Birbirimizi yemek dururken neden çare arayalım ki?

BU ülke ve medyası gerçekten çok eğlenceli. Eğer kendinizi kaptırmaz, taraflardan birini seçmez de sadece seyrederseniz olup biteni, inanın bana çok eğlenirsiniz.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eaf8a5f018fbb8f8a28f91

Şimdi geçen pazardan beri devam eden şike operasyonu konusunda bir kavga çıktı. Ben de dahil bazı yazarlar, ‘Yahu durun bakalım’ diyor, ‘Daha bu polis soruşturması, suçlanan kişiler ifade bile vermedi, hemen onları suçlu ilan etmeyelim, gazeteler ellerine gelen malzemeye, okuyucular da gazetede okuduklarına şüphe payıyla yaklaşsın.’
Tabii bu cümleleri çok sert biçimde söyleyenler de var, daha yumuşak bir dille söyleyenler de.
Bir de tam tersi var: Polisin sızıdırdığı her şeye gerçek muamelesi yapan, insanları daha yargılanmadan suçlu ilan eden, koca koca takımları küme düşürten, olmadık senaryolar yazanlar.
Galiba dün itibarıyla, o da Radikal yazarı ve sıkı Fenerbahçeli Cengiz Çandar’ın hem TV’lerde söyledikleri hem de gazetesinde yazdıkları nedeniyle, bir üçüncü tür daha belirdi: ‘Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında aynı yargısız infazlar yapılırken neredeydiniz’ diyenler.
Esasen onlar da haklılar ama bence bu gereksiz bir haklılık: Çünkü sonuç almaya değil de daha çok birbirimizi yemeye, iğnelemeye, bizden başka kimseyi ilgilendirmeyen ego savaşlarında bir basamak üstte olmaya yönelik türden bir haklılık.
Ortada, hem Ergenekon hem Balyoz hem de sayısız uyuşturucu-fuhuş operasyonunda gördüğümüz türden bir ‘anormallik’ var. Polis, yaptığı operasyonlardan sonra yakaladığı insanları kamuoyuna suçlu olarak teşhir ediyor. Gazeteler de bu teşhire aracılık ediyor.
Soruşturmanın amacı ne kadar ‘yüce’ ise bu teşhirdeki insafsızlık da o kadar büyük oluyor. Çünkü bazı konular var, darbecilik ve şike de bunlar arasında, hep söylentisi olmuş ama adam gibi bir adli soruşturması hiç olmamış şeyler.
Bazılarımız, daha baştan bu sayede meşruiyeti sağlanmış konulara iyimserlikle atlıyor, ‘Yahu bir yerinden başlamış hiç değilse, buna destek olmalıyım’ diye düşünüyor.
Oysa ateş düştüğü yeri yakıyor. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in ateşi başka yere düştü, şike soruşturmasınun ateşi başka... Mesele biraz da bu.
Ama görüyorsunuz aslında sorun ortak. Yani fuhuş operasyonunda da, uyuşturucu kullanan ünlüler ve mankenler operasyonunda da, Ergenekon’da da, şike de de polisin bildiği ve uyguladığı tek bir yöntem var. Peki bu yöntemden nasıl kurtulabiliriz?
Bir yol, medyanın bu yönteme itibar etmemesi olabilir ama bu imkansıza yakın bir durum.
İkinci ve hukuk devletine yakışır yol, polisin bu yöntemi uygulamaktan men edilmesi olabilir.
Onu sağlamanın da yolu bir tane...

Haberin Devamı

Biraz hayal kuralım:

Haberin Devamı

Aziz Yıldırım ve diğerleri  salı günü mahkemeye çıksaydı...

GEÇEN pazar sabahı polis düğmeye bastı, çok sayıda insan evlerinden g

/images/100/0x0/55eaf8a5f018fbb8f8a28f93özaltına alındı.
Bu insanların önemli bölümü günlerce emniyet müdürlüğünde boş boş beklediler. Beklediler ki ifadeleri alınsın. Sonra gittiler, adliyede saatlerce boş boş beklediler, nihayet savcıya ifade verdiler, sonra bazıları salıverildi.
Dün bu satırlar yazılırken Aziz Yıldırım savcılıkta ifade veriyordu, sonuçta serbest kalıp kalmayacağını bilmeden yazıyorum.
Pazar gününden düne kadar geçen sürede çok şey oldu. Bazı şüpheliler doğrudan suçlu, kirli insanlar ilan edildiler ama serbest kaldılar. Maç satmak için para aldığı, para almak için de din bilgisi olan birinden fetva istediği söylenen bir futbolcu resmen suçlanmadı bile.
Aslında bütün bunlara hiç gerek olmayabilirdi. Eğer kamuoyu daha birinci günden, hadi bilemediniz ikinci günden itibaren suçlamaları ve suçlananlar hakkındaki kanıtları biliyor olsaydı, resmin tamamını görebiliyor olsaydı bu yaşananlar bu şekilde yaşanmazdı.
Mesele, bizim ceza soruşturması ve yargılaması düzenimizin kötülüğünden kaynaklanıyor. Bu şike soruşturması belki daha haftalarca, aylarca devam edecek, yeni yeni gözaltı dalgaları olacak belki de ve tutuklanan şüpheliler belki aylarca haklarında iddianame yazılmasını bekleyecekler.
İşte bütün sorun zaten burada. Eğer pazar günü yapılan operasyonun ardından mesela salı günü savcılık iddianamesini yazıp davasını açsaydı, ne bir mağduriyet yaşanacaktı ne de kamuoyu bilgi kirliliğiyle savaşmak zorunda kalacaktı.
Birbirimizi yemek yerine ceza soruşturmalarımızı bu şekilde hızlandırmak için aktif tedbirler alınmasını savunmalıyız. O zaman Ergenekon’da da, Balyoz’da da, şike soruşturmasında da gereksiz mağduriyetlerin önüne geçebilir, insan onuruna daha saygılı bir düzen kurabiliriz belki.

Haberin Devamı

Aykut’un alınteri Ali Koç’un duruşu

Birbirimizi yemek dururken neden çare arayalım kiBirbirimizi yemek dururken neden çare arayalım ki

BÜTÜN bu hengamenin ortasında iki düzgün insan benim çok dikkatimi çekiyor.
Biri, Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, ‘Biz o maçları alınterimizle kazandık’ diyor.
Diğeri Fenerbahçe yönetim kurulu üyesi Ali Koç, ‘Bizim bu işlerin içinde olmamız söz konusu olamaz’ diyor.
Her ikisini de uzaktan takip ediyorum yıllardır. Benim izlenimim hem Aykut Kocaman’ın hem de Ali Koç’un bırakın şikeyi en ufak bir tasarlanmış ahlaksızlığın konuşulduğu ortamda bir dakika durmayacak karakterde insanlar oldukları.
Orada durmamak bir yana, o tasarlanmakta olan ahlaksızlığı dünyaya anlatmayı kendi ahlakları açısından bir borç bilen karakterde insanlar.

Yazarın Tüm Yazıları