Birinci hanım kim olacak

FRANSA’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu 22 Nisan’da. Öne çıkan üç aday didik didik tartışılıyor.

İşsizlikten, Avrupa Birliği’nin geleceğine kadar halkın aklındaki her soruya verdikleri yanıtlar, kamuoyu yoklamalarında aldıkları puanları etkiliyor.

Fransızlar, bir yıldan beri cumhurbaşkanlığa adaylığını koyanları tanıyor. Ve bir yıldır adaylar adım adım izleniyor, hesap soruluyor, hedefe oturtuluyor, eski defterleri araştırılıyor.

Adaylığını açıklarsa seçime kadar yıpranacağı hesabı yapılmıyor. Çünkü böyle bir siyasi kültür yok.

Tabii sorular sadece başkanla ilgili değil. Adayların eşleri de mercek altında. Fransa’nın "Birinci Hanım’ı kim olacak?"

Başkan eşlerinin yasal sorumluluğu yok ama ülkenin bir numaralı kadınının Fransa’yı temsil sorumluluğu olduğu için gözler üzerlerinde.

Fransa’da bir numaralı kadın adaylar arasında, Sosyalist aday Segolene Royal’in dört çocuğunun babası François Hollande de var. Sosyalist Parti’nin Başkanı. Ona da "Bir Numaralı Bay" deniyor.

* * *

BİZ
ise cumhurbaşkanı adaylarımızı hálá tanımıyoruz.

Diyebilirsiniz ki, "Sen yarı başkanlık sistemi için yapılan bir yarıştan söz ediyorsun, bize uymuyor."

Türkiye’de Cumhurbaşkanının ne kadar önemli olduğu, o koltuğa oturanın kendi rengi ya da renksizliğini devletin en tepesine nasıl sindirdiği ortada.

Orta Asya Cumhuriyetleri ve Kafkasya ile kurulan dostluk köprülerinde Özal ve Demirel’in siyasal çizgileri etkili olmadı mı örneğin?

Cumhurbaşkanı eşlerinin önemini anlatmaya çalışırken, yok Fransa’dan, yok Amerika’dan hep batıdan örnek veriliyor. Bizim kültürümüz farklı da diyebilirsiniz.

Ortadoğu’dan mı verseydim? Orada, cumhurbaşkanlarına herhangi bir konuda bir şey sorulabiliyor mu?

* * *

BİZ
maalesef cumhurbaşkanı adaylarımızı tartışamadık. Çünkü tanımadık.

Bir numaralı kadının profilini, bu profilin ikiden itibaren tüm kadınlara vereceği vizyonu tartışamıyoruz.

Erdoğan, Türkiye için nasıl bir cumhurbaşkanı istediğini açıklıyor ama başkaları açıklayınca kızıyor.

Başbakan Erdoğan’ın eşinin başı örtülü olduğu için Çankaya’ya çıkmaması gerektiği görüşünde değilim.

Eğer bu konuda toplumsal uzlaşı sağlanmışsa neden olmasın. Ama yok. Olması da mümkün değil. Çünkü mesele bir başörtüsü değil.

Başörtüsünü kamusal alana çıkartma ısrarı, kadın erkek eşitsizliğinin gönüllü kabulü. Bu yüzden kadınların bu konudaki ısrarını anlamıyorum.

Erdoğan’ın uzlaşma taleplerine kulak tıkayarak Çankaya’ya çıkmasının ideolojik rövanş iklimini tetiklemesinden endişe ediyorum.

Avrupa Birliği hedefinin bulandığı ortamda bu daha da tehlikeli.

Ayrıca genel seçimler üzerindeki etkisini de akıldan çıkartmamak lazım. Eğer Erdoğan Çankaya’ya çıkarsa, genel seçimler cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu haline gelir. Oyları bölmeme kaygısı öne çıkar. Yine toplumun birçok rengi Meclis dışında kalır.

* * *

FRANSA
first lady’lerini de didik didik ediyor. Bayan Sarkozy’nin yayıncı sevgilisi ile kaçamakları da didikleniyor ama, güzelliği ve zerafeti de artılar hanesine ekleniyor. Bayrou’nun kasabada sakin bir hayatı tercih eden eşinin anaçlığı vurgulanıyor. Mikrofonlar uzanıyor, adaylar evlerini gazetecilere açıyorlar. Halktan temsil yetkisini almak, tahta çıkmak gibi bir şey değil çünkü.
Yazarın Tüm Yazıları