geldi.

Örneğin, Elif Karaer mesajında, "Gazetenizde yer alan, uyuşturucudan ölen gençlerle ilgili haberlerde dikkatimi çeken bir nokta var. Bu çocukların tamamının boşanmış ailelerin çocukları olduğu konusuna sağlam bir vurgu yapılıyor. Basında zaman zaman çıkan bu tarz kapkaç, uyuşturucu, hırsızlık gibi kötü alışkanlıklar edinmiş gençlerin hep boşanan bir anne babanın ürünü olduğu, diğer toplumsal ve ekonomik etkenler göz önüne alınmadan öne çıkarılmaya çalışılıyor. Boşanmış bir ailenin toplumda saygın bir üyesi olarak, bu tarz haberlerde öne çıkması gereken daha önemli noktalara değinmenizi rica ederim" derken, telefon ile görüştüğüm bir diğer okur, Seza Bak, "Ölüm nedeniyle parçalanmış bir ailede çocuklarımı yetiştirdim. Çocuklarımdan biri eşinden ayrıldı ve torunlarım bu haberi okuduktan sonra ’Biz de mi böyle olacağız?’ diye sordular. Ben haberin verilmesine değil, ’parçalanmış aile’ konusunun öne çıkmasına karşıyım. Haber, ailenin bu yönünden söz edilmeden de verilebilir, ailelere çocuklarının neler yaşadığına nasıl dikkat etmeleri gerektiği anlatılabilirdi" diyordu.Bu değerlendirmeleri, Haberlerden Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Necdet Açan’a ilettim.Açan, "Genelleme yok, yorum yok!" başlığı altında şu yanıtı gönderdi: "Haberi takip eden arkadaşımız hiçbir yorum ve genelleme yapmadan habere konu olan kişilerin bu ortak noktasını, annelerinin söylediklerine dayanarak okurlara bilgi olarak aktarmıştır. Arkadaşımız gazeteciliğin gereği objektif davranmıştır. Burada yapılan sadece bir saptamadır, asla ’Boşanmış eşlerin çocukları uyuşturucu kullanır’ gibi bir anlam içermemektedir. Haber bir kez daha okunursa, bizzat olaya karışan gençlerin ailelerinin ifadesine dayandığı görülecektir. ’Hepsi de boşanmış çiftlerin çocuğu’ başlığını, tüm boşanmış aile çocuklarına genelleyerek anlamak yerine, anne ve babalara bir uyarı olarak algılamanın daha doğru olacağı kanaatindeyiz."Hürriyet okurlarının haberlere atfettikleri önem açısından baktığımda, Açan’ın yanıtının, okur eleştirilerini tam olarak karşılamadığını düşünüyorum. "Parçalanmış aile" terimi nesnel değil. Dünyanın her ülkesinde boşanmaların çok arttığı sosyolojik bir gerçek iken, negatif anlam yüklü bir terimin ve boşanmış anne-babaların çocuklarının potansiyel olarak daha sorunlu olabileceğini düşündüren ifadelerin, boşanmış Hürriyet okurlarında tepki yaratması doğal.Hürriyet muhabirlerinden Şermin Terzi’nin, "Boşanmamış ailelerin çocuklarının daha az sorunlu olduğuna dair istatistik mi var" sorusu da önemli. Bir de, Melis’e eroin satan kişi bulunup ailesine bakılsa ve ailesinin "parçalanmamış" olduğu anlaşılsa, o zaman "Eroin satıcısı çekirdek aile çocuğu çıktı" mı denecek?Melis’in ölümüyle ilgili haberlerde, anne-babasının boşanmış olmalarıyla birlikte, boşandıktan sonra Melis ile ilgili olarak ne yaptıkları, ya da ne yapmadıkları üzerinde durulsaydı hem okurlardan bu kadar çok tepki gelmez, hem de boşanmış ya da boşanmamış ebeveyn ile çocuk ilişkisi daha iyi irdelenmiş, daha yol gösterici bir haber yapılmış olurdu.Haber için tebrik ve katkı
/images/100/0x0/567932f2f018fb32748b09ce
