Bir erin anıları 20 Temmuz 1974 Adatepe

TARİH kitapları, o günü kısa ve kuru bir cümleyle şöyle anlatırlar:‘‘19 Temmuz'da Başbakan Ecevit'in talimatıyla Türk çıkarma gemileri denize açılır ve 20 Temmuz'da denizden çıkarma ve havadan indirmelerle Girne bölgesi kontrole alınır.’’

Bugün, barış harekatının 29'uncu yıldönümü. Tarih sahnesindeki rolünün farkına varmadan bu öyküde yer alan sıradan insanlardan birinin, Adatepe muhribinde askerliğini yapan bir erin hatıra defterinin sayfalarında birlikte bir yolculuğa ne dersiniz?

Bozcaada'nın tanınmış simalarından Hüseyin Kocamış ile sırtımızı kilisesinin duvarına vermiş oradan buradan sohbet ederken, söz Kıbrıs'tan açılıyor. Harekata katıldığını anlatıyor, hatta anılarını yazdığını söylüyor. İstersem bir göz atabilirdim. Sararmış bir dosyanın içine dikkatlice yerleştirilmiş pembe kopya kağıtlarıyla kendisi yapmıştı defterini. ‘‘T.C.G. Adatepe 19 Temmuz 1974'' yazmıştı defterin kapağına.

‘‘14 Temmuz. Saat 2 sıraları idi izindeki personeli toplamaya başladılar. Akşam oldu, komutan nöbetimiz olan Uzun Ada'ya değil, acele Mersin'e gideceğimizi söyledi. Şaşkınlık içindeydik. Sebebi Kıbrıslı Türklere zulüm etmeye kalkışmalarıymış. 18'ine kadar Mersin'de kaldık. O akşam Kıbrıs yoluna koyulduk. Çıkarma birlikleri ortada, biz muhripler de onları bir çember şeklinde içeri alarak ilerliyorduk.’’

O sırada, Kıbrıs'ta, müdahaleye yol açacak gelişmelerin tırmandığından haberi yoktu Hüseyin Kocamış'ın, 15 Temmuz'da Nikos Sampson darbesinin olacağından ve Ankara'da çıkartma kararının tam da o gece alındığından da.

* * *

‘‘SAATLER geçmiyor. Sabahın saat altısı. 6.20'de ateşe başladık. 25 kilo olan mermileri toplara verdik. Atış kesildi. Kaportodan başımı çıkarttım. Bir de ne göreyim karşımda gayet güzel bir liman, Girne limanı ve sahiller. Çok yaklaşmışız. Evlerin büyüklüğünü küçüklüğünü tespit edebiliyorum. Fakat her yer duman, arada yangınlar görüyorum. Saat 12'ye doğru ikinci komutan anons ederek yemek alınsın dedi. Yemeklerimizi yanımıza aldık. Savaş yerlerimize döndük. Çeyrek ekmek, peynir, kızarmış patlıcan ve karpuzdu yemeğimiz. Bitkindik. Kir içinde köy çobanlarına dönmüştük. Benim gibi bazılarımız yabanilere benzemiştik. Bir anda savaş durumuna geçtik. Devamlı emirler üzerine devamlı ateş. Hiç top atışı duymamış insan olsaydı o an çıldırabilirdi. Sarsıntıdan cam eşyalar yerlere düşüyor, florasan lambalar patlayıp kırılıyorlardı.’’

Başımı kaldırıp Hüseyin Kocamış'a soruyorum. Rumlarla iç içe yaşadığı bir adadan diğerine Türkleri kurtarmaya gitmeyi. Kendisine nasıl açıkladığını öğrenmek istiyorum. ‘‘O zaman Rumlara karşı gitmedik ki, eziyet gören insanları kurtarmaya gittik’’ diyor ‘‘Biz burada hep iyi geçindik.’’

* * *

21 Temmuz günü Türk konvoyuna bölgeyi arama eri verilirken, Ankara'ya Yunan gemilerinin Kıbrıs önlerine ilerlediği haberi geliyor. O günlerle ilgili daha sonra yapılan açıklamalarda keşif uçaklarının Türk konvoyunu tanıyamadığı bu yüzden kendi gemilerimizin kendi uçaklarımız tarafından bombalandığı açıklanacaktı. Ama o an, Hüseyin Kocamış, Adatepe'de bir er, bunu bilmiyor.

‘‘Patlamayla savrulduk. Cereyanlar kesildi. Karanlıkta kalmıştık. Bu bizim attığımız topların patlamasına benzemiyor. Ölüm korkusuyla bağırıyorduk. Cephanelik üstünde yangın çıkmış. Haberi duyar duymaz koşuşturma başladı. Çok şükür söndürdük. Gemi ışıksız vaziyette olduğu yerde çakılı duruyordu. Bazıları bize Yunan uçaklarının saldırdığını söylediler. İşte bu kötü haber. Onlara karşı koyacak neyimiz var ki? Bizim toplarla uçak taarruzlarından kurtuluş yolu yoktur. Allah'tan bir daha bize hücum etmediler. Ancak bizim geminin eşi olan Kocatepe'yi batırmışlar.’’

Defteri kapatıyorum.‘‘Kıbrıs için savaştın, bugün dışarıdan gelen çözüm baskılarına ne diyorsun?’’

Hüseyin Kocamış
artık her şeyi biliyor. ‘‘Bunca yıldır bu işin sürüncemede kalması yanlış. Biz Türklerin haklarını korumak için oraya gittik. Haklarını versinler, bu iş de bitsin’’ diyor. Sonra Kıbrıs gazilerine 130 milyon lira ödendiğini, bunun ne kadar az olduğunu konuşuyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları