Bir özelleştirme öyküsü!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Bugün size bir özelleştirme öyküsünü çok özetle ve en basit bir biçimde anlatmaya çalışacağım. Konumuz, yakın geçmişe kadar devlete ait olan Deniz Nakliyatı T.A.Ş.

Bu kuruluş 30 dolaylarında taşıma gemisine sahip. Bütün dünyaya ve bütün dünyadan Türkiye'ye deniz taşımacılığı yapan bir kuruluş. Günlerden bir gün bunun da özelleştirilmesine karar veriliyor.

Refahyol döneminde konu Özelleştirme Yüksek Kurulu'nda (ÖYK) görüşülüyor. Tarih 20 mart l997. Açılan ihalenin sonuçları burada değerlendiriliyor. İhaleye beş firma katılmış. Şartnamedeki temel koşullar şöyle:

-Toplam bedelin yüzde 35'i peşin olarak ödenecek.

-Geri kalan yüzde 35 bir yıl sonra, son bölümü oluşturan yüzde 30 ise iki yıl sonra ödenecek.

-Borçlar için banka teminat mektubu istenecek.

*Ê*Ê*

ÖYK ihale tekliflerini değerlendiriyor. Daha sonra Özelleştirme İdaresi, ihaleyi yukarıda sıraladığım temel koşullarla ‘‘Deniz Nakliyatı T.A.Ş. Tüm Çalışanları Ortak Girişim Grubu’’na veriyor.

Fiyat 129 milyon dolar.

Bu fiyat neye göre belirlendi? Az mıdır, çok mudur? Bilemem. Rivayet, çok düşük olduğu yönünde.

Evet, devreye bu kuruluşun sendikaları, sendikacıları ve çalışanları girmiş. Bunlar kıdem tazminatlarından vazgeçmişler. Para öyle toplanacak ve Deniz Nakliyat özelleşince, bunların kuracağı şirketin olacak.

İşte esas film bu aşamadan sonra başlıyor.

***

Bu grubun parası yok. Örneğin peşinatı ve banka teminat mektubunu veremiyorlar.

Bu durumda devreye Bedrettin Dalan giriyor. İhaleyi alan, ancak parası olmadığı anlaşılan grup, Dalan'la anlaşmak zorunda kalıyor. Bu kez Ankara'daki işleri Dalan'ın adamı Davit Bey takip etmeye başlıyor.

Sonra Refahyol gidiyor, bugünkü hükümet kuruluyor. İhale geçtiğimiz mart ayında yapılmış, ancak devletin kasasına bugüne kadar bir kuruş girmemiş! Bu aşamada İstanbul'daki Deniz Nakliyat çalışanları birbiri ardına noter belgeleri gönderip, temsilci seçtikleri kişileri görevden azlediyorlar.

Ankara'da yeniden kulisler başlıyor.

Ne yapalım? İhaleyi kazananlara nasıl bir kıyak çekelim?

Akıllara hemen yeni bir yöntem geliyor.

İstanbul'da bu işin içinde olanlar anlatıyor:

‘‘Geçtiğimiz günlerde ÖYK tarafından yeni bir karar imzaya açıldı. Buna göre, ihale Dalan'ın ortak olduğu bu şirkete verilecek. Ancak paraları olmadığı için bunlardan banka teminat mektubu istenmesinden vazgeçilecek.’’

İşin püf noktası işte burada. Devlet, banka taminat mektubu olmadan alacağını nasıl güvence altına alacak?

Duyumlara göre, halen tersanelerde yapımı sürdürülen 4 gemi -yani devletin malı devlete- ipotek edilecekmiş. Yine duyumlara göre, bu gemilerden ikisi zaten başkalarına birinci dereceden ipotekli imiş!

Bu amaçla Dalan'ın adamı Davit Bey Ankara'da yoğun kulis yapıyor, ÖYK üyeleri ile yakın ilişkilerini sürdürüyormuş. Kim onlar?

Başkan: Başbakan Mesut Yılmaz. Üyeler: Bülent Ecevit, Güneş Taner, Işın Çelebi, Zekeriya Temizel ve Yalım Erez.

***

Uzun lafın kısası sevgili okuyucularım, siz bir özelleştirme ihalesi açıyorsunuz. Belli koşullar öne sürüyorsunuz ve ihaleye katılanlardan birine işi veriyorsunuz.

Fakat daha sonra, iş sürüncemede kalıyor... Çünkü pek çok özelleştirme ihalesinde olduğu gibi, bunu kazananların da parası çıkışmıyor ve devreye başkaları girip baskı ve kulis yapmaya başlıyor.

Siz bu durumda devlet olarak yeni kararlar alıyorsunuz ve ihale koşullarından bir bölümünü, ama en önemlilerini kaldırıyorsunuz. Örneğin banka teminat mektubu istemiyorsunuz.

İhale yapılmış, sonrasında koşullar değiştiriliyor!

Peki siz işi bu koşullarla verdiğiniz takdirde, ihaleye girip de kaybedenlerin dava hakkı doğmaz mı?

Elbette doğar.

***

Şimdi Deniz Nakliyatı isimli bu koskoca devlet şirketinin durumunu bir düşünün. Özelleştirme kararı 2 yıl önce alınmış, ama bugüne kadar bir arpa boyu yol gidilmemiş. Binlerce çalışanı, çok sayıda gemisi olan ve en kritik deniz taşımacılığını devlet adına yapan koskoca şirket, şu anda tamamen durmuş durumda.

Yatırım yok, atama yok, gelecek belirsiz.

Kimse ne yapacağını bilmiyor çünkü amiri belli değil, hiçbir şey belli değil. Koskoca şirket kulağının üzerine yatıyor ve giderek laçkalaşıyor.

Böyle ciddiyetsiz özelleştirme olmaz.

Özelleştirme İdaresi yıllardan beri tam bir atalet içinde. Neredeyse her özelleştirme işi fiyaskoyla sonuçlanıyor. Yada devletin ve milletin malı, kapanın elinde ölmüş eşek fiyatına kalıyor.

Bunlar önce gevşetiyorlar, çürütüyorlar, sonra ucuza satıyorlar!

Belki diyeceksiniz ki ‘‘Aman, bu baş belası devlet kuruluşları satılsında, ucuza satılsın...’’

O zaman işin adını mertçe öyle koyalım.

Şimdi ben hükümete ve Özelleştirme İdaresi'ne soruyorum: Deniz Nakliyatı'nın satışı hangi aşamadadır? Yukarıda anlattığım sorumsuzluklara nasıl, niçin ve hangi gerekçelerle göz yumulmaktadır? Parası olmayanlara ihale nasıl verilmiştir? Başkaları, bu aşamadan sonra devreye nasıl girmiştir? Bunlardan banka teminat mektubu istenmeyince, ihaleyi kaybedenler dava açarsa ne olacaktır?

Zahmet olmazsa bir yanıt bekliyorum!

***

Emin Çölaşan'ın notu: Medyadaki yozlaşmadan söz eden dünkü yazımda bir ismi unutmuşum. Bu şahıs Cumhuriyet'te yazı döktüren ‘‘Prof. Dr.’’ unvanlı, ancak okuduğunu bile anlamaktan aciz olan Toktamış Ateş'tir. Atatürk'e söven şeriatçılarla el ele tutuşup müşterek televizyon programları yapmaktan sıkılmayan, Atatürk'ü aşağılayan kitapların tanıtımını köşesinde üstlenen bir tüccardır.

Korku belasına bu kadar küçülen bir adamcıktır!

Yazarın Tüm Yazıları