ŞENEL Özdemir: "19 Temmuz tarihli gazetede ’İstanbul’un merkezi Seyrantepe’ diye bir haber vardı. Bu tür haberleri seviyorum ve haberi yaratan Ardıç Aytalar’ı kutluyorum. Yaptığı haber gerçekten de ’halkın görmediğini gazeteci görmeli’ türündendi. Ben de bu habere ek olarak; benzer bir detayı hatırlatmak istedim. Google Earth’a göre Türkiye’nin merkezi, Kayseri’nin Develi Dağı eteklerinde yeşillik bir yer. Merkez olarak verilen yerin çevresinde Develi Dağı, İkitepe, Şahmelik yer alıyor."Hakan Özkol: "Bu kadar güzel ve intizamlı hazırlanan bir e-gazete görmedim. Her şey için teşekkür. İyi ki varsın Hürriyet."Türk CEO’lar çok zengin değilGEÇEN hafta Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin İcra Kurulu Başkanları’nın ücret düzeyleriyle ilgili bir haber birçok gazetede yayımlandı. Okur Cenk Cerrah’ın Hürriyet’in haberine itirazı vardı: "Türkiye’deki CEO’lar 79 bin Euro’yla ’gelir lideri’ çıktı başlıklı haberinizde bu rakamın aylık veya yıllık olup olmadığı konusunda muğlak ifadeler kullanılmış. Özellikle ekonomi sayfasında yazılan haberlerde parasal ölçütlerin ve bunların sıklığının çok daha dikkatli ele alınması gerekir."Bu mesajı, Hürriyet Ekonomi Müdürü Vahap Munyar’a ilettim. Munyar aşağıdaki yanıt ile Cenk Cerrah’ın eleştirilerini kabul etti: "CEO’ların geliriyle ilgili haber, onların aldıkları maaş değil, elde ettikleri gelir içinden harcanabilir net miktarı irdeliyordu. Bu rakam da yıllıktı ve haberin içerisinde vardı. Haber bir araştırma şirketinin verilerine dayanıyordu. Yurtdışında yapılan bir araştırmaydı ve sonuçlarıyla oynamamız söz konusu olamazdı. Başka gazetelerde bunu yıllık maaş gibi yansıtanlar oldu. Ancak doğrusu ’harcanabilir net gelir’di. Çünkü, dünyada gelir şampiyonu olmak için 79 bin Euro’luk yıllık gelir çok büyük bir rakam değil. Anlaşılan bazı ifadeleri çok net kullanmamışız ve haber tam anlaşılamamış. Bu açıdan da özür dilerim."Harf hataları16 Temmuz 2006 tarihli Hürriyet ile ilgili olarak birçok okurdan tepki geldi. Tepkilerin nedeni, gazetedeki harf hatalarının çokluğuydu.Leyla Gürsoy, mesajında, "Gazetemin 16 Temmuz günkü 1. sayfasında yapılan hata beni çok üzdü. Kandilli Rasathanesi Müdürü Gülay Barbarosoğlu ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilgili bu haberin tüm metninde bütün ’ğ’ler yerine ’ç’ yazılmış. Hürriyet’e yakıştıramadım" diyordu. Bir mesaj da Tankut Kutluk’tan geldi. Kutluk mesajında, Pazar Eki’nde 15. sayfada yayımlanan bir haberin başlığı ile Spor Sayfası’nda yer alan bir haberde harf hatası yapıldığını belirtiyor: "Mağra sözcüğünü mağara yerine, ’lav etmek’ terimini ise ’lağv etmek’ yerine kullanmışlar."Her iki uyarı da yerinde. Belli ki 16 Temmuz günü Hürriyet’i Murphy ziyaret etmiş. Bilmeyenlere anımsatalım; Amerikalılar, olmaması gereken her şeyin olduğu durumlarda "Murphy geldi" derler. Murphy yerine Türk ismi önereceklere ise bu köşe açık.(Not: Gazetenin elinde olmayan bir elektrik arızası nedeniyle, Hürriyet’in şehir baskılarının bir bölümünde yazılım hatası meydana geldi. Maalesef o harf hataları da bu yüzden oldu.)
Haberin Devamı

<ımg>

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